23. Bölüm

595 51 11
                                    

"Sapık Keşiş... Hayır Jiraiya Sensei... Burada bana destek olduğunuz için teşekkür ederim," Önünde eğilirken ailem ile ilgili her şeyi öğrendiğim için artık gitmem gerekiyordu. Boynumda ki yara izim sarı renge dönmeye başlamıştı. Elimi boynuma yerleştirirken henüz düşünmeye fırsat bulamadığım Kakashi'yi geri dönüş yolunda uzun uzun düşünmem gerekirdi.

"Ailen ile ilgili bir şeyler bulabildin mi?" Sesi bana ulaşırken ona gülümsemeye çalıştım. "Çok fazla şey olmasa bile ablamın Konoha'da yaşadığını biliyorum." Benim tebessüm eden yüzüm aksine onun yüzünde anlık bir hüzün geçmişti. Fakat hemen kendisini toparladı ve uzun bir konuşmaya hazırladı kendisini.

"Sonsuz bir sevgi ardından sonsuz bir nefret getirmektedir. Çok sevdiğin bir şeyi kaybettikten sonra hissettiğin hüzün nefrete dönüşür bir yerden sonra. O nefreti içinden söküp atabilmek için acı çektirirsin. Fakat ne kadar acı çektirirsen çektir içinde yaşadığın boşluğu dolduramazsın. Shinobi dünyası da böyle... Peki bu kadar büyük bir nefreti tek başıma kaldırabilir miyim? Bu nefreti bu dünyadan yok edip savaşa son verebilir miyim?"

"Tüm nefreti sırtında toplamak çok ağır bir yük olmaz mı Jiraiya Usta?" Bana destek verir gibi başını salladı. Kollarını göğsüne bağladı. Hafif bir tebessüm oldu dudaklarında. "Bir gün bu savaşı son verebilmek için savaşırsam ben de o nefret edenler gibi olmaz mıyım Ouka?"

Düşündüm. Nefret durdurulamaz bir şeydi. Bu nefret insanlık var olduğu sürece hiç bitmeyecekti. Söylediği gibi sevgi nefretle beraber gelir. Biri Yin iken bir diğeri Yang'tı. Birisinin içinde daima diğeri olurdu. "Nefret insanlık var olduğu sürece olacak Jiraiya Usta! Savaşmaktan nefret ediyorum. Fakat çakram ile kısa bir sürede her yeri yerle bir edecek kadar fazla. Gerçekten bir gün bu savaş bitecek mi? Nefret ile savaşırken biz de bir gün nefrete kapılıp gidebilir miyiz?"

"Shinobi dünyası çok acımasız bir yerdir Ouka." Ona bakarken ağaç yapraklarının arasından sızıp güneş ışığı beyaz saçlarına düşüyordu. "Bir gün bu sorulara cevap bulabilecek ve bu nefreti tek başına yüklenmeye çalışacak birisi çıkacak. Ve Shinobi dünyası onun sayesinde değişecek. Bu nefret bu dünyadan yok olacak."

O gerçek bir yazar gibi konuşuyordu. Bir gün gerçekten ben de görmek isterdim o günlerin gelmesini. Nefretin olmadığı bir dünya. Acının olmadığı haksız yere ölümlerin olmadığı ve 10 yaşında ki bir çocuğun adam öldürmek zorunda kalmadığı bir dünya.

"O günleri görmek isterdim. Savaşın bittiği o dünyada yaşamayı. Umarım tüm bu nefreti durduracak kişinin yanında durabilirim. Ondan bunu isteyerek bencillik etsem bile... Böylesine bir dünya isterim..."

Onun yanından ayrılırken kendimi hiç hissetmediğim kadar tuhaf bir boşluğun içinde hissetmiştim. Tesadüf eseri tanıştığım bu adam gerçekten en iyi düşüncelere sahip bir shinobi olabilirdi. Çantamı sırtıma atıp yolculuğuma başlarken düşünceler üst üste geliyordu.

Şimdilik burada bir savaş olmasa bile bir savaş yüzünden yok olan bir çok hayat vardı. Ailem, köyüm bu savaşlardan birisinde yok olmuştu. Ben savaş için yaşayan bir adamın arzuları yüzünden nasıl bir deney ürünü olduğumu bilmiyordum. Gerçekten shinobi dünyası neden bu kadar acımasız olmak zorundaydı?

Neden bu kadar çok kayıp vermek zorundaydık?

Sahil kasabalardan yeni çıkmıştım. Ateş Ülkesinin merkezine doğru ilerlerken düşüncelerim kendim ile ilgili olan şeyler ile dolmuştu. Eve geri dönüş yolunda dediğim gibi Kakashi hakkında düşünmem gerekiyordu.

Ben zorunluluklar ile bu yaşıma kadar gelmiştim. Ve içten içe Kakashi ile olurken onun bir silahı olmak istiyordum. Beni kullanabileceği ve istediği her şeyi elde edebileceği bir çakraya sahiptim. Fakat gerçekten yalnızca bu kadar mıydı? Ona karşı neler hissediyordum? Gitmeden önce... Beni diğer öpücüklerin aksine farklı bir şekilde öpmeden önce söylediği sözlere nasıl karşılık vermem gerekiyordu?

Dear Kakashi (+18)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin