BÖLÜM 89

9.9K 799 142
                                    



🌼🌼🌼


Zaman çok çabuk geçmişti gerçekten. Daha düne kadar aileme Halil'den ne zaman bahsedeceğimi düşünürken şimdi aileler bile tanışmıştı. Güzel de olmuştu aslında. Herkes iyi anlaşmıştı. Babam yediği kar topları dolayısıyla Talip beye biraz kızgın baksa da o da sevmişti bence. Annem ve Mihre Hanım ise çok rahat duruyorlardı. Açıkçası biraz benzer yönlere sahiptiler. Annem her zaman ağır bir kadın olmuştu ama samimiyet çoğaldıkça o da gösteriyordu o deli yanını. Mihre Hanım da doğuştan kopuktu bence. Ve çiçekler üzerine yapılan koyu sohbet onları yakınlaştırmıştı belli ki. Annem ve Mihre Hanım çayları masalara yerleştirirken Halil de üzerini değiştirmiş bir şekilde salona girdi. Siyah hırka ve eşofman giyip gelmişti. Gelip yanıma oturduğunda gülümsedim. Burnunun kızarıklığı geçmişti. Ama hala çok tatlıydı. 

Çayını eline alıp bir yudum aldı. Hala onu izlediğimi fark ettiğinde utangaç bir hale büründü. Ailelerimiz sohbete dalmışken hazır, izlemek istemiştim onu. Kulağıma doğru eğildi Halil. 

"Niye öyle bakıyorsun?" diye sordu kısık sesle. Yüzündeki muzip ifadeden ne söylememi beklediğini anlamıştım. 

"Hiiç, dalmışım öyle." diye mırıldanıp önüme dönünce kaşlarını çattığını gördüm. Ona romantik sözler söylememi bekliyordu. Gülmemek için dudaklarımı birbirine bastırırken çayımı da tutup elime aldım. 

"Valla ilk defa Halil'i bu kadar yabancıyla konuşurken gördüm ben de." dedi Talip bey. O an fark ettim bizim hakkımızda konuştuklarını. "İlk okulda hocaları hep okula çağırırdı, bu çocuk çok sessiz arkadaş edinemiyor derlerdi." diye devam etti. 

"Bizi de çocuğunuz okulu kırdı diye çağırırlardı, Allah affetsin çocuk muydu chucky'mi belli değildi." 

Annemin konuşmasıyla herkes gülerken ben utanarak başımı öne eğdim. Çocukluk anılarımı herkesin yanında anlatmasa olmuyordu cidden. Halil bile gülüyordu şimdi. Bozulmamış gibi rol keserken annemle göz göze geldik. Kaşlarımı kaldırıp indirince almıştı mesajı. Yani insanların yanında utanıyordum anlatınca. Fakat babamın mesajdan haberi bile yoktu. 

"Bir çocuk yakar top oynarken bunu vurmuş topla, çocuğun peşine düşmüş zor almış öğretmeni elinden." deyip kahkaha atmaya başladı. "Bizi çağırdı okula, bu kız yabani sinir hastası dedi." 

Elimi yüzüme kapatıp derin bir nefes aldım. Birazdan bayılacaktım. "Feride hiç de öyle gözükmüyorsun oysa ki." dedi birden Halil. 

Bu halim hoşuna gitmişti besbelli. Uğraşmaya çalışıyordu benimle. "Çünkü onlar küçüklük anılarım, şimdi öyle yapar mıyım hiç?" diye konuştum babama bakarak. 

Babam kafasını iki yana salladı. "Kızım diye söylemiyorum efendidir başarılıdır, saygılıdır. Küçüklüğüyle hiçbir alakası yok. Yani en azından durduk yere saldırmıyor kimseye." 

Babam beni müthiş savunurken Mihre Hanım araya girdi. "Feride akıllı kız, maşallah güzel yetiştirmişsiniz." 

Mihre Hanıma minnetle baktım. Sonunda beni kurtaracak iki kelam edebilmişti birisi. Herkes çaylarına uzanırken Mihre Hanım aklını bir şey gelmiş gibi duraksadı. "Halil sen bir kurabiye yapmıştın, bitti mi onlar?" diye sordu Halil'e bakarak. Halil dudak büzüp kafasını olumlu anlamda salladı. 

Masa da zaten bisküvi vardı, bu yüzden gerek yoktu kurabiyeye. Ama Halil'in yaptığı kurabiyeyi merak etmiştim. "Çok güzel olunca yemişiz hepsini maalesef. "diye mırıldandı Mihre Hanım. 

Anlaşmalı Arkadaş - Yarı TextingHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin