BÖLÜM 95

8.4K 726 34
                                    


🌼🌼🌼


Oturduğum koltuğa evin duvarlarındaki Halil'in çizdiği resimleri izliyordum. Gerçekten yetenekli bir çocuktu ve yaptığı tablolar çok güzeldi. Elinden her iş gelen biriydi o, şimdi de mutfakta yemek yapıyordu. Mihre Hanım sokağın başındaki hayvanlara yemek vermek için evden çıkınca yalnız kalmıştım burada. Oğlunun beni beşte çağırdığını bilmediği için erken gelmeme şaşırmıştı tabii. Mutfaktan güzel kokular gelirken yerimden kalkıp kokuyu takip ettim. Mutfak girişine geldiğimde yaptığı yemeklerin tadına bakan bir Halil bulmuştum ocağın başında. Annesinin çiçekli kırmızı mutfak önlüğünü gitmişti ve çocuk gibi olmuştu böyle. Bir an dizilerdeki gibi çıplak vücut üzerine siyah önlüklü yemek yaptığını hayal edip çok gülesim gelmişti ama neyse ki tutabilmiştim kendimi. 

Kapı önünde biraz Halil'i izledikten sonra sessizce yanına gidip arkasından sarıldım. Tencere kapaklarında duran elleri sarılışımla durmuştu bir an da. Ellerini ellerimin üstüne koyup "Feride." diye seslendi. 

"Benim Halil" deyip başımı sırtına yasladım. Ellerimi tutup hafif gevşetti ve bana döndü. Şimdi göz gözeydik. "Sıkıldın mı içeride?" diye sordu gülümseyip. 

Başımı iki yana salladım. Bu sırada çok yakın durduğumuz için burunlarımız birbirine çarpmıştı. Halil burnumun üstüne küçük bir öpücük kondurdu. "Akşama çok lezzetli yemekler yiyeceksin."

Sırıttım söylediğine. "Kokusundan belli." 

Halil eğilip yanağıma bir öpücük kondurdu. Diğer yanağım da aynı öpücüğün beklerken Mihre Hanım "Ayh." diye bağırınca hızla ayrıldık birbirimizden. Arkamı döndüğümde şaşkın gözlerle bize bakıyordu. "Mutfağımı kirli emellerinize alet etmeyin." dedi kızar gibi. 

Halil kıkırdayarak baktı annesine. "Ne zaman geldin görmedim." dedi.

"Görmezsin tabii." dedi Mihre Hanım ima ile. "Utanmıyor musun kızı mutfak köşelerinde kıstırmaya?" 

Halil gözlerini kocaman açıp eliyle kendini gösterdi. "Ben mi?" dedi şaşkınca. "Teessüf ederim anneciğim, asıl Feride sıkıştırdı beni." 

Bu sefer şaşırma sırası bendeydi. Hemen de suçu üstüme atmıştı. "Yürü git be, yemeklerinle ilgilen sen." dedim yalandan bir sinirle. Halil pişen yemeklere bakarken Mihre Hanım da gülmeye başlamıştı. "Gel kızım içeride oturalım biz kalabalık etmeyelim mutfakta." diyerek eliyle gelmemi işaret etti. Beraber içeri girdiğimizde büyük koltuğa beraber oturmuştuk. Mihre Hanım dedikodu oturuşuna geçmişti hemen. Bir ayağını diğerinin altına sıkıştırıp yan dönmüştü. "Talip gelir birazdan, yemek de bir saate yemek de hazır olur. Bir de eltimi çağıracağım. Şule'nin ailesini. Hep birlikte yeriz. Hem onlarla da tanışmış olursun. Çok yakınız biz." 

Kalabalığı her ne kadar sevmesem de başımı salladım gülümseyip. "Bu arada Halil beni beşte çağırdı,  daha fazla görmek istiyormuş. Yoksa yediye yakın gelecektim." 

Mihre Hanım yüksek sesle bir kahkaha attı. "Benim çocuğa bak sen. Hiç düşünmezdim böyle bir aşığa dönüşeceğini. Küçükken bir kız parkta bunu yanağından öpmüş diye eve gelip iki saat ağlamıştı." 

Tekrar kahkaha atarken kaşlarımı çattım. "Neden ağlamış ki?" 

"Beni annemden başka kimse öpemez diye ağlamış. Ama kıza istemiyorum da dememiş ha. Eve geldikten sonra ağlamıştı deli çocuk." 

Bu sefer ben de güldüm. Şimdi de onu öpeyim diye nazlanıyordu. "Halil işte." dedim ellerimi iki yana açarak. Gerçekten durumu özetlemek için çok yeterli bir cümleydi. 

"Halil küçüklükten beri insanlara uzak bir çocuktu. Arkadaşı vardı ortaokulda falan ama onlardan zorbalık gördü. Okulda yaptıkları hırsızlık yakalanınca Halil'e atmışlardı suçu. Sonra ben okula gittim tabii. Yıktım ortalığı, anlaşıldı Halil'in suçsuz olduğu. Ama Halil ondan sonra güvenmedi kimseye. Arkadaş bulamıyor değil de bulmak istemiyordu. Kendi halinde olmak hoşuna gidiyordu. İstiyordu ki kimse ona bakmasın bir şey demesin öyle yaşayıp gideyim. Ama senden sonra çok değişti. "

Duyduklarımla birden çok üzülmüştüm. Zorbalık o kadar iğrenç bir şeydi ki düşmanımın bile görmesini istemezdim. Küçük yaşta psikolojileri bozuluyordu çocukların. "En azından değişti Mihre Hanım, sınıftan da arkadaşları var artık."

Mihre Hanım başını salladı. "Eski utangaçlığı o kadar yok. Geçen gün misafir gelmişti, Halil misafirin oğluna coğrafya çalıştırdı biliyor musun?  Halil okulda ders bile dinlemezdi. Ortalama notları vardı genelde. Bu sene coğrafyası da çok iyi gelmişti zaten, başkasına bile çalıştırdı."

Bunu bilmiyordum. Güzel bir gelişmeyi Halil için. "Okulda da seviyordu, fark etmiştim."

"Bir de pek bir süslü bu aralar. Böyle saçlarına bakım yapmalar kokular sıkmalar falan. Evden çıkarken soruyor anne iyi miyim diye." 

Gülmeye başladım söylediklerine. Halil fazla tatlıydı. Sohbet ederken gelen kapı sesiyle Mihre Hanım ayağa kalktı. Eşi gelmişti. Yanına gidip sarıldı kocasına. İki yanağından da öpünce gülümseyerek baktım onlara. Çok seviyordu gerçekten. Talip bey karısının hareketlerine karşı sırıtıp dudağına uzanırken beni görünce bir an da geri çekilip toparlandı. Boğazını temizledikten sonra bana döndü. "Hol geldin kızım." dedi. Biraz utanmış gibiydi. 

"Hoş bulduk siz de hoş geldiniz." dedim başımla selam vererek. 

Talip amca eşine yandan bir bakış atıp yanımızdan ayrılınca Mihre hanımla birbirimize bakıp güldük. Bu aile de bizimkiler gibiydi. Hiç yabancılık çekmiyordum açıkçası. 

Anlaşmalı Arkadaş - Yarı TextingHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin