BÖLÜM 93

9K 730 67
                                    



🌼🌼🌼



Halil'le geldiğimiz sahil yolunun dönüşünde külah dondurma almıştık. Halil  ekşi yiyecekleri çok seviyordu. Limonlu almıştı o yüzden. Ben de çilekli çikolatalı almıştım. Dondurmayı öyle iştahlı yiyordu ki nefes alamıyordu manyak.   Ağzına  yüzüne dondurma bulaştırmıştı. Peçetelerimden bir tane uzattım önüne. "Halil, Burak bile daha düzgün yiyordur şunu. Ağzın yüzün dondurma olmuş." 

Son topu komple ağzına atmaya çalışırken söylediğimi duyunca duraksadı. O küçük ağzıyla nasıl hepsini yutacağını düşünmüştü  ki acaba?

Peçeteyi elimden alıp dudaklarını sildi. "Burnuna da sürmüşsün." dedim elimle göstererek. Peçeteyi gösterdiğim yere de götürüp temizledikten sonra tekrar dondurmasını yemeye devam etti. "Keşke sen de limonlu alsaydın çok güzel bir şey."  dedi bana dönerek. 

"Halil ben zaten sevdiğim şeyi aldım. Sen ekşi seviyorsun belli ki. Ekşi ne varsa yiyorsun." 

"Eeee." diye konuştu Halil.  "Ne demişler, ye ekşiyi doğur Ayşe'yi." 

Kaşlarım duyduğum anlamsız sözle çatılırken başımı Halil'e çevirdim. "Ne alaka lan?" 

Halil birden kahkaha attı. "Ne bileyim aklıma geldi." dedi saçlarını düzeltip. Şimdi ısıracaktım bu çocuğu. Tatlı tatlı şaka yapıyordu bir de. Yine Halil'e dalmış olacağım ki sırıtıp  "Çok bakma aşık olursun." diye söylendi. Gülüp elimle çöpü gösterdim. "Bırak aşkı meşki de çöpünü at. Bak orada çöp kovası var." dedim. Kendi dondurmam çoktan bitmişti, Külahını da yolda gördüğüm çöpe atmıştım. 

Halil elimle işaret ettiğim yere gidip Peçeteyi attıktan sonra geri geldi. "Külahımı atacağımı zannettin değil mi?" diye sordu göz kırpıp. 

Ben külahı yemezdim, yiyenlerin de nasıl sevdiklerini anlamazdım. "Valla seven seviyor herhalde ben sevmem." 

Halil Külahını büyük bir iştahla ısırdı. "Oh oh bal, aynı benim gibi." deyince hızla çenesini kavrayıp yanağını öptüm.  Biraz ısırmış da olabilirdim. İnadına yapıyordu böyle. Sevimli olduğunda onu öpüp sevdiğimi biliyordu. Halil gülüp diğer lokmayı da ağzına attı. Çiğnerken yüzünde munzur bir ifade vardı. Gülümseyerek izliyordum onu. Bir şey diyecek gibiydi. Sonunda külahını yutup üstünü sildi.  Telefonunu çıkardı sonra. Galiba kamerayı açmıştı çünkü kendine bakınıyordu.

"Allah kahretmesin ya." dedi birden. 

Ne olduğunu anlamamıştım. "Halil'im iyi misin?" diye sordum endişelenirken. 

Dudaklarını birbirine bastırıp kafasını iki yana salladı. "Bugün de çok yakışıklıyım." diyerek gülmeye başlayınca göz  devirdim. Tam ona yaklaşacaktım ki birden koşmaya başladı. Hızla peşinden ilerledim. Halil çok hızlı koşuyordu bu yüzden ona yetişmek zordu. Ama ben de yavaş değildim. Halil sahilin başka bir yoluna sapınca birden "Ah." diye bağırdı. Hızlanarak yanına gittiğimde yerde buldum Halil'i. Daha doğrusu çukurda. Ayağı neden kazıldığını anlamadığım küçük bir çukura girmişti. 

"Feride." diye bağırdı beni görünce. "Düştüm ya." deyip çıkmaya çalıştı çukurdan ama başaramamıştı. 

Yardım etmek için elimi uzattım Halil'e. "Halil'im sıkı tutun çekeyim seni." 

Halil elimi tutunca kendime doğru çektim fakat harbi iyi sıkışmıştı ayağı. Halil başını öne eğmişti. Vücudu sallanmaya başlayınca ağlıyor sanmıştım fakat kafasını kaldırdığı an gülme krizine girdiğini fark etmiştim. 

"Oğlum ne gülüyorsun, çukura düştün hala gülüyorsun Halil." dedim ben de istemsizce gülerken. 

Halil tam olarak gülme krizine girmişti  gerçekten. Elimi bile sıkı tutamıyordu. Zar zor gülüşünü durdurup yüzüme çıkardı bakışlarını. "Çok komik." dedi gözünden gelen yaşları silerken. Beni de güldürmüştü bu hali. 

"Sıkı tutun çekeceğim şimdi." deyip elini tuttuğum gibi var gücümle kendime çektim bedenini. Halil'in ayağı kurtulmuş olacak ki üzerime doğru uçtu. Ben yere o da üstüme düşmüştü. İyi ki ağır değildi çocuk. Halil kendini toparlayıp bana üstten bakmaya başladığında yutkundum. 

"Feride sana bir şey söyleyeceğim." dedi Halil gözlerime bakarak. 

"Nedir? Diye sordum gözlerimi ayırmayıp. 

Halil ciddiyetle bakıyordu suratıma. Dudağını ıslatıp  "Serkan mezuna kalmış. " deyince omuzuna bir tane geçirip üstümden ittim onu. 

"Sokacağım Serkan'ına. Burada değilken bile can sıkıyor mübarek çocuk." 

Omuz silkip dudağını büzdü. "Hani bana demişti ya bu akılla optik bile dolduramazsın diye. Ben Marmara kazandım o mezuna kaldı. Bu yüzden söylemek istedim." 

Yanına gidip koluna girdim. "İyi bir cevap olmuştur Halil." dedim ayağına bakınırken. Paçaları ve ayakkabısı çamurlanmıştı. "Gel bir su alalım da yıkarız ayakkabıyı." 

Halil başını salladı. "Şeker alacağım da Burak'a da alayım mı sever mi?" diye sordu. 

Başımı iki yana salladım. "Annem yedirmiyor ona öyle şeyler." 

Halil "Anladım, sana alayım mı?" diye konuşunca kaşlarımı çattım. 

"Ben istemem ama ne bu sabahtan beri bir şey yiyip duruyorsun. Doymuyor mu burası?" deyip karnına dokundum gülerek. Tiki olduğu için geri sıçradı.  "Tatlı çekti canım birden." dedi karnını tutup. 

"İyi bakalım al şekerini." deyince kolumu girdi tekrar. "Ne demişler ye tatlıyı doğur Hakkı'yı." diye bir söz attı ortaya bu sefer de. Kahkaha atıp yanağını sıktım. "Halil'im saçmalaman bile sevimli." dedim başımı omuzuna yaslayıp. Halil kıkırdayıp yürümeye başlayınca on ayak uydurdum. 

Anlaşmalı Arkadaş - Yarı TextingHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin