38. Bölüm New York

3.6K 106 6
                                    

İlsa'dan

Yeni gün yeni acılar....

Yanımda yatan koca adama baktım bir süre. Pişmandı. Delicesine. Pişman olması kırılan kalbimi iyileştirmiyordu. Bu sefer nasıl affedecektim? Ayağa kalkmaya çalıştım. Ahtopot gibi dolanan kolları ile pek mümkün olmamıştı. Kalkamayınca pes ettim.

"Nasıl affedicem seni? Bu kadar severken acı çekmek."

Sesli söylediğim cümle içimi yakıp kavuşmuştu.

"Bende bilmiyorum. Evet acı çekiyoruz ve bunun bütün suçlusu benim." Dedi uykulu sesle.

Uyumuyormuydu.

Keşke hiç karıştırmasaydım o sosyal medyayı diye geçirdim içimden. Ne katmıştı benim hayatıma yada ne katacaktı? Şimdi herşey çok daha farklı olabilirdi.

Doğaç katı kuralları olan her şeyi yönetmek isteyenler hatta beni bile kendi istediği gibi yaşatmak isteyen gerçekten çözemediğim bir kişiliğe sahip bir adamdı. Ben kurallarla yaşayamazdım bunu oda çok iyi biliyordu buna rağmen beni kısıtlıyor yasaklar koyuyordu. Hangi cağda yaşıyorduk biz gerçekten? "erkek arkadaşım olamazmış" bu kafadan çıktığı, bu otoriter kişiliğini sadece çalışanlarına gösterdiği gün belki bizim normal bir hayatımız olabilirdi. Kollarını belimden çekip kocaman bi nefes aldı. Ardından önce banyoya girip sonra üstünü değiştirdi. Simsiyah bir takım geçirdi üzerine. Baktım. Bütün bedenini talan edene kadar baktım. Odadan çıkarken

"Kahvaltı edelim okula bırakıcam." Dedi.

Bunca olayın üstüne bunca üzüntünün yanında birde okulu çekmek istemiyordum. Bu halde, bu psikolojiylede asla gidemezdim zaten.

Doğaç odadan çıkınca kendimi banyoya attım. Elimi yüzümü yıkayıp çıktım. Boğazım iyi gibiydi ama dokununca fena acıyordu. Kapatıcı ile kapatmayı düşünsemde kimyasal yakabilirdi. Önce üstümü değiştirdim. Üstümdeki gri eşofmanın siyahını giydim. Üzerine de bir tişört geçirdim. Boynuma siyah fular takıp aşağı indim. Kahvaltı hazırlanmış Doğaç tabağına çatalı sürtüyor dalgınca duruyordu. Etraf toplanmış temizlenmişti.

Masaya oturduğum sırada boynuma baktı. Gözlerimi kaçırıp tabağıma bir şeyler aldım.

"Bu gün 10 da dersin va-"

"Gitmek istemiyorum."

Bana zifiri siyahlarıyla baktığını hissediyordum.

"Neden Güzelim?"

Neden mi? Bizim için mantıklı bir sorumuydu bu gerçekten? Bu haldeyken ne derslerle nede hakkımda yapılacak dedikodularla uğraşamazdım.

"Çok belli değilmi!"

Elindeki çatalı bırakıp beni sandalyeyle birlikte yanına çekti.

"Özür dilerim her gün dileyeceğim. Ama bana böyle davranma canım acıyor."

Gözlerimin dolmasını engelleyemedim. Sessiz kalınca yavaşça ayağa kalktı. Alnımı öpüp evden çıktı. Boğazımdan geçen iki üç lokmadan sonra kalktım. Televizyonun karşısına oturup izlemeye başladım. Saatlerce boş boş şeyleri izlemiştim. Gözüm orda olsada aklım orda değildi. Ekranın kenarındaki saate baktığımda beşi gösteriyordu. Kanal değiştirdim.

"Bırakma beni yapamam sensiz ölme ne olur ölme. Pişmanım seni affetmediğimi söyleyemediğim için. ÖLMEEEEE"

Kadının yakarışları içime mıh gibi oturmuştu. Gözlerimden yaşlar süzülürken Doğacı görmek istedim. Ona sarılmak kokusunu içime çekmek...

Karanlığın Küçüğü (Tamamlandı)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin