BÖLÜM 50

14.9K 1K 39
                                    




🌼🌼🌼

Sanırım İngilizce hocası olan kısa boylu adam bizi direkt müdür odasına getirmişti. Artık müdür odasının beni kendine bağlandığını düşünüyordum. Seviyordu bu oda beni, hep istiyordu ki burada olayım. 

Bu okulda ilkti ama. Oda güzel görünüyordu. Müdür ikimize de iğrenç bir şey görmüş gibi bakarken ben duvarları izliyordum. "İki tane koskoca kız ne alıp veremediğiniz vardı?" diye sordu gözlerini belertip.

"Bu kız bana saldırdı hocam, sesim hoşuna gitmemiş diye." diye konuştu hoparlör kadın. 

"Nasıl güzel anlattın ama olayı, tebrikler yani böylesi dürüstlük de görülmedi." dedim sinirlenerek. Varsın haksız çıkayım, ama o olay doğru anlatılmalıydı.   

"Hocam benim migrenim tuttu acayip başım ağrıyordu, bu kız da sınıfa geldi bağıra bağıra konuşuyor. Ben de dedim sessiz olur musun ama en fazla iki dakika sustu. Sonra yine aynı. Sonra daha sert uyardım bu sefer de atarlardı. Tartışmaya başladık ama ben baş ağrımdan gelen sinirle kavgayı başlattım. Kavga dediğim de öyle çenesini falan sıktım yani vurmadım kimseye. O da saçımı falan çekecekti ayırdılar bizi sonra da burası işte." diye özetledim.

Kız bana dönüp "Teneffüs değil mi, konuştuk diye kimseye saldırmazsın. Başının ağrısının sorumlusu ben miyim?" diye çemkirdi bir an da. 

"Lan ondan mı saldırdık geri zekalı." diye çıkışımla müdürün sinirli sesini duydum. 

"Kesin, nerede olduğunuzu hatırlatırım. Ayrıca ne biçim konuşuyorsun sen Feride, zaten bu okula kendi okulundan atılıp gelmişsin, hala kavga peşindesin.  Okumaya niyetin yoksa burada da barınamazsın. Okul değiştirmek yaramaz sana." 

Müdürün dedikleri kızın yüzünde hin bir gülümseme oluştururken ben de ise alaycı bir tebessüm yaratmıştı. "Siz hiç seksen sekiz ortalamalı, okumaya niyeti olmayan bir çocuk gördünüz mü hocam?" diye sordum ve cevap beklemeden devam etti. "Şu an da seksen sekiz ama, birkaç sınava daha girince doksan sekiz olabilir. Çünkü geçen sene öyle olmuştu." 

Müdürün yüzünün anbean değişimine şahit olurken aynı zamanda yanımdaki kızın da gülüşü solmuş durumdaydı. Müdür gözlük altından bana inanmayan bir bakış sergileyip önündeki bilgisayara bir şeyler yazdı. Büyük ihtimalle  e okuluma girmişti. Biraz  sonra yüzünün aldığı şekil bunu açıklar durumdaydı zaten. 

Boğazını temizleyerek bakışlarını bana çevirdi müdür. "Böylesine çalışkan olman çok güzel, ama kavgacı tarafını temizlemez. Ben okulumda kavga gürültü istemiyorum." 

Kafamı usulca salladım. "Okuldan neden atıldığımı merak ediyor musunuz hocam, hiç sormadınız da" dedim sinirim son raddeye gelmişken. 

Müdür gözlüklerini düzeltti önce. "Kavga kavgadır, sebebi ile ilgilenmiyorum." 

Dudağımı ısırıp kafamı salladım. "Yaaa." dedim alaycı bir tavırla. "Peki sırf dalga geçmek için bana sürekli sapıkça mektuplar yazan şahsiyeti dövdüm diye atılmam haklı bir sebep miydi sizce?" diye sordum gözlerine bakarak. 

Şaşırmıştı fazlaca, tek o değil yanımdaki beden de şaşkın bakışlarla beni izliyordu. Zorla gülümsedim. "Şimdi siz ona da inanmazsınız ama ben yine de söyleyeyim,  arkadaşlarıyla arasında eğlenmeye çalışan bir dengesiz çantama sürekli mektup bırakıyordu. Ben bilmiyordum kim olduğunu ama eve her geldiğimde çantamda mektup buluyordum. Ve ne zaman okusam iğrenç şeyler yazıyordu. Sonunda bulduğumda ağzını burnunu kırdım. Pişman değilim, taciz ediliyordum bir eğlence uğruna. Ama zaten kavgalı olduğumuz için iftira attığımı iddia etti. E tabi araya aileler de girdi. Ve bam! Ben buradayım."

Anlattıklarımın üstüne hiçbir şey olmamış gibi güzelce gülümsedim. Müdür bakışlarını kaçırıp boğazını temizledi. "Bu nasıl iş, niye sana inanmamışlar?" diye sordu. 

Ellerimi iki yana açıp omuz silktim. "Valla hocam siz deyin baba parası, ben diyeyim ana parası." 

Müdür kafasını salladı ağır ağır. Derin bir nefes alıp arkasına yaslandı. Eliyle kapıyı gösterdi. "Çıkabilirsiniz, ılımlı olun biraz birbirinize. Feride sen bu kızın senden küçük olduğunu unutma, kızım sen de Feride'nin sınav senesi olduğunu unutma. Başı ağrıyabilir. Anlayışlı ol. Şimdi doğru sınıflarınıza. Derse geç kalmayın." 

Kız önden ben arkasından odadan çıktıktan sonra sınıflarımıza doğru yol aldık. Bizim ders büyük ihtimalle boştu. Hoca gelemeyebilirim demişti zaten. O yüzden sakin adımlarla çıktım merdivenleri. İkinci katta çarptığı beden ise duraksamama sebebiyet verdi. Kafamı kaldırdığımda Halil olduğunu görünce gülümsedim, kollarımı beline dolayıp sarıldım birden ona. Şu an sarılmaya çok ihtiyacım vardı. Halil de kollarını bana dolarken başımı göğsüne yasladım. 

"Feride'm, iyi misin? Kavga etmişsin." dedi yeni öğrendiğini belli ederek. 

Onaylar anlamda mırıldandım. "Büyütülecek bir şey değildi, müdür konuştu gönderdi." dedim olayın detaylarına girmeden. Girsem çıkamayabilirdim. 

Halil elini saçıma çıkarıp hafifçe okşamaya başladı. Korkuluğun kenarında birbirimize sarılmış öylece duruyorduk. "Sınıfta anlattılar tartışmayı, sen haklıymışsın galiba ama biraz fazla tepki vermişsin. Yani öyle dediler. Tabii ben seni dinlemeden inanmam kimseye de." 

Halil'in söylediklerine istemsizce kıkırdadım. "Haklılar Halil'im, boş ver gitsin önemli değil zaten." 

Halil birkaç saniye sessiz kaldıktan sonra "Feride sen iyi olduğuna emin misin?" diye sordu. 

"Niye kötü olayım Halil, iyiyim." dedim başımı göğsünden kaldırmadan. 

"Ne bileyim sarıldın birden, moralin bozuk gibi." 

Yaslandığım yerden kalkıp biraz geriye doğru adımladım. "Ne yani sevgilime sarılmak için de sebep mi arayacağım. İçimden geldi işte." dedim omuz silkerek. Şu an şefkate ihtiyacım vardı sanırım. 

Halil gülümseyip bir iki adımda dibimde bitti ve kollarını sımsıkı belime doladı. "Sevgilin sana kurban olsun." deyince gülmeye başladım. 

Anlamıştım ki, eğer şefkat arıyorsam Halil'in kolları her daim bana açıktı. 


Anlaşmalı Arkadaş - Yarı TextingHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin