7. Bölüm Bıçak/Kalp Yarası

9.4K 257 21
                                    

Doğaç'tan

İlsa'yı odaya çıkarmadan, oda çoktan temizlenmiş kapı değiştirilmişti. Kapısını kilitleyip Şerifeye yemek hazırlamasını söyleyecektim. Mutfağa girecekken ev işleriyle ilgilenen hizmetlinin konuştuğunu duydum. Bi an duraksadım. Kapının dibinde bekledim.

"Ay abla Doğaç Bey odasından telefonla konuşarak çıkınca ondan iki dakika sonra o kız çıktı. Aşağı inip merdivenlerde Doğaç beyi dinledi. Birden odaya koşmaya başladı. Bir baktım odadan çıkıp karşı kütüphaneye girdi. Doğaç Bey gelip kapıyı kilitledi. Peşinden konuşmak için koştum ama çoktan evden çıkmıştı Enis beyi arayacaktım ama silah sesleri duyunca odama gidip saklandım. Kıza da bir şey diyemedim bana bir şey yaparsa diye. "

Duyduklarımla beynimden vurulmuşa döndüm. Sanki o kansızın kızı şerefsiz babasından farklı mı olacaktı. Sinirlerim gittikçe artmaya başlayınca mutfağa daldım.

"Kahvaltılık bir şeyler hazırlayın. Bir daha yukarıdaki kızla ilgili ne görürseniz görün bana ölümüne dahi olsa gelip anlatacaksınız. "

Sesim bi hayli fazla çıkmıştı. Şerife bacakları titreken ayakta zor duruyordu. Zorlada olsa konuştu.

"Tamam efendim"
"Tamam efendim"

Mutfaktan hızla çıkıp küçüğümün yanına ilerledim. O küçük beyniyle bana oyunmu oynuyordu. İşte şimdi elime düşmüştü, onu beter edecektim bu gün. Bu gün onun unutamayacağı bir gün olacaktı.

Aniden odaya girdim. Yatağa yatmış uyuyordu. Kendimi daha fazla tutamayınca tokatı yapıştırdım. Dudağındaki yara açılıp kanamaya başladı. Saçlarına ellerimi geçirip var gücümle çektim. Yataktan çekip ayağa kaldırırken

"Olmayan beyninle beni kandırmayamı çalıştın. Aynı pislik baban gibisin kanında var senin yalancılık, adilik , şerefsizlik."

"Sensin şerefsiz sensin adi sen OR***UÇOCUĞUSUN!"

Yazar'dan

İlsa'nın sesi o kadar fazla çıkmıştı ki tüm dünya duymuş olabilirdi. Doğaç'ın beyninde yankılanan o sözler onu çıldırtmaya yetmişti. İlsa'ya acımadan üst üste tokatları geçirmişti. İlsa neredeyse bayılacakken saçlarından çekiştire çekiştire odadan çıkartıp alt kata indirdi. Karanlık odaya attı. Gebersin diye düşündü hıç kimse annesine bu şekilde itham edemezdi. İlsa içeri atıldığı an neredeyse bayılacak olan vücudunu toparladı. Artık ona karşı dik olacaktı. Boyun eğmeyecekti. Gözlerini kapatıp karanlık olmadığını abisinin olduğunu hayal etmeye çalıştı. Ödü kopuyordu ama ayakta kalmaya çalışıyordu. Gözyaşlarımı ? onlar hiç durmuyordu ki. Ağzındaki kanları yere tükürüp dudağını acıyla sildi. Ve tekrar bağırmaya başladı.

"SEN bi kadına, sen kendinden daha güçsüz birine vuracak kadar şerefsiz bi adamsın, sen insanları en ince yerlerinden vuracak kadar pisliksin. SEEN KATİLSİN DUYDUNMU BENİ KATİL!"

İlsa deli gibi akan gözyaşlarıyla kapının dibindeki duvarda bacaklarını kendine çekmiş ağlıyordu. Yaklaşık 10 dakika sonra kapı açıldı. Doğaç ışıkları yakmış elindeki keskin bıçakla içeri girmişti. Gözleri öfkeyle küçüğüne bakıyor nefreti intikam hırsı aşkını hissettirmiyordu bile. Küçüğünü hızla kucağına alıp yatağa fırlattı. İlsa gözünün içine bakarken

"Küçüğüm, biliyormusun gerçekten katilim. Düşündümde sana bundan sonraki cezam canını daha çok yakacak. O yuzden burda çok ağlamamsya bak diğerinde daha çok ağlayacaksın. "

İlsa nın gözleri fal taşı gibi açılmış ağlamaktan beter olmuş gözlerle zifiri siyahlara bakıyordu. Deli gibi kahkaha attı. Artık canının pek bir önemi yoktu.

"Biliyormusun sen OR****UÇOCUĞUSUN!"

Söylerken bile gülerken Doğaç elindeki bıçağı hızla koluna batırmış İlsa'nın üstüne çullanmıştı. İlsa acıdan kıvranıyor çığlıkları odanın duvarlarına karışıyordu.

"Seni kendi ellerimle öldürücem."

Acıdan bayılmadan önce son sözleri bu olmuştu. Doğaç İlsa bayılmadan önce kolundaki bıçağı kemiğine dayamış ileri geri oynatmıştı. Bayıldığını gördüğü an bıçağı hızla çekip hıçkıra hıçkıra ağlamaya başladı. Deli gibi seviyordu. Annesine böyle demesi onu benliğinden almış içine yeni bi canavarı sokmuştu sanki. En son annesiyle babasının cansız bedenleri karşısında böyle ağlamışken küçücük bi kız onu bu hallere sokmuştu. Ağlıyordu canı yandığı için, canını yaktığı için. İntikam ateşi sönmediği için. Gözyaşlarını silip öylece yatan kızın saçlarını usulca sevdi. Boğuk sesiyle

"Özür dilerim küçük kız" dedi delicesine pişman olurken.

Kucağına aldığı gibi odasına çıkarmıştı. Kolundan akan damlaları durdurmak için üzerindeki tişörtü çıkarıp yaraya bastırdı. Neydi bu yüreğindeki acı yangın. Neydi boğazını kilitleyen bu şey. Delirecekti neden o gün o kıza aşık olmuştu ki neden! Düşündü o gün aşık olmasa belki başka bir gün olacaktı. İlsa'sı, onun küçüğü belki ondan ömür boyu nefret edecekti ama ona olan o büyük aşkı içindeki canavarı durdurmaya yetmiyordu. Hızla doktoru arayıp eve çağırdı. Doktor 5 dakika sonra evdeydi bile. Küçük kıza olan bakışı hiç değişmezken bu sefer daha acıyla bakıyordu. Koluna hızla üç dikiş atıp serum bağladı. Yüzünü de temizlemeyi unutmamıştı.

"Doğaç Bey hanımefendi çok güçsüz, zayıf böyle giderse sağlık durumu kötüleşecektir. Bi an önce toparlanması gerekiyor. Ayrıca karnındaki morlukların durumu umarım iyidir çünkü o çok genç böyle durumlarda çocuğu bile olmayabilir. Özel yerleri zarar görmüş olabilir, birde psikolojisi onu düşünün lütfen."

Doğaç zar zor kafasını sallamıştı. Oysaki onu ilk gördüğünde ne hayaller kurmuştu, belki beş tane belki altı tane çocuk yapacaktı. Hepsiyle tek tek ilgilenecekti. Zaten onu intikamına alet ettiği an gözünü karartmıştı. Şimdi böyle şeylere takılamazdı. Şerife doktora kapıyı gösterirken. Doğaç İlsa'nın karnını yavaşça açtı hala kötü gözüküyordu ama ilk güne göre gayet iyiydi. Pişman mı diyorsa deli gibi pişmandı. Bunu kimse anlayamazdı. Annesiyle babası gözünün önünde öldürülmüş kardeşi kaçırılarak öldürülmüştü. İlsa'nın babası sadece ailesini değil, arkada kalan küçük çocuğun bütün duygularınıda öldürmüştü. Benliğini, o adam o gün Doğaç Adsayoğlunu öldürmüştü. Evet İlsa'nın suçu yoktu ama annesinin canına karışlık annesini almıştı babasınınkine karşılık babasını, şimdi kardeşine karşılık bi can lazımdı. Kendinden emindi ki İlsa'nın abisi ölmeseydi onu kardeşine karşılık öldürünce İlsa'yı da başının tacı yapacaktı. Ama o kahrolası kaza her şeyi değiştirmişti. Lanet etti kendine keşke daha erken gelseydim diye, ama artık çaresi yoktu. Öfkesi dinmiyor, küçücük kızdan, aşık olduğu kızdan intikam alması onu daha büyük bi canavara dönüştürüyordu. Şimdi içindeki canavarı kaosla besleme zamanıydı. Kimdi evine küçüğünü almaya çalışanların maşası.

Karanlığın Küçüğü (Tamamlandı)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin