-benden çok uzak olan bir serap...

352 32 11
                                    

Tam olarak içinden çıkamadığım düşüncelerin nezdinde bir de duygular vardı. Özlemek eyleminden bir türlü kurtulamıyordum. Bir yandan berbat bir yandan mükemmel olan bu his arada beni boğuyordu. Gerçekten özlemek neydi, yani tam olarak ne demekti? Hiç görmediğimiz bir yeri özleyebilir miydik ya da hiç tanımadığımız birini... İnsan bir hissi özleyebilir miydi yanında olduğun insanın yanındaki hissi? Ben özlüyordum hem o insanı hem de yanında barındırdığı hissi. Aslında öyle bir şeydi ki bir yandan ne yapıyor diye düşünüyor diğer yandan kendi hayatımı devam ettiriyordum. Beni meşgul eden o kadar çok şey vardı ki şu sıra Joon, yastığımla başbaşayken mideme kelebek olarak uğrayabiliyordu ancak. Ellerim karnıma gidip onunla kaybolanları aradı sanki, iç çekip grileşen tavanımı izlemeye devam ettim. Hem uykum vardı hem de tüm gün hiçbir şey yapmadığım için uyumak istemiyordum. Sanki bugüne dair planlarım vardı da yapmamış gibiydim. Birkaç gün süreceğini tahmin ettiğim bu boşluk hissi haddini birazcık aşmaya başlamıştı. Telefonumu elime alıp tuş kilidini açtım son zamanlardaki sosyal medya manyaklığımı kontrol edemiyordum. Joon'u merak ettiğim için her gönderiye her açılan başlığa göz atıyordum. Zaten her yer yine BTS ile dolmuştu. Arada pirim yapmak için onların adına saçma konular açılıp kısa sürede fanları tarafından alaşağı ediliyordu. Gözlerim bu gönderiler arasında bir fotoğraf, bir bilgi, bir tanıdık yüz görmeyi bekler gibi didik didik ediyordu her yeri; ama henüz böyle bir şeyle karşılaşmamıştım. O çok ünlü Kore'nin magazinden sorumlu, herkesi ifşalayan Dispatch'in, BTS ile olan işbirliği sona erdiği için de daha bir ürker olmuştum. Aslında ne olursa olsun korkmamam gerekirdi ben böyle bir insandım ama bazıları çıldırmıştı. Tam anlamıyla yaptıkları delilikti. Parmaklarımı saçlarımın içine geçirip onları dağıttım,

'Şu an bu saçma şeyi düşünmek istemiyorum' fısıldıyordum; çünkü yan tarafta Lavi mışıl mışıl uyuyordu. Kucağıma attığım telefonu alıp parkenin üstüne yerleştirdim. En iyisi uyumaktı, duvar tarafına dönüp yastığımın altına elimi sokuşturdum. Bon Voyage çekimlerinden dönmüşlerdi ama biz görüşememiştik. Hemen konser turuna çıkmışlardı,şu an Fransa'da olmaları lazım, orda iki konser vereceklerdi diye geçirdim içimden. Bir hafta öncesinde Yoongi İngiltere'de albümden bir şarkısını söylemişti üstelik ona Joon eşlik etmişti. AgustD-2 de Joon'un olduğunu bilmiyordum ben de hayranlar kadar şaşırmıştım. Onları canlı izlemenin olağanüstülüğünü tatmayı bir kere daha istediğimi fark ettim. Çünkü onlar sahnede başkaydılar, oraya aittiler. İnsanlar ait oldukları yerde güzeldi. Orda parlıyor binbir yıldıza ayrılıp sesleriyle, anlatmak istedikleriyle duygularımıza ulaşıyorlardı, bu tarif edilemez bir şeydi. Yaşamak gerekiyordu. Ben ne zaman ait olduğum yerde parıldayacaktım? Kafamda yine deli sorular dönüyordu. Derin bir nefes alıp yapmam gereken şeyleri kendime hatırlattım. Ghost ile şirkette buluş, albüm için geri dönüşlerin alınacağı toplantıya katıl ve Joon'u ara...Birkaç saat sonra uyanmam gerektiği gerçeği beynime bir ağrı olarak saplandı, sabahın ilk ışıklarını görmek şu sıra can sıkıcıydı; ama itiraf etmeliyim bazen de çok keyifli oluyordu. Eğer yeniden Busan'a, okyanus kenarına gidebilirsem bu aktiviteyi yapacaktım, yapmalıydım. Kim bilir belki Joon da yanımda olurdu. Eskisi gibi...

Khan ile şirketin yakınlarındaki kafede denk gelmiştik. Kasaya vücudumu dayamış elimde cüzdanımla soğuk kahvemi bekliyordum.

'Merhaba' kimseyle karşılaşmayı beklemediğimden gelen sesi üstüme alınamamıştım, ismimi söyleyince onu anca fark edebildim. 'Dalgın görünüyorsun'

Alnıma götürdüğüm ellerimle saçlarımı geriye attım ' üzgünüm, seni görmedim' nihayetinde gelen kahvemi alıp pipetini yerleştirdim.

'Biraz daha rahatlamış olacağını düşünmüştüm, şu dalgınlığın hala üstünde' o da gelen siparişini alıp benimle beraber kapıya yöneldi. Haklıydı, Yoongi'ye eşlik ettiğim şarkı albümdeki yerini almıştı müzik hayatımda daha emin adımlar atıyordum. Hiç değilse artık ne yapacağımı ne yapmam gerektiğini çok iyi biliyordum rahatlamam gerekirdi. Daha iyi hissetmem, hafiflemem; ama Joon gittiğinden beri bir tuhaftım. Onu her yerde görüyor oluşum bir şey farkettirmiyordu. Yanımda değildi, bu da bende tuhaf reaksiyonlara neden oluyordu. Dengemi alt üst eden şeyin özlem olması da garipti. 'Şu şirketteki toplantı beni biraz geriyor. En son konuşmam çok da iyi gitmemişti.' Açılan kapının dışına adımı atıp güneşi selamladım. Gökyüzündeki küçük ışınların derime nüfuz edişini bu denli hissetmeyi beklemiyordum. Bu ara hava yazı getiriyordu.

Joon | Kim NamjoonHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin