BÖLÜM 100 FİNAL

13.4K 881 158
                                    



🌼🌼🌼




Annem bizi çağırınca Halil ile birlikte yanına gitmiştik. Amcam, babam ve Talip amca mangal yakarken annem ve yengemler piknik bezlerini yere seriyorlardı. Mihre Hanım'ı aradı gözlerim, geldiğimiz büyük ve geniş çimlik alan her aktiviteye müsaitti. Mihre Hanım, Şule ve Nuray'la birlikte ip atılıyordu.

"Anneme bak Feride." dedi Halil annesini gülerek işaret ederken. "Hemen bulmuş eğlenecek bir şeyler."

"Halil buraya eğlenmeye geldik, Mihre Hanım geri mi kalsın." deyip kıkırdadım.

Amcam Talip amcaya nasıl mangal yakılacağını öğretmeye çalışıyordu. Talip amca da ders dinlemiş gibi dikkatini ona vermişti. "Bak, mangal yakmak öyle her yiğidin harcı değildir." diye konuştu amcam. Güldüm hallerine.

Yaklaşık yarım saat sonra her şey hazırlanmış biz de sofraya kurulmuştuk. Halil biraz çekingen görünüyordu. Tabağını alıp tavuk doldurdum. Tavuğu köfteden daha çok seviyordu. Fırından yeni aldığımız ekmekten de bir parça koparıp önüne koydum.

"Teşekkür ederim." diye fısıldayıp yemeye başladı.

Çok nazik yiyordu yemeğini. Hiç dondurma yerken ki Halil değildi. Yemeğini inanılmaz temiz bir şekilde yer, dondurmayı ise komple ağzına sokmaya çalıştığı için her tarafına bulaştırırdı.

Onu izlerken daldığımı fark edip kimse çakmadan yemeğime döndüm.

"Çok güzel olmuşlar ellerinize sağlık." dedi Mihre Hanım aşkla yemek yerken.

Talip amca ağzı dolu olmasından dolayı eliyle Mihre hanıma işaret edip "Hı hı." diye sesler çıkarınca ne dediğini anlamamıştık. Galiba yarım ekmeği komple ağzına atmıştı. Eliyle kendini gösterip başını salladı ama yine bir şey anlamamıştık.

Babam birden "Adam boğuluyor." diye bağırıp Talip amcanın sırtına geçirdi elini. Talip amca öne savrulurken Mihre Hanım da Halil de fırlayıp yanına koştular.

"Baba iyi misin?" dedi Halil babasını yerden kaldırırken.

Talip amca ağzındakini sonunda bitirmişti ve kaşları çatık bir şekilde babama bakıyordu. "Deli misin be adam, ne diye sırtıma vuruyorsun. Ölüyordum az daha."

Babam şaşkınlıkla baktı. "Ben olmasam ölüyordun az daha, hayatını kurtardım."

Talip amca dağılan üstünü başını düzeltti. "Ne boğulması, eşime tavuğu uzatır mısın demeye çalışıyordum." deyince Mihre Hanım kahkaha patlattı.

"Baba daha çok dönüşüyor gibiydin." dedi Halil. Ben de gülmeye başladım.

Talip amca hafif kızgın, hafif de gülesi gelmiş bir şekilde yemeğine geri döndü. Babam biraz üzgün görünüyordu. Elini Talip amcanın sırtına koyup sıvazladı. "Kusura bakma be, vallahi gidiyorsun sandım." dedi yavru kedi bakışlarıyla.

Talip amca buruk bir tebessüm etti. "Tamam tamam sorun değil." deyince mutlu olmuştu babam.

Halil gelip tekrar yanıma oturdu. "Feride ıslak mendil verir misin? Hep yağ oldu bunlar ya." deyip parmaklarını salladı önüme doğru. Masa ortasındaki ıslak mendile uzanıp bir tanesini Halil'e verdim.

İyice temizledi ellerini. "Oh mis gibiyim." diye mırıldandı kendi kendine. Benim duyduğumu fark etmemişti. Halil temiz olmayı seviyordu, bunu çok önceden fark etmiştim. Güzel kokmak, temiz görünmek hoşuna gidiyordu. Çok tatlı görünüyordu.

Yemek yeme işi bitince sofrayı hep birlikte toparlamaya başladık. Voleybol oynayacaktık. Amcam her zaman yaptığı gibi iki ağacın arasına getirdiği fileyi taktı.
Yengem onu izlerken göz kırptı karısına. "Bak bu file normalde daha yukarıdan takılır ama ben senin için aşağıdan yaptım. Sen zorlanma diye."

Yengem amcama sinirle baktı. "Her sene aynı şaka, sanki sen çok uzunsun."

Amcam her sene aynı şeyi söyler sinir ederdi yengemi. Bir keresinde, bir elli boyuna ithafen bize geldiklerinde yengem için "Dikkat edin basmayın üzerine." demişliği bile vardı. Her seferinde yengemi sinir ederdi. Yengem peşine düşer, amcam da kaçardı çocuk gibi. En büyük eğlencesi karısının boyuyla ilgili esprileriydi amcamın.

File kurulunca gruplar hazırlanmaya başladı. Halil, ben, Annem babam, Nuray, Şule, Bircan, ve birkaç kuzenim daha takım olmuştuk.

Yengem, amcam, Talip amca, Mihre Hanım, Yiğit abim ve birkaç kişi de diğer takımı oluşturmuşlardı.

Yerlerimizi almıştık. Çok kalabalık bir voleybol olacaktı ama her sene böyleydik zaten. Alan çok büyüktü. Maç başladığında en geride aldım yerimi. Genelde libero görevi görürdüm. Her topa atladığımı söyler, arkaya atarlardı beni. Babam Halil'e pas verince söyledikleri geldi aklıma. Voleybolda bir numara olduğunu söylemişti. Topu direkt karşıya gönderip sayı alınca alkışladım. Bana dönüp göz kırptı.

Annem toplara çok sert vururdu. Vurduğu toplardan biri de Mihre Hanımın kafasına çarpınca Mihre Hanım yere düşmüştü.

Hızla yerden kaldırdı kendini. "Ay bir gittim geldim." dedi başı döner gibi sallanırken.
Sonra elini sallayıp "Devam devam." diye bağırınca maç kaldığı yerden devam etti.

Maçın ortasına geldiğimizde biz üstündük. Amcamın sertçe vurduğu topu yere çarpmadan hemen önce atılıp yıkarı fırlattım. Top Şule' ye, oradan da Halil'e ulaştı. Halil topa sertçe vurup karşıya gönderdiğinde pek bir şey yapamamışlardı. Mihre Hanım oğlunun aldığı sayı için bir an sevinse de hangi takımda olduğunu fark edince durdu.

"Feride, bu senin içindi." diye bağırdı birden Halil. Herkes birden bana bakmıştı. Spor salonunda yaptığını yine yapmıştı fakat bu daha utandırmıştı beni. Sonunda maç üstünlüğümüzle sonuçlanmıştı.

Hızla koşup Halil'le ellerimizi birbirine vurduk. "Nasıldım ama?" diye sordu havalı bir edayla.

"Dediğin gibi Halil, tebrik ederim."

Gülümsedi söylediğime. "Sen de çok iyiydin." deyip etrafına baktı. "Yoruldum, manzaraya karşı oturalım mı?"

Annemler çiçek toplamaya gideceklerdi. Uzaktan hazırlandıkları görüp seslendim. "Anne biz Halil'le burada oturacağız." deyince eliyle tamam işareti yaptı. Burada çok güzel çiçekler vardı. Her sene topardı annem. Onlar gidince Yiğit abi karısıyla beraber piknik yerinde kalmıştı. Etrafaki çocuklara göz kulak oluyorlardı.

"Gel Halil'im şuradan manzara çok güzel." deyip elini tuttum. Bana ayak uydurunca el ele manzaranın olduğu yere yürüdük. Çimlik alanı kontrol edip oturunca Halil de benimle birlikte oturdu. "Çok güzel." dedi Halil büyülenmiş gibi bakarken manzaraya.

"Aynı senin gibi." dedi sonra. İşte böyle konuştuğunda otuz iki diş sırıtmamak elde değildi. İstiyordu ki ısırayım yanaklarını. Birbirimize baktık bir süre. Güzelliği çok başkaydı. Kalbi öyle saftı ki, nasıl ona rastladım diyordum bazen.

Yüzlerimiz gittikçe birbirine yaklaşıyordu. Kimsenin olmaması çok güzeldi çünkü hiç vazgeçmek istemiyordum. Yüzlerimiz arasında santimler kala Halil bir an da "Feride, böcek." deyip havaya fırlayınca ben de irkildim. "Dur kıpırdama, ben alacağım." deyip omzumu gösterdi. Başımı hafif yana çevirince omzumda değişik bir böcek görmüştüm. Biraz büyüktü ama Halil niye bu kadar korkmuştu anlam vermemiştim.

"Korkma sakın, sakin ol. Alt tarafı böcek. Çubuk bulayım atayım." dedi telaşla. Daha çok bu sözleri kendine söylüyor gibi duruyordu. Arkasını dönüp çubuk ararken omzumdaki böceği elime alıp yakından inceledim. Hiç görmediğim bir böcekti. Kanatları vardı. Ne olduğunu anlamayınca böceği havaya doğru fırlattım. Uçarak yanımızdan uzaklaştı. Kafamı Halil'e çevirdiğimde ağzı açık ve elinde odunuyla bana baktığını gördüm.

"Halil attım böceği gel." dedim elimle işaret ederken. Yavaş adımlarla bana doğru geldi.

"Böcekten korkmuyor musun?"

Kafamı iki yana salladım. "Ben çok korkarım." deyince güldüm haline.

"Belli." dedim yanağını sıkıp. Halil yerinde kıpırdandı. "Şey..." diye mırıldanınca bir şey söylemek istediğini fark etmiştim. "Bizim iş de yarım kaldı." diye mırıldandı utangaç tavrıyla.

" Hangi iş?" deyip işi yokuşa sürmeyi düşündüm ama Halil bir an da dudağıma öpücük kondurup geri çekilince olmamıştı. "Bu iş." deyip kaşlarını çattı. Sinirlenmişti civciv.

Gülümsememi bastırıp onu izledim. Karşıya bakıyordu. Göz ucuyla bana baktı. Onu izlediğimin farkındaydı. Yavaş yavaş kafasını bana çevirdiğinde biraz daha yerimde kayıp yanına yaklaştım. Yine çok yakındık ve bu sefer böcek de yoktu. Dudakları kıvrıldı Halil'in. Gözlerimiz kapandı. Biraz sonra dudaklarımın üstünde hissettiğim baskıyla vucüdumu o tatlı sıcaklık sarmıştı. Geri çekilip tekrar uzandı dudaklarıma. Elleri ellerime uzandı. Halil beni öptüğünde sanki bu dünyada değilmiş gibi hissediyordum. Bu kadar güzelliğin bir arada olması gerçek gibi gelmiyordu bana.

Dudaklarını dudaklarımın üstünden çekip alnını alnıma dayadı. "Feride." diye mırıldandı. İsmimi söylemek gerçekten hoşuna gidiyordu, öyle söylemişti Halil.

Tekrar öptü dudağımı. Yanağıma uzandı sonra. Küçük küçük öptü. Geri çekilip gözlerimin içine baktı.

"Rüya gibi Feride." Tekrar öptü dudaklarımdan.

Evet gerçekten rüya gibiydi. Sessiz, yalnız çocuktu Halil. Ben de tek derdi dersleri olan, her şeyi dalgaya alan o kız. Hayat bizi öyle bir yerde birleştirmişti ki, ikimizde birbirimize ihtiyacımız olduğunu o zaman fark etmiştik. Biz birimizin hem arkadaşı olmuştuk hem de aşkı. Ellerimde olan elleri hiç bırakmamak üzere tutmuştum. Anlaşmalı bir arkadaşlıktı bizimkisi. Ama ne anlaşmanın haberi vardı bundan ne de bizim. Artık bizim yazılı olmayan bir anlaşmamız vardı. Birbirimizin daimi arkadaşı ve sonsuza kadar aşkı olarak kalacaktık.














Anlaşmalı arkadaş bitti...

Evet arkadaşlar çok sevdiğim biricik kitabımın sonuna geldik. Final bölümü yaklaştıkça ben de üzülmeye başlamıştım. Her gün bölüm atan birisi olarak, nasıl artık bu kitaba bölüm yazmayacağım diye düşünmüştüm. Ama şunu da biliyorum ki yaşaması gereken her şeyi yaşadılar ve hikaye amacına ulaştı. Halil asosyal bir çocuktu. Feride de ona tezat çok sosyal. Bu iki zıt kişiliğin nasıl bir ilişki yaşayacağını ben de sizler gibi merak ederek yazdım. Çok güzellerdi, kurgusal karakterler olmasına rağmen birçoğunuz gerçek gibi davrandınız, benimsediniz onları. Bu yüzden sizlere çok teşekkür ederim. Bir gün uyandığımda doksan bildirim vardı ve ben çok şaşırmıştım. O günden sonra bildirimler kesilmedi ve ben çok güzel okuyuculara sahip oldum. Özellikle güzel yorumlarınız beni çok mutlu etti. Bu kitap burada biter fakat ben bitmiyorum. Kırmızı Çizgi, Sen sar bütün yaralarımı adlı kitaplarımdan devam edeceğim. Yakında bir aksilik olmazsa bir kurgu daha gelecek. Umarım okuyucularımı o kitapların altında da görebilirim. Bu kitabı da baştan aşağı düzenleyeceğim, yazım yanlışları çok.  Destekleriniz için teşekkür ederim. Hoşça kalın 

Anlaşmalı Arkadaş - Yarı TextingHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin