Gözlerimi yavaşça açtım, nazlanmak istiyordum. Her yerim ağrıyordu, yer yatağımda soluma dönüp bacağımın tekini dışarı çıkardım. Bu benim gerinme şeklimdi, garip sesler çıkarıp yan tarafa Sheldon gibi tıklatmaya başladım.
'Lavi, Lavi, Lavi...'
Lavi homurdandı 'ne var' bu bir soru değildi.
'Lavi, Lavi , Lavi...' bu sefer hiç ses çıkarmadı beni duyduğunu biliyordum, aramızda sadece aptal bir paravan vardı. Türkiye'deki evlerin duvarları kadar yalıtkandı... Yani berbattı yalıtkanlığı bilirsiniz bizler karton kullanıyoruz odaları birbirinden ayırmak için. 'Lavi, Lavi, Lavi....'
Aramızdaki paravan sinirle açıldı, elimi başımın altına koyup destek sağladım 'benimle bir çay içecek misin yani?'
'Gerizekalı' gülümseyip gözlerini ovuşturmaya başladı. 'Neden böyle sinir bozucu bir şekilde uyandırmak zorundasın?'
'Bilmem, hoşuma gidiyor sanırım' gözlerimi kısıp onunla flörte başlamıştım.
'Huf, çekil şurdan 'deyip yüzüme bir el darbesi aldım ve sırtüstü uzanmaya devam ettim. 'Dün güzeldi değil mi?' sırıttım. Tam anlamıyla 30 diş sırıttım, yirmiliklerim çıkmaktan son anda vazgeçtiği için toplamda bu kadar dişim vardı...
'Yine soru yağmuru başlıyor bu huyun hiç eskimeyecek gerçekten.' kıkırdadı.
Şöyle bir huyum vardı, önemli anlardan sonra yüz defa karşı tarafın fikrini sorardım ki gerçekten de o an önemli miymiş yoksa ben mi abartmışım diye kafamda bir tartardım. Nasıl sayko bir mantıktır ki bu bir kere verilen cevap yetmezdi. O yüzden benden bıkana kadar karşımdaki buna katlanmak zorundaydı. Neyse ki Lavi katlanıyordu... Yani birazcık.
Lavi telefonunu kurcalarken birden yükselen sinirli bir ses çıkardı 'ya saat daha sekiz bela mısın kızım bu saatte uyandırdın beni...' uflayıp yatakta doğruldu.
'Ben farkında değilim.' sırıttığım leyla yüzümü ona döndüm, kafama bir yastık darbesi alıp kendimden geçtim; ama gülüyordum. 'ama dün baya iyiydi değil mi...' Birkaç dakika uykuyla uyanıklık arasında git gel yaşamıştım o halde hatta bir dakikalığına küçük bir rüya gördüğümü bile söyleyebilirdim. Kafamın yanında titreşimlerini tüm vücuduma dağıtan telefonum beni yine uyandırmıştı.
'Geldin mi?' heyecanla açmıştım telefonu çünkü onu özlemiştim, sanki görüşmeyeli yıllar olmuştu.
'Akşam Seul'deydim. Bu saatte uyandırdığım için üzgünüm.' kısa bir sustan sonra dün gecenin nasıl geçtiğini sordu Joon. Bir an heyecanla doğrulup ona tüm detayları anlatmak istedim; ama sonrasında susmaya karar verip iyiydi diye geçiştirdim.
Joon anlayışlı bir gülüş bıraktı kulaklarıma, ' aslında tüm detayları bilmek istiyorum. Nasıl hissediyorsun?' bu soruyu beklemiyordum o yüzden tam olarak ne diyeceğimi de bilemedim bir yanım ona her şeyi anlatmak istiyordu ama diğer yanımsa bu duyguların onun için komik olabileceğini düşündürüyordu. Çok saçmaydı,
'Aslında çok heyecanlıydım ilk birkaç şarkı nasıl geçti bilmiyorum bile, ' çekingence söylemiştim haliyle.
Joon güldü 'itiraf etmek gerekirse izledim birkaçını, elini nereye koyacağını bilmemen çok tatlıydı'
Yanaklarıma kan hücum etti bir anda kafamı önüme eğdim, eciş bücüş oldum bu utanma duygusu karşısında ' çok mu salak görünüyordum'
Joon daha da kuvvetli bir gülüş yaptı 'böyle düşündüğün her an benim MMA19 da yaptığım şeyi hatırla' gülüşü katlandı da katlandı, ben de dayanamayıp gülmeye başladım, gerçekten o sopa yere inerken gözlerimi kapatıp izlememeyi tercih etmiştim; çünkü biliyordum bir aksilik yaşanacağını..
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Joon | Kim Namjoon
Fanfiction'Hayaller ne kadar da güzel' demiştim oturduğum yerden düşüncelere dalarken. Kim bilebilirdi ki yaptığım aptalca bir seçimle hayallerime ulaşacağımı.