Gözlerimi açarken odanın içi yalnızca ay ışığı aydınlatıyordu. Kendimi kalkmak için zorladım. Burada olduğunu düşünmüştüm fakat yatağın diğer ucu boştu. Çarşafı esen serin rüzgar yüzünden bedenime sardım. Banyo etmeye ihtiyacım vardı. Saat kaçtı?
Komedinin üzerinde duran saate baktım. Henüz saat 22'ye geliyordu. Kaç saattir uyuyordum acaba? Uykudan çıkabilmek için bir süre daha bekledim. Kapının altından sızan ışığı gördüğümde hala burada olduğunu anladım. Kendimi onun yanına götürmek istesem bile yeniden uykuya dalmak istiyordum. Neden bir türlü uyanamıyordum?
Kalkıp ertesi gün hapı almam gerekiyordu. Bugün içime bir kaç defa boşalmıştı. Ben kendimle mücadele ederken kapı sakince aralandı ve içeriye girdi. Odanın içinde sakince adım atarken pencerenin önünde dikildi ve dışarıyı izlemeye başladı. Üzerinde sadece pantolonu vardı. Onu izlerken ay ışığının altında ne kadar muhteşem göründüğünü düşündüm.
Ellerini pantolonun ceplerine yerleştirmişti. Merak ediyordum acaba neyi düşünüyordu? Bir süre daha onu izledim. Ay ışığının bedenine düştüğü kıvrımlara baktım. Şekilli göğsü, üçgen vücudu, karnın üzerinde belirgin bir şekilde duran kasları... O gerçekten bir melek gibi duruyordu. Yataktan kalktım ve arkasından çarşafla birlikte ona sarıldım.
"Günaydın," diye fısıltı ile konuştu. Omzuna yasladığım başımı salladım. "Buradan bakılınca bir melek gibi duruyorsun," Kıkırtısını duydum. Bana doğru döndü ve pencerenin pervazına yerleşirken beni kendisine çekti. Çarşafın uçlarını parmaklarımın arasına sıkıştırmıştım. Kollarımı boynuna dolarken dizine yerleştim. Belimi sardı ve elini boşluğa yerleştirdi.
Bana olan bakışını anlamaya çalıştım. Sanki hüzünlü gibiydi. "Belki de sen Tanrısındır?" Onunla dalga geçerken dudakları kıvrıldı. "Sanırım hala rüya görüyorsun?" Başımı kararlı bir şekilde salladım ve dudaklarımı birbirine bastırdım.
"Gerçekten... Gerçekten çok güzel gözüküyorsun,"
"Ah... Ouka..." İç geçirirken gülümsedim. Eli karnımda dolaştı. "Ağrın var mı? Masaj yapmamı ister misin?" Başımı yeniden salladım. "Hayır ilki kadar fazla acıtmıyor," Ortam yeniden sessizleşirken bu durum canımı sıkmıştı.
"Chuuning sınavları başlıyor biliyorsun. Bir süre çocuklara özel olarak eğitim vereceğim,"
"Eminim o üçü chuuning olacaktır. Fakat Naruto hakkında endişelenmeden edemiyorum. İyi olacak mı?"
Kucağından kalkarken elimden tuttu. Sanki gitmemi istemiyor gibiydi. Onu da peşimden sürüklerken mutfağa ilerledim. Bulaşıklar çoktan yıkanmıştı. "Vay... Gerçekten çok iyi bir eş olacaksın," Çarşafı üzerime dolayıp düşmeyecek şekilde tutturdum. Mutfak dolabını açıp ilacı aramaya başladım.
"Sadece alışkanlık..."
Utandığını biliyordum. İlacı bulup çıkarırken ona baktım. Yüzü kızarmıştı. İlacı gördüğü zaman beni durdurdu. "Bu ne ilacı?" Dudak büzdüm. "Ertesi gün hapı. İlişkiden sonra içtiğimiz bir şey. Bebeğin oluşumunu engelliyor,"
"Bebek..."
Bakışları tuhaflaştı. Başımı salladım. İçmeye hazırlanırken beni yeniden durdurdu. "Bunu her ilişkiden sonra içmen gerekiyor mu? Yani... İçtikten sonra bir daha..." Yeniden karşımda ezilip durmaya başlamıştı. İlacı tezgahın üzerine yerleştirdim. Başımı omzumun üzerine doğru eğip ona bakarken ne istediğini çok iyi biliyordum.
"Yani ertesi gün hapı ise sonra ki gün içmen gerekiyor!"
Açıklama yaparken gülmemek için kendimi zor tuttum. Fakat yanakları kıpkırmızı olan yüzünü görünce kahkahayı bastım. "Gerçekten yatakta çok cesur olan bu adam nasıl şimdi yeniden sevişmek istediğini söyleyemiyor?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Dear Kakashi (+18)
Fanfiction***Bu hikaye Naruto animesi evrenin içerisinde geçmektedir. Eğer Naruto animesinde olsaydım neler olurdu? Hikaye anime ile birlikte ilerlemektedir.*** Omuzlarında duran ellerimi düşünmeden uzattım ve yüzünü kapatan maskeyi aralarken gözlerimi kapatt...