Lise mezuniyet günü.
Üstüme giydiğim siyah midi boy elbiseyi çekiştirerek Halil'in olduğu yere doğru yürüyordum. Biraz önce Emir gelmiş ve Halil'in baygınlık geçireceğini söylemişti. Diplomalarımızı almak için sahneye çıkacağımızı duyduğundan beri fenalık geçiyordu zaten. Hızla sınıfa daldığımda pencere kenarında duran bedenini bana çevirdi.
"Halil'im iyi misin?" dedim yanına doğru ilerlerken. Suratını üzünce buruşturdu. Yanına vardığım an kafasını hafiften eğip göğsüme yaslandı. Elimi saçlarına koyup okşadım.
"Feride nasıl çıkayım o kadar insanın içine? Ben çok utanırım." dedi dudak büzerek.
Ellerimle yanaklarından tutup başını göğsümden kaldırdım. "Halil'im, bugün bizim en özel günümüz. Mezun oluyoruz ve diploma alacağız. Bunu görmeyecek de neyi görecek insanlar. Evlenirken de davetliler bakmasın imza atacağız mı diyeceksin?"
Halil'in ağzından son cümlemde bir kıkırtı işittim ama sonra moralinin bozuk olduğu aklına gelmiş olacak ki yine suratını astı.
"Ama o başka bu başka. Hem buradakiler tanımıyorum bile. Bana bakacaklar hepsi."
"Ya canım benim. Onlar davetli. Herkese bakacaklar sadece sana odaklanmayacak kimse. Hem madem odak noktası olmak istemiyordun neden bu kadar yakışıklı oldun?"
Yalandan kızar gibi sorduğum soruya karşılık kaşlarını çattı Halil. Elini saçına getirip şöyle bir düzeltme ihtiyacı hissetti.
"Ne alakası var, mezuniyet diye takım elbise giydim sadece."
Gözlerimi kısıp iyice dibine yaklaştım. "Ama takım elbise sana niye bu kadar yakıştı ki?" diye sordum.
Dudakları kıvırlırken "Bilmem." diye fısıldadı. Aynı zamanda gözleri de dudaklarıma kaymıştı.
İyice burnunun dibine girdiğimde aklından geçenler olacak sanıp gözlerini kapattı ama dudaklarımın baskısını sadece yanağında hissetti. "Ama Feride." diye sitem ederken geri çekildim ve elimi uzattım.
"Şimdi gidiyoruz ve diplomamızı gururla alıyoruz tamam mı?"
Halil kaşlarını çatıp elimi tuttu. "Ayıp ayıp." diye mırıldandı. Hala sitemliydi belli ki. Yanağından makas alıp çekiştirdim onu. Beraber salona girdiğimizde tören başlamıştı. A sınıfı diplomalarını alıyordu. Okulumuz her sınıfın birinci, ikinci ve üçüncüsüne konuşma yapması için mikrofon uzatacaktı. Herkese diplomaları verilirken büyük bir coşku vardı salonda. Sınfı birincisi ve ikincisi konuşma yaptıktan sonra üçüncüye sıra geldiğinde kız kürsüye çıktı ve konuşmaya başladı. O sırada Halil de kulağıma eğilmişti.
"Feride, bu kız geçen sene beni abisi sanıp popoma vurmuştu. Sonra o kadar çok utandı ki beni her gördüğü yerde kaçıyordu. Ben de çok utanmıştım."
Halil'in söylediği şeyle elimi ağzıma kapattım kahkaham tutmaya çalıştım ama pek de başarılı değildim. "Ya ne alaka ya." dedim gülerken. "E sonra ne oldu, yani vurduktan sonra ne yaşandı?"
"Özür diledi ben de tamam ama bir daha yapma dedim. Yok niye yapayım manyak mısın deyip kaçtı işte."
Gülmemi engellemek istiyordum ama olmuyordu. Halil gerçekten çok başkaydı. Yanağını sıkıp önüme döndüm. Isırasım gelmişti.
A sınıfı bitip bize sıra geldiğinde teker teker sahneye çıkmaya başladık. Halil derin bir nefes alarak arkamdan ilerlemeye başladı. İsimlerimiz okunurken sahneye adımladık. Sonunda hepimiz sahneye çıktığımızda salonda büyük bir alkış kopmuştu. Çok güzel bir andı bu. Zümre hoca herkese diplomalarını takdim ederken aynı zamanda da övgü dolu sözler söylüyordu. Bana sıra geldiğinde diplomamı verip saçımı okşadı. "Başarılarının devamını dilerim güzel kızım. Sen çok iyi yerlere geleceksin, bundan eminim ben." dedi.
Mutlulukla gülümsedim. Hemen yanımdaki Halil'e döndü sonra. "Sen çok güzel bir çocuksun Halil." dedi diplomasını verirken. "Hayatında başarılar dilerim."
Halil büyük bir gururla hocanın elini sıktı ve bana döndü. Gülümsedik birbirimize.
Herkese diplomalar verildiğinde sıra sınıf birincilerine gelmişti.
Kürsüye çıkan müdür önce bizi öven bir konuşma yaptıktan sonra boğazını temizledi. "12/ B sınıfı birincisi Feride Gülbahar."
Salondan alkış sesleri koparken beklediğim şeyi duymanın gururuyla kürsüye ilerledim. Halil de büyük bir sevinçle beni izliyordu şu an. Kürsüye çıkıp elime mikrofonu aldım. Ne konuşacağımı pek bilmiyordum o yüzden kısa tutacaktım. "Açıkcası beklediğim bir Sonuçtu." diye başladım sözlerime. Duygusal bir konuşma yapıp ailemi şaşırtmak istedim ama ben Feride Gülbahar'dım. "Çünkü küçüklüğümden beri çalışmadığım bir an olmadı. Hayalim ve hedefim vardı en başından. En iyisi olmak istedim ve de oldum. Bunun için öncelikle bize verdikleri güzel eğitim için hocalarımıza teşekkür ederim. Ve her daim emin adımlar atmamı sağlayan aileme çok teşekkür ediyorum. En son olarak da kendini bilen ve durmadan hedefine koşan kendime teşekkür ederim. Dinlediğiniz için sağ olun."
Konuşmamın sonunda alkışlanarak yerime geçtim. Gözlerim anne babama değindiği an annemin mutlulukla parlayan ve babamın yaşlarla kaplı gözlerini fark ettim. Bu konuşmaya da alamazsın be baba diye düşünürken yan tarafımdan gelen iç çekme sesiyle Halil'in de dıygulandığını anlamam zaman almamıştı. "Lan sen niye duygulandın?" diye fısıldadım.
Halil omzu silkti. "Bilmiyorum, çok hoşsun." deyip önüne döndüğünde anlamsız bakışlar attım ona. Bir ben duygulanmamıştım herhalde. Sıra sınıf ikincisine geldiğinde hepimizin beklediği gibi Mert Ali olmuştu. Sessiz bir çocuktu, genelde ders çalışır kimseyi takmazdı. Aslında Halil gibi olduğunu düşünürdüm ama kitap okurken kafasına top sallayan ve kitabının kırışmasına sebep yan sınıfın uslanmaz çocuğunu, az daha camdan sallandıracak olduğunu gördüğümde öyle olmadığını anlamıştım. O sessiz çocuğun içinden canavar çıkmıştı. Sonra da sınıfa dönüp kusura bakmayın arkadaşlar gürültü yaptım deyip kitabını okumaya devam etmiştik. Elinden zor aldığımız çocuk da daha gitmemişti sınıfımıza. Mert ali mikrofonu alıp sahneye çıktığında onu dinlemeye başladım.
"Ben Mert Ali." diyerek başladı. "Okulun öğrencilerinin ezik diye adlandırdığı, değerli sınıf arkadaşlarından geri zekalı, inek muamelesi gören, kendine belalıyım ben diyen tiplerin kıstırmaya çalıştığı, kısacası her kesimden dışlanan çocuğum."
Mert Ali konuşmaya çok sert gitmişti. Sanki herkesin sırlarını ortaya dökecek bir tip tip vardı onda ve dizi sahnesi çekiyor gibiydik şu an.
"Ama şimdi o ezik diyenler de zekası geri diyenler de, o belalı tipler de beni aşağıdan izliyor. Ben de kürsüde başarı konuşması yapıyorum. Hayat böyle işte. Ummadık taş baş yarar derler. Ben kabalık edip kimsenin başını yarmadım ama kendini bilmez çok insanla karşılaştım. Şaka adı altında çok zorbalık gördüm. Ama şimdi düşünüyordum da hiçbir önemi yokmuş bunların. Çünkü o zaman da aşağıdaydılar şimdi de öyle. Ben de o zaman da yüksekteydim, şimdi de öyle. Ve gelecekte de öyle olacak. Benim başarımın sırrı pes etmemek. Kimseye boyun eğmemem. Şimdi burada beni küçük gören herkes beni izliyor ve bu ortamda konuşma yapmanın keyfi çok başka. Beni kamçılayan tüm kötü insanlara teşekkür ederim. Çünkü siz hep kaybederken ben hep kazanacağım. Bu döngü değişmeyecek. Teşekkürler. "
Yaptığı konuşma ile sahneden inerken büyük bir alkış kopmuştu salonda. Ben de gururla alkışladım onu. Halil de kendi konuşmasıymış gibi ellerini sertçe çırpıyordu. Gecenin en uzun alkışı sona erdiğinde sıra üçüncüye gelmişti. Sinem'in olacağını düşünüyordum. Halil de Emir diye düşünmüştü.
Müdür kürsüye çıktığında merakla ona bakındık. "Ve sınıfın ücünsüne geldi sıra. 12/B sınıf üçüncüsü Halil Beste."
Kopan alkışla beraber gözlerimiz kocaman açılmış bir şekilde birbirine baktık. Hiç beklemiyorduk bu sonucu. Evet Halil bu sene bayağı yüksek bir ortalama yapmıştı ama sınıf üçüncüsü olmasını da beklemiyorduk. Halil'in yüz ifadesi yavaş yavaş endişeli bir hal alırken sahne korkusunun yavaştan kendini hissettirmeye başladığını anlamıştım. Elimi omuzuna koyup sıktım. "Hadi Halil'im." diye fısıldadım sessizce. Küçük adımlarla sahneye çıkıp mikrofonu eline aldı. Önce bir baktı salona sonra mikrofonu kendine yaklaştırdı. İlk cümlesini meral ederken mikrofona "Ses, deneme." diye konuşunca dudaklarımı birbirine bastırıp gğlmemeye çalıştım.
"Ben diğer iki arkadaşım gibi beklemiyordum bu sonucu, yani niye üçüncü oldum anlamdım." dedi utangaç tavrıyla. Allah'ım o kadar tatlı görünüyordu ki şu an. Salondan kıkırtılar yükseliyordu.
"Ben bu sene çok çalıştım, çünkü öğretmen olmak istiyorum. Hoca eğer çalışmasan olamazsın deyince bastım gaza." deyip elini havada savurunca salon kahkahayı basmıştı. Halil de gülüp elini yüzüne kapadı. "Benim de başarımın bir sırrı var." diye konuşunca ona dikkat kesildi hepimiz.
"Benim başarımın sırrı, benim en yakın arkadaşım. Bana senenin başında ödül gibi o geldi zaten. Hem arkadaşım oldu hem hayatım. Zaten onunla her şey düzene girmişken derslerimin girmemesi mantıklı olmazdı. Değerli öğretmenlerime, beni bu günlere getiren anne ve babama, gittiği her yeri güzelleştiren sevgilime çok teşekkür ederim. İyi varsınız."
Alkışlar eşliğinde yanıma geldiğinde "İyi hayatımdasın." diye fısıldamıştı. Geceden beri ilk defa gözlerim burada dolmuştu. Bu çocuk iyi ki hayatımdaydı. Çünkü onsuz bir dünya düşünemiyordum.
Ayy nasıl özlemişim...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Anlaşmalı Arkadaş - Yarı Texting
RomanceSınıfın sessiz, asosyal çocuğu Halil ve Umursamaz, haşarı kızı Feride. Text-metin karışık. BU HİKAYE 13.3.2022 TARİHİNDE YAYIMLANMIŞTIR. Bölümler kısa aralıkla gelecektir.