BÖLÜM 74

11.4K 871 45
                                    


🌼🌼🌼



Öğle arası gelip çattığında biz de Halil'le planımız için devreye girmiştik. Her şey güzel ilerleyecekti ama Halil şu an kendini ajan sandığından işimiz sarpa sarabilirdi.  Tek yapmamız gereken kızların telefonlarını kurcalamak olacaktı mesajları görmek adına. Ama Halil sanki müzeden tablo kaçırıp lazerlerden kaçacakmışız gibi bir hale bürünmüştü. Elindeki içecekleri zor tutuyordu. 

Şule'nin sınıfına girdiğimizde beklediğimiz gibi beş ya da altı kişi vardı. Bu saatte hep boş oluyormuş. Halil ve ben sınıfa girer gitmez diğerlerinin de bakışları  bize döndü. Gözüm Şule'ye değdiğinde gülümsedim. Halil'i etrafa korkutucu olduğunu zannettiği bakışlar atarak Şule'nin yanındaki sıraya oturdu. Ben de elimi omuzuna koyarak yanında durdum. 

"Çıkar test kitabını Şule çözelim şu soruları, bu arada bunu da sana aldım." dedi elindeki kola şişesinin kapağını açarak. Şule inanılmaz kötü bir oyunculukla "Aaaa Halil abi kola mı aldın?" diye tepki verince kızların olayı çakmaması için dua ettim. Bu kız Halil'in kız versiyonuydu. 

Halil planı devreye sokmadan önce bana baktı. Gülümseyip önüme dönerken o da ayağa kalktı. "Al canım." diyerek kolayı şuleye uzatacakken ayağı takılmış gibi yapıp Şule'nin üstüne doğru düştü ve tüm kolayı Naz'la Sibel'in üstüne döktü. Kızlar Halil'in neden Şule'ye bir litrelik kola aldığını sorgulamamışken, umarım o kolanın nasıl üstlerine döküldüğünü de fazla düşünmezlerdi. 

Naz abartılı bir çığlıklarla ayağa fırlarken Sibel de yüzünü buruşturdu.  "Abi ne yaptın ya?" diye sitem etti Şule. 

Halil düştüğü sıradan yeni yeni kalkarken perişan bir hali vardı. Oyunculuğunu bu kadar iyi yapacağını düşünmemiştim. Bacağını tuttu ağrıyormuş gibi. "Kızlar ben çok özür dilerim, bilerek olmadı." dedi mahcup şekilde. 

Naz'ın üstüne daha fazla döküldüğü için kıyafetleri birazcık batmıştı. Ama Sibel'in sadece saçına dökülmüştü anlaşılan.  "Önemli değil Halil, bilerek yapmadığını biliyorum." dedi Sibel geldiğimizde beri ilk defa konuşurken. 

Halil gülümseyince o da gülümsedi. Naz ise iğrenmiş gibi bakıyordu. 

"Kızlar hadi lavaboya, bende peçete var temizleyelim üstünüz başınızı." dedi Şule. 

Naz hızla sıradan çıkarken Sibel de Halil'e son kez gülümseyip peşinden gitti. Şule ile birlikte sınıftan çıktıklarında hemen Halil'e döndüm. Göz kırpınca işareti almış olacak ki harekete geçti. 

"Onlar gelene kadar ben de şu sorulara bir göz gezdireyim iyi olur." dedi Şule'nin çantasına uzanırken. Sıranın en arkada olması şanstı. Halil'in yan tarafına geçip önünü kapadım. Elini Şule'nin söylediği gibi sıranın altına koydu ve eline ilk gelen telefonu çıkardı. Şule'nin dediği gibi şifreyi girdiğinde heyecanlanmıştım. Dışındaki pembe ışıltılı kılıfa bakılacak olursa bu telefon Naz'a   aitti. Halil mesajlara girdi hemen. Hummalı bir araştırma yapmaya başladı. Aşkito, bebito, meleğim, güzel gözlüm gibi kişilerle konuşmuştu telefon sahibi. Bir şey bulamayınca Halil telefonu kapatıp yerine koydu tekrar. Bu sefer yan da duran siyah çantaya uzandı. Ön cebini açıp yokladı. Birden gözlerini büyütüp bana döndü. Ağzını oynatarak yok dedi. Nasıl yoktu? 

Umarım sıçmazdık şimdi. Elimle diğer cepleri aramasını işaret ettim. Halil çantayı aramaya koyuldu. Bir türlü çıkmıyordu içinden ama. En büyük cepte biraz fazla oynanırken bir şey bulmuş olacak ki gülümsedi. Elini çantadan çıkardığında siyah telefonda elindeydi. Çantanın içini bana doğru tutunda kenarda bir bölme daha olduğu fark ettik. Cebimden yazdığım şifreyi çıkarıp Halil'e doğru tuttum. Şule bu şifreyi biraz zorlanarak almıştı aslında. Halil telefonu açıp mesaj kısmına girdiğinde tek tek okumaya başladık. Ama sadece iki kişi vardı. Biri anne birisi de baba diye kayıtlı kişilerdi. Halil oflayarak bana baktı. Bu telefondan da bir şey çıkmaması canımı sıkmıştı.  Halil elini rastgele telefon üzerinde gezdirdi. Sosyal medyasına girdi. Biraz bakındıktan sonra çıktı. Sonra galeriye tıkladı. Ne yaptığını pek anlamamıştım, galiba o da bilmiyordu. Galeri de siyah beyaz fotoğraflarla doluydu. Kaydırıp incelemeye başladı. Çok fotoğrafı vardı. Ama hiçbirinde netlik yoktu fotoğraflarının. Halil kaydırmaya devam ederken bir an da durdu. Fotoğraflardan birine tıklayıp büyüttü. Sağa sola kaydırıp iyice inceledi. Ben sadece arkası dönük bir adamın olduğu siyah beyaz fotoğraf görüyordum. Halil şokla bana baktı. 

"Feride bu benim." 

Gözlerim şaşkınlıkla açılırken fotoğrafa eğildim. "Geçen seneden, okulun son gününde çekilmiş, eminim." diye fısıldadı kulağıma. 

Geri tuşuna basıp biraz daha kaydırdım.  "Bak başka var mı?" 

Halil onaylayarak bakındı. Ben ekranı kaydırırken birden parmağımı tutup bir fotoğrafa daha bastı. "Bu da benim." dedi otobüste çekilmiş bir fotoğrafını göstererek. Fotoğraf yandan çekilmiş olsa da Halil olduğu belliydi. Telefonuma gelen bildirimle Şule'nin gelmek üzere olduğunu anlamıştım. Hemen telefonu kapatıp aldığımız yere geri koyduk. Yan tarafa kontrol amaçlı baktığımda herkes kendi halinde telefonuyla ilgili görünüyordu. Halil ile birlikte ayaklanırken kafam uyuşmuş gibiydi. Psikopat mıydı bu kız?  

Geldiğimiz yoldan değil yangın merdivenini kullanarak çıktık o kattan. İkimizde şok içinde sınıfa giderken bu konuşamadık. Yemek yiyecek iştahım da kalmamıştı. Demek o yüzden gülümseyip duruyordu Halil'e. Ve büyük ihtimalle Şule ile bu yüzden arkadaşlık etmişti. Şimdi her şeyi anlamıştım. Bizim kata çıkıp sınıfa girdiğimizde kimse yoktu. 

"Feride inanamıyorum o neydi?" dedi elini ağzına kapatarak. 

Fena halde şok olmuştu. "Belli ki sana aşık Halil, ama biraz sorunlu aşık." dedim dudağımı ısırırken. 

Halil'in yüzü düşmüştü. "Bana bir tek sen aşık ol, böyle daha iyi hissederim." 

Şu halimle bile gülümsemişti yüzümü güzel çocuk. Uzanıp yanağından makas aldım. Hemen kedi gibi bana sokuldu. Kollarını belime sarıp göğsüne çekti beni. Sıkıca sarılırken bende ona sarıldım. Geri çekilip yanağımı öpüp tekrar sarıldı. Şimdi iyi hissetmiştik ikimizde. 

Anlaşmalı Arkadaş - Yarı TextingHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin