17. Bölüm İlk Yakınlaşmalar

8.5K 196 15
                                    

Doğaç'tan

İlsa'nın bans haber vermeden şirkete gelmesi beni öfkelendirmişti. Yüz bin kez şükür etmiş olabilirdim duyduklarından önce konuştuklarımıza şahit olmadığı için. Merdivenlerden inip evin önüne çıktım.

"AHMET!"

"Efendim Abi"

"Bir daha benden habersiz işler yaparsan seni affetmem Ahmet. Bu iki oldu son uyarışım."

"Abi yenge!"

"Ahmet şimdi yengeni! Bir daha benim haberim olmadan dışarı çıkartmayacaksın. Anladınmı?"

"Evet abi"

Omzunu sertçe tutup sıktım. Ardından şirkete gitmek için yola çıktım.

Kıskanmıştı. Resmen beni kıskanmıştı. Hiç ihtimal vermiyordum ona bunca yaptıklarımdan sonra bana böyle kutsal duygular besleyeceğine. Kendi kendime gülerken aklıma üstündeki açık saçık bluz düşmüştü. Çok yakışmıştı ama sadece ben görseydim bu böyle olurdu. Baskaları bakmasayd. İlsa bana aitti, Ben ise İlsaya. Aşkım gitgide büyürken kendimi kaybediyordum bu sonsuzlukta. Bakışları, dudakları, okyanus gözleri... Bi insanın kaşlarına bile özlem duyulur muydu ? Ben özlüyordum her zerresini, her parçasını.

Bana bu gün asansörde karşılık vermesi belkide ilişkimizi başka yerlere taşıyacaktı bilmiyordum. Düşüncelerimi telefonun sesi bölmüştü.

"Evet"

"Efendim verdiğiniz siparişler hazır."

"On dakikaya ordayım"

Süpriz yapacaktım küçüğüme. Yüzük siparişi vermiştim. Malum parmakları da kendisi gibi küçüktü ona göre bulmaya uğraşmaktansa ölçüsünü vermiştim direkt. Çok beğenecekti emindim. On dakika sonra suit kuyumcu tarzı şirketin önünde durdum. İçeriye girince beni görenler selam verdiler. Kendimden ödün vermezken müdür yanıma geldi.

"Buyurun efendim"

Beni özel odaya aldı. İlsa'nın ölçüleri ile aynı olan iki deste yüzük geldi. Birde yanında eşleri vardı. Benim için. Gözüme takılan yüzükleri direkt onayladım bunlar olmalıydı alyanslarımız. Birinde güneş birinde ay deseni vardı.

"Güneş yok olursa ayda onunla birlikte giderdi. Ay yoksa güneş hiç güneş olmamış demekti."

Yüzükteki anlam beni benden almıştı. Kesinlikle zarifti, bunlar olmalıydı. Sıra tektaşalara geldiğinde gözüme takılan en az gösterişli olan yüzüğü aldım. İlsamın zarif şeyleri sevdiğini biliyordum. Bayılacaktı bunlara.

Ordan çıktığım gibi şirkete gittim. Enisle Toprak hala şirketteydi. Arabaları burdaydı. Ne olduğunu merak etmişlerdi büyük ihtimalle. Odama girince endişe dolu bakışlar beni buldu.

"Doğaç duymamış bir şey değilmi?"

"Yok kardeşim duymamış. Ama bil bu gün kim ölecek?"

"Abi valla ben espiri olsun diye söyledim ne bileyim olayların buraya geleceğini!"

"Noldu İlsa ne dedi?"

"Onu aldattığımı düşündü ne diyecek. Senin söylediklerine de ne kadar inandıysa!"

"Yalan söylemedim ki ayrıca siz ne ara o bölümlere geldiniz?"

"Bi yere geldiğimiz yok. Ama geleceğiz elbet, bu günkü tavırları onu gösteriyor"

"Biliyordum. İnşallah çok mutlu olursun Doğaç."

"İnşallah Enis. Ne zaman kazılacak mezar?"

"Bilmiyorum ama avukatları bekleyelim dersen, bekleyelim. Yok kazalım dersen bu akşam uygun bence"

Karanlığın Küçüğü (Tamamlandı)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin