Önemli misafir

985 90 14
                                    

Onları ne zaman görsem tek tek sayardım. 1-2-3-4-5-6-7-... Gerçekten bunu neden yapıyordum bilmiyorum; ama şu an sayma işinde takılı kalmıştım. İçimden sürekli yediye kadar sayıyor henüz benim farkıma varmamış her bir üyeye şaşkınlıkla bakıyordum. Gerçekten burdaydılar. Tüm şansımı burda kullandığımı düşünüyordum. Evet,evet hayatımdaki tüm şansım şu an burda bu kafede kullanılmıştı. Elime yüzüme bulaştırmam umarım diye içimden söylenmeden edemedim.
Açıkçası ne yapacağımı bilmiyordum. Ne alırdınız diye sormam gerekiyor muydu? O kadar yaklaşmama izin var mıydı? Ya biri uzaklaşmam gerektiğini söylerse... Çok kırılırdım. Sonuçta onlar da insandı ben de.Peki ya Korece mi konuşmalıydım İngilizce mi ? Tek diyalog kurabileceğim kişi Joon'du. Belki de arka planda kalmalıydım Han her şeyi hallederdi; ama gerçekten onlara bu kadar yakınken uzak kalabilecek miydim? Hayır.
Biri arkamda durup sessizce konuştu.
' Kitlenip kalacağını düşünmemiştim. Keşke önceden kimlerin geleceğini söyleseydim. ' Han'ın sırıtan yüzüne aptal aptal bakmaktan başka bir şey yapmadım. Hala olayın şoku üstümdeydi.
' Böyle gözünü dikmeye devam edersen rahatsız olacaklar .' Son sözüyle kendimi topladım. Onlar da insandı. Sadece insan.
Elime menüleri alıp onların BTS olduğunu umursamayarak yanlarına gittim. Her birine menüyü uzattım ve kibarca sordum.
'Ne alırdınız?' Tek sorun bunu Türkçe demiş olmamdı. Fark etmemle kendime gülmem bir oldu. İngilizce düzeltip
'Özür dilerim, bir an kafam karıştı. Ne alırdınız, bugünün spesiyeli cheesecake. Özellikle öneriyorum. Tadı harikadır.' Dedikten sonra Joon ile göz göze geldim. Çünkü İngilizce konuşmuştum. Bana kibarca bakıp gülümsedi. Hobi hemen sağımdan Joon'a dönüp
' Cheesecakeu?' Diye sordu. Ben de boş bulunup olmayan Korecem ile onu onayladım.
Han personelle ilgilenmese HELP ME diye çığlık atacaktım çünkü kızardığımı hissediyordum. Buraya gelirkenki özgüvenime ihtiyacım vardı.
Aralarında Korece konuşup menüdeki bir şeyleri birbirlerine gösterdiler. Yoongi bana bakıp İngilizce bir capuccino ve yanında cheesecake alacağını söyledi. Ben de elimdeki not defterine not ettim. Elim o kadar titriyordu ki yazım bölük pörçüktü üstelik Türkçe okunuş çizkek, yanına da özenle capuccino yazmıştım.... Dil farkı beni fena halde zorluyordu. Yanaklarım alev atıyordu ben de gizlemek için saçlarımı önüme aldım. Sonra Joon'un samimi sesi kulaklarıma doldu
' Kendimi turist gibi hissediyorum. ' gülerek bunu söylemişti ama ben kendimi rahatsız hissetmiştim.
'Özür dilerim, burda çalışmaya yeni başladım ve bazı aksaklıklara neden olabiliyorum. İzin verin sizinle daha iyi ilgilenecek birini-' sözümü kesen Jungkook olmuştu. Korece hayır gerek yok demişti. Ben de bir şey demeyip onların siparişlerini bekledim. Hobi Joon'a bir şeyler soruyor, Jimin ve Taehyung ne yiyeceklerine karar vermeye çalışıyordu. Jin ise çoktan karar vermiş gibiydi. Hararetli süren karar aşamasını izlerken gülmeden edemedim. Gerçekten şu an Run BTS bölümünde gibiydim. Karar aşaması bittiğinde masaya sessizlik hakim oldu ve Joon konuşmaya başladı.  Herkese ayrı ayrı yemek siparişi verdikten sonra ekledi
' daha sonra tadı harika olan cheesecakelerden deneyeceğiz' bunu demesi beni mutlu etmişti. Arkaya gidip tüm siparişleri mutfağa ilettim. Bir yandan Han'a kahveler için yardım ediyor diğer yandan mutfaktaki işlerle ilgileniyordum. Herkes jet hızıyla hareket ediyordu. Galiba kimse bu kadar fazla kişinin geleceğini düşünmemişti. Görevlilerden biri Han'ın yanına gelip bir şeyler sormuştu.Han sanki Korece Türkiye(Teoki) demişti tam anlayamamıştım. Tavşan (Tokki) da demiş olabilirdi. Zaten biz Türkler bir tavşandan bir de hindiden bu kadar çekiyorduk...
Tüm siparişlerin bu kadar kısa sürede hazır olmasına şaşırarak masalara servise başlamıştık. Yedi güzel adam ile ben ilgileniyordum. Han ise menajerler ve diğer şirket çalışanları ile ilgileniyordu. Kalbim hala ağzımda atıyordu gerçekten.
Masalarına tüm siparişleri getirdikten sonra sessizce kenara geçip bekledim. Hepsi çok güzel görünüyordu, spor giyinmişlerdi, gürültülü konuşuyor, gürültülü gülüyor ve yiyorlardı. Tüm bunları zaten biliyordum ama ben onları bu kadar iyi tanırken onların yabancı gözlerle bana bakması çok garipti. Hep sanki her bir üyeyle çok yakınmışım gibi hissederdim ama gerçekte tabiki öyle değildi. Onlar beni tanımıyordu;ama ben onları tanıyordum. Hiç değilse tanıdığımı zannediyordum. Ben onları en köşeden fark ettirmeden izlerken Joon kafasını kaldırıp bana doğru baktı. Bir şeyler isteyeceğini düşünerek yanına adımlıyordum ki kafede dolaşan sese kulak kabarttığını anladım. Yerimde durup onu izledim ve o bana tekrar baktı. Ne yapmam gerekiyordu?
.... Aynı his aynı gün keşke bir şekilde devam edebilseydim....
Hayır.. Hayır ... Hayır!! Koşarak laptobun başına geçtim ve şarkıyı kapattım. Önüme gelen ilk şarkıya bastım. Şimdi moonchild çalıyordu. Ama az önce çalan şarkı benim şarkımdı.... Nasıl olmuştu da bu listeye eklemiştim?! Kendime lanetler ettim. Çok utanmıştım. Amatör olduğu o kadar belliydi ki şarkının...Ahhhh! Aptal kafam. Neyse ki kimse benim söylediğimi anlamayacaktı. Yine de o ortam için fazla kızarmıştım. Arkaya gidip yüzümü yıkamaya karar verdim. Her şeyi çok iyi kıvırdığımı düşünürken bugün üstüme binen bu ağır yük her şeyi karmakarışık yapıyordu. Bugünü bir atlatabilseydim diye düşündüm; ama ben bugün bitsin istemiyordum. Kore'ye gelmemi sağlayan yedi adam şu an, burda, çalıştığım kafedeydi. Onlarla konuşuyordum. İstesem asla yapamayacağım bir şeydi bu. Sırf konserlerine bilet alabilmek için burda çalışıyordum. Onları bir kere olsun kanlı canlı görmek istemiştim çünkü....
Han'ın bana seslenmesiyle yanına gittim. Boşlar için ona yardım ettim. Yoongi ve Jk telefonlarına dalmıştı bile onların boş tabaklarını alıp içeri geçtim. Hobi'nin kahkahası birden her yeri sarınca ben de içerde kahkaha attım. Sonra hiçbir şey olmamış gibi yanlarına gittim. Joon'un tabağını alırken ellerim titriyordu, bana döndü kibarca teşekkür etti. Açıkçası onun bu kadar kibar olmasını beklemiyordum. Gözlüklerinin içinden bana bakması beni utandırmıştı. Ne oluyordu bana böyle ! Aynı diğer kızlar gibi davranıyordum! Bir de kıkırdasaydım tam olacaktı!
' Bir şey değil. Lütfen buraya bir daha gelin.' Diye ağzımın içinde geveledim.
Yoongi'nin yanından geçerken beni durdurdu İngilizce
' Az önce çalan şarkı kime aitti?' Diye sordu. Etrafa alık alık baktım. Elimde tabaklarla Han'a bakıyordum.
' O Türk bir amatöre aitti. Listeye nasıl girmiş bilmiyorum ' deyip geçiştirdim.
' Ben beğendim.' Dedi Joon en baştaki sandalyeden. Beğendim mi demişti....?
Midemdeki her şey adrenalinden ağzıma gelmişti. Derin bir nefes alıp
'Teşekkür ederim.' Dedim.... Çünkü iltifat ettiği kişi bendim . BENDİM!! İçeri yüzümde kocaman bir gülümsemeyle gidip bugünün hiç bitmemesini tekrardan diledim. Titreyen ellerime baktım ve yumruk yaptım. Lütfen artık titreme diyerek içeri geçtim. Yine masadan boşları alıyordum Tae ve Jimin kendi aralarında konuşup gülüşüyordu Joon telefonuna gömülmüştü, mesaj yazıyor gibiydi. Hobi ve Yoongi gittikleri bir yer hakkında konuşuyor Jk ise kafenin camından okyanusu izliyordu.
' Gece harika bir manzarası var' Jungkook'un beni anlayabilmesini ummuştum. Bana şaşkınca bakıp kafa salladı. Ben de aynı şeyi Korece söylemeye çalıştım Jk beni tamamlamış bölük pörçük cümlelerim anlam kazanmıştı. O da İngilizce devrik cümlelerle ' Burda mı kalıyorsun?' Demişti bense evet deyip onaylamıştım.
Onların konseri için buraya geldiğimi söylesem beni çılgın bir fan olarak tanımlayabilir gizliliklerinden şüphe edebilirlerdi o yüzden susmayı tercih ettim. Zaten titreyen ellerim her şeyi ele veriyordu.... Yine mutfağa gittim. En yakın arkadaşım burda olsa günün sonunda en ince ayrıntısına kadar bunun kritiğini yapar hepsinin ne kadar kibar ve cana yakın olduğundan bahsederdik. Tabiki başka şeylerden de bahsederdik... Onunla salaklaşmayı özlemiştim galiba. Onun için Tae'nin tüm hareketlerini beynime kazıyordum. Uygun bir zamanda görüntülü arayıp hepsini en ince detayına kadar anlatmam gerekiyordu çünkü bff'lik böyle bir şeydi.
Gün kararmaya başlarken onlar da kalkmak için hareketlenmişti. Her biriyle tek tek selamlaştım keşke yanımda minik hediyeler olsaydı da onlara verebilseydim diye de düşünmeden edemedim ama her şey için çok hazırlıksızdım. Kapıdan gürültüyle çıktılar en son Joon ile vedalaşırken bir şeyler demek istemiştim ama ona bakınca ne diyeceğimi unutmuştum.
' Umarım bir gün yeniden gelebilirim. Bu sefer cheesecakeler için geleceğim.' Demişti bana gülümseyip yanımdan geçerken gamzelerine dalıp gittim ben de. Gecenin sonunda keşke bir şey deseydim diye kafamı duvarlara sürtecektim biliyordum ama bu an sessizken de güzeldi.
Hepsinin hareketlerini en ince ayrıntısına kadar incelemek konuşmalarının çoğunu anlamasam da anlam katmak istemiştim ama yapmamıştım. Biri bana gözlerini dikse her hareketimi incelese çok rahatsız olurdum. Onlar neden olmasındı? Zaten yeterince göz önündeydiler 'burda umarım rahat vakit geçirmişlerdir' diye fısıldadım ve içeri mutfağa geçtim.
Ne gündü ama!...

Hahahaha!! Ne gündü ama....Tüm aptallıklarıyla, şaşkınlıklarıyla inanılmaz bir gündü.
Yazarınız; minimonijoonie

Joon | Kim NamjoonHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin