🌼🌼🌼
Halil'in beni engellemesi ve ilk dersin beden olması sebebiyle onunla hiç konuşamamıştım. Gerçi bu söylediklerim olmasa da konuşamıyorduk. Çocuk kapalı kutu gibiydi. Kimseye de eyvallahı yoktu belli ki. Ama benim suçum neydi de engel yemiştim bilmiyorum. Acilen onunla seviyeli bir arkadaşlık kurmam lazımdı. Aksi taktirde sürekli mesaj atmam, tacize girecekti. Beden dersinde hocadan izin alıp soyunma odasına kaçmıştı.
El mahkum zil çalana kadar beklemeye koyuldum. Sonunda zil çaldığında, soyunma odasından çantamı alıp sınıfa doğru yol aldım. Sınıfa girdiğimde, Halil orada yoktu. Yerime geçip beklemeye başladım. Biraz sonra kapı eşiğinde onu görünce yerimde biraz toparlanıp yanıma gelmesini bekledim. Yanımdan geçip sırasına otururken, bir saniye olsun kafasını çevirip bana bakmamıştı. Çantasını açıp kitap çıkarmaya hazırlanırken, cebimdeki rozetleri çıkarıp, tam burnunun ucuna tuttum. Aniden görüş alanına giren elimle irkilse de, bu durum fazla uzun sürmemişti. Rozetleri elimden aldığı gibi çantasına takmaya koyuldu.
Bir kelime bile etmiyordu benimle. Sonunda konuşmaya karar verip ona seslendim. "Halil!"
Beni umursamadan, diğer rozetini takmaya koyuldu. İyice gerilmiştim. "Lan, oğlum cevap versene bana. Niye susuyorsun? "
Derin bir nefes alıp bana baktı. "Sen niye bu kadar konuşuyorsun?"
Sorusu karşısında omuz silkip gülümsedim. "Ben hep konuşurum oğlum, patlarım yoksa."
"İyi!" dedi harfleri batırarak. "Ben de hep susarım ve izin verirsen bugün de susacağım."
Söylediği sözlerin ardından onaylamamı bekler gibi gözlerini büyüterek suratıma baktı. Omuz silerek kaşlarımı yukarı kaldırdım. "Bundan sonra hep konuşacağız Halilcik, maalesef." dedim yalandan bir hüzünle.
Sabır çekerek önüne dönüp kafasını sırasına gömdü. Yüzünü diğer tarafa çevirdiğinden göremiyordum. Biraz sonra edebiyat hocası sınıfa girdiğinde, Halil gibi birkaç öğrencinin daha kafasını sıraya gömdüğüm gördüm. Belli ki sınıfta edebiyatı sevmeyen birçok öğrenci bulunuyordu. Onlardan biri de bendim. Hiç uyuyasım da yoktu. Rastgele sıranın köşeleriyle oynarken elime geçen kalem kutumu açıp, birkaç kalem çıkardım. Kalemleri üst üste dizerek kule yapmaya çalışırken, elime gelen tüylü başlığı olan, prenses resimleriyle kaplı kurşun kalemime baktım. Bu gereksiz bir yedek kalemimdi. Diğer kalemleri yerine koyarken sadece onu dışarı bıraktım. Elime aldığım tüylü kalemle önce yanımdaki bedene bakıp, sonra da o bedene biraz yaklaştım. Hafifçe yukarı kalkıp baktığımda, kendini uyku moduna almışa benziyordu. Kalemi ucundan tutarak, tüylü kısmı hafifçe burnuna sürttüm. Gözlerini açmadan burnunu kırıştırdı. Huylanmışa benziyordu, sessizce kıkırdadım.
Bu sefer yanağına doğru sürttüm tüyü. Huylanıp yanağını kaşıdığında hemen yerime oturdum. Biraz sonra tekrar eski pozisyonuma döndüğümde gözleri hala kapalıydı. Bu sefer de kulağına doğru sürttüm tüyü. Anında açılan gözleri, tepesinde dikilen beni görmesiyle iyice büyürken, birden irkip doğruldu. Beni gülme krizi tutarken, o ise hiç eğlenmişe benzemiyordu.
"Seni hocaya şikayet edeceğim."
Durmak üzere olan gülme krizim söylediği şeyle tekrar alevlenirken, hoca duymasın diye de bir yandan sessiz olmaya çalışıyordum.
"Ne biçim bir insansın sen, uyuyan insana hiç saygın yok mu?"
Başımı iki yana salladım. Ağzının içinde bir şeyle mırıldanarak önüne döndü.
"Sessiz olun çocuklar!"
Edebiyat öğretmeninin tiz sesiyle gözlerim ona döndü. "Biraz daha ses duyarsam dışarı atarım. Soru çözüyoruz burada. Halil sen de gözlerimi yaşattın ilk defa uyanıksın dersimde. Madem öyle bu anı taçlandıralım, gel de çöz şu soruyu.''
Beni tekrar bir gülme tutarken elimi ağzıma kapatıp olabildiğince kendimi tutmaya çalıştım. Halil suratı sirke satarken ayağa kalkıp, istemeye istemeye tahtanın yanına yaklaştı. Sınıftan şaşkınlık sesleri geliyordu. Gerçekten çocuk ilk defa tahtanın önünde olabilirdi.
Tahtada yazan şiirin ahenk unsurlarını bulmasını istemişti hoca.
Halil bir süre tahtayla bakışı. Suratını öyle ekşitmişti ki, her baktığımda gülesim geliyordu maalesef. Önce redifi bulup sonra da zorla da olsa kafiyeyi buldu. Hemen alkışladım. Ben alkış tutturunca sınıf da bana katılmıştı. Halil yine aynı surat ifadesiyle ayaklarını yere vura vura gelirken geçmesi için kenara kaydım. Geldiği gibi kafasını sırasına gömdü.Kulağıma doğru eğildim. "Halil." diye fısıldadım. Hiçbir tepki vermedi. Baya sinirlenmişti herhalde. İnadına tekrar fısıldadım ismini kulağına. Yine tepki vermedi. İyice ağzımı kulağına yaklaştırdım. "Haaaliiil!" diye fısıldadım bu sefer.
"Bırak beni!" Bir anda öyle bağırınca sınıf bize dönmüştü. Sadece ben değil herkes irkilmişti.
Hoca da bize bakıyordu. "Çocuklar ben size susun demedim mi? Ay Halil senin de lafı ağzından cımbızla alırdık, susturamıyoruz şimdi de."
Halil oflayarak hocaya döndü. "Ben bir şey demiyorum, o konuşuyor." dedi beni göstererek.
"Ben konuşuyorum da kendi kendime mi konuşuyorum acaba?"
Halil, "Evet!" diye yükselirken hoca araya "Susun!" diyerek girdi. " Bir daha ses duyarsam ikinizi de dışarı atarım. Bu son uyarım ona göre."
Halil şimdi tam anlamıyla burnundan soluyordu. Bana göre hava hoştu. Alışıktım bu durumlara. Ama Halil için aynısını söyleyemeyecektim. Halil arkasına yaslanmış ben hariç her yere bakarken, olmuşken tam olsun diye düşünerek çantamdan, beden dersinde bitirdiğim suyun boş şişesini çıkardım. Biraz kenara kayıp sırtımı Halil'e doğru dönerek, şişeyi dibinden tutup çevirmeye başladım. Boş şişeyi sıktıkça dibindeki hava en başa gelmişti. Şimdi zamanı zamanıydı. Şişeyi usulca ona doğru çevirdim. Hiçbir şeyden haberi yoktu garibimin. Şişeyi tam dibine doğrultup, kapağını açtığım anda gelen yüksek patlama sesi ile Halil'in havaya atlaması bir olmuştu.
Gülme krizim tekrar tutarken duyduğum tek şey hocanın "Çıkın dışarı terbiyesizler." diyen sesiyken, gördüğüm tek şey ise Halil'in perişan suratıydı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Anlaşmalı Arkadaş - Yarı Texting
RomantizmSınıfın sessiz, asosyal çocuğu Halil ve Umursamaz, haşarı kızı Feride. Text-metin karışık. BU HİKAYE 13.3.2022 TARİHİNDE YAYIMLANMIŞTIR. Bölümler kısa aralıkla gelecektir.