BÖLÜM 26

20.3K 1.1K 168
                                    



🌼🌼🌼


İstiklal marşı okunduktan sonra sınıf sınıf dağılıyorduk. Halil'in ilk başta gelmediğini zannetsem de sonra en önde olduğunu fark etmiştim. Sınıfa gitmeden evvel kantine uğrayıp su aldıktan sonra tekrar sınıfa yöneldim. Bugün nasıl olacaktı bilmiyordum. Halil ile bozuşmuştuk. İlk başlarda o beni istemediğini söyler ben de ısrarla arkadaşlık isterdim. Şimdi ise kalbimi o kadar kırmıştı ki ne o bana, ne ben ona bakardım. O mesajlar sanki Halil'e ait değildi, sanki başkası yazmıştı. Onu bu kadar kızdıracak ne yapmıştım onu bile anlamıyordum. Ne demiştim de bana öyle laflar sarf etmişti. 

Sınıfa girdiğim de her zaman ki gürültü eşliğinde kafamı kendi sırama çevirdim. Halil kafasını koymuş yatıyordu. Onu böyle görünce ilk günler gelmişti aklıma. Uzun süredir onu uyurken görmediğim için bugün her şey başa dönmüş gibiydi. Ya da belki gerçekten başa dönmüştük, bilmiyordum. 

Usulca yanına gidip oturdum. Değil bana bakmak kafasını dahi kaldırmıyordu. Yakalarını tutup 'senin derdin ne lan?' diye bağırmamak için zor tuttum kendimi. Bu Halil bana çok yabancıydı. 

Öğretmen niye gelmiyordu bilmiyordum ama biraz daha geç kalırsa kulaklarım sağır olacaktı. Sınıfta öyle bir gürültü vardı ki gören kavga çıkmış sanacaktı. Oflayarak ellerimi masaya indirmemle Halil'in havaya zıplaması bir oldu. Tamamen bilinçsizce yaptığım bu hareket Halil'i istemsizce korkutmama sebep olmuştu. Surat ifadesi bunu gösteriyordu. 

"Kusura bakma bilerek olmadı." diye mırıldanarak kafamı başka yöne çevirdim. Çok ama çok kısık sesle önemli değil dediğini duydum sadece. Zaten biraz sonra yine uyku haline döndü. Sınıfa hocanın girmesiyle ben de kitabımı çıkararak derse verdim aklımı. Gerçi Halil kafamda akıl da  bırakmamıştı. 


🌼.  


Ders bitimi hoca dışarı çıkarken sınıfta anlamsız bir dinginlik vardı. İlk defa sınıfımı böyle görmüştüm. Gerçi edebiyat dersinden sonra hepsi mayışmıştı. Ben de dahil. Ayrıca kafam kazan gibiydi. Derince bir iç çekip başımı ellerimin arasına aldım. 

 "Offf!" dedim ağrıyan başımı sıkarak. 

Sınıf sessizliğinden olsa gerek birkaç kişinin bakışları bana döndü. Bunlardan biri de Serkan olmuştu. 

"Ne oldu?" diye sordu kaşlarını çatarak. 

"Edebiyat çarptı galiba, başım çok fena ağrıyor. " 

"Ağrı kesicin yok mu?" 

"Valla yok, bence bu ağrıyı kesecek bir ağrı kesici de yok." 

Oluşan kısa süreli bir sessizlikten sonra önüme bir şey atılınca irkilerek başımı kaldırdım. Halil de benim gibi yapmıştı. Gözlerim Serkan'ı bulurken eliyle sıranın üstünü gösterdi. 

"Bak o ağrı kesici baya iyidir iç onu geçer baş ağrın." 

Kaşlarım vay be dercesine havalanırken "Eyvallah." diyerek karşılık verdim. Açıkçası şaşırmıştım bu tavrına. Suyumu almak için çantamı açacakken Halil'in gözlerini üstümde hissettim. Suyu çıkarıp çantamı kapatırken kısa bir an göz göze geldik. Kaşları çatık bakıyordu. Ağrı kesiciyi içtikten sonra tekrar Serkan'a fırlattım. Serkan'ın dediği gibi baş ağrım ders sonuna kadar iyice hafiflemişti. 




🌼            


 Sıkıcı gün sonunda bitmiş sınıftakiler evlerine dağılmaya başlamıştı. Çantama her şeyi koyduğumda iyice emin olduktan sonra çantamı kapatıp ayaklandım. Sınıfta fazla kişi kalmamıştı. Serkan 'a gözüm takıldığında hala uyuduğunu gördüm. Normalde olsa bana ne der giderdim ama bugün felaket baş ağrım için ilaç verdiğinden görmezden gelmek istemedim. 

Yanına gidip hafifçe omzunu dürttüğümde tepki vermemişti.  Tekrar dürtüp "Lan  uyansana oğlum." diye seslendim. Kafasını ağır hareketlerle kaldırıp gözlerini kırpıştırdı. 

"Uff bir uyumuşum varya, kendi yatağımda böyle uyku çekmedim be." 

"Onu anladık zaten, git biraz da evinde uyu." diye söylenerek kapıya doğru yöneldiğim sırada arkamdan seslendi. 

"Feride hoca ödev verdi mi, ben dersin başından beri uyuyorum." 

"Ulan kol kadar ödev verdi hiçbirini mi duymadın oğlum?" dedim hayret ederek. 

"Yok valla ne verdi desene." 

"Çok ödev var oğlum şimdi onunla uğraşamam, akşam atarım sana" 

"Numaram var mı sende?" diye sordu. 

"Gruptan alırım." deyince kafasını salladı o da. Tekrar çıkışa yönelecekken gözlerim doğrudan Serkan bakan Halil'i buldu. Bu bakışı nerde görsem tanırdım. Bu benim kavgadan bir tık önceki evreme benziyordu bayağı. 

"Numara almak için mükemmel bir taktik." diye söylendi beni şaşırtarak. Sesi görüntüsünün aksine çok sakindi. 

Serkan da şaşırmıştı. "Bana mı dedin?" diye sordu kaşlarını çatarak. 

Halil çantasını omuzuna takarak Serkan'a doğru ilerledi. "Burada senden başka numaracı mı var?" 

Olanları öküzün trene baktığı gibi izliyordum. Ne oluyordu amk. 

"Bak oğlum!" dedi Serkan, Halil'e doğru bir adım atarak. "Geçen gün kafama silgi fırlattın, üstüne geldi bir de annen haşladı beni. Şimdi gelmiş numaracı falan. Sen hayırdır?  Annen benim için oğlumla uğraşıyor falan dedi de oğlunun da benden aşağı kalır yanı yok bence." 

"Ben senin gibi zorba değilim, kimseye durduk yere laf atıp utandırmıyorum. Ödev yaptığın var sanki de gelmiş Feride'ye soruyorsun. Bu yüzden numaracı dedim." 

Serkan alayla güldü. "Geçen gün babam geldi, öğretmen şikayet etmiş ödev yapmıyor diye. Babam azarladı beni bende yapmaya başlamıştım. Sen ne anladın da konuşuyorsun? Hem ben niye Feride'nin numarasını almaya çalışayım?"

"O zaman gruba sorsaydın, illa Feride mi söyleyecekti? 

Serkan Halil'i göğsünden tutup ittirirken "Lan yürü git manyak mısın nesin? Kız kendi dedi akşam yazarım sana diye." 

Aynı hızda Halil de Serkan'ı geriye doğru ittirince gözlerimi büyütüp aralarına koştum. 

"Lan başlayacağım sizin kavganıza, ikinizi de ben pataklayacağım sonunda. Ne saçma sapan kavga ediyorsunuz, millet görse çekirdeğini kapar izlemeye gelir amk." 

Serkan hızla itildiği yerden kalkıp çantasını sırtına aldı. "Onu bu ruh hastası arkadaşına söyle Feride, durduk yere sataşan o." dedikten sonra bir hışımla çıktı sınıftan. 

Gözlerim Halil'e dönerken o ise sıraya yaslanmış yere bakıyordu. Yanına gidip çenesini tutarak başını kaldırdım. "Serkan sana benim bilmediğim bir şey yaptı, niye durduk yere sinirlendin?" 

Gözlerini kaçırıp duvarları izlemeye başladı. "Bir şey yapmasına gerek mi var, önceden yaptıklarını unuttun herhalde." dedi. 

"Önceden yaptıklarını pek önemsemedin sonra annen geldi zaten. O günden sonra hiçbir şey demedi sana. Bu konu kapanmıştı sanıyordum?" 

Gözlerini duvardan çekmeden "Kapanmamış demek ki." diye söylendi. Yüzünde anlamlandıramadığım bir hüzün vardı sanki. 

"Peki." diyerek geri çekildim. Galiba Halil bugün epey duygusaldı. 







Anlaşmalı Arkadaş - Yarı TextingHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin