Buraya gelmeden önce, nedense, hayatımın bu evresinden sonraki evrenin olmadığını düşünüyordum. Ya bir şekilde sonlanacaktı hayatım ya da keskin bir dönemece girecektim. Önümü görmüyordum, ilerisi çok bulanıktı. İleride duran tüm şekiller tüm yollar kaybolmaya başladığı an anladım ki hayatım adına seçtiğim bu yolda bir yanlışlık var. Geçmişteki seçimlerimi sorguladım uzun süre, nerde hata yaptığımı düşündüm. Pişmanlık duymayı sevmezdim ki beni bu yola getiren seçimi de fazla düşünmemeye çalıştım. Ne zaman ilerideki yol kaybolmuştu işte o zaman ben de onlarla beraber kaybolmuştum. Tam olarak böyle başlamıştı Kore'ye gelme düşüncem de, hayatımda değişiklik istiyordum evet o evreden çıkmak istiyordum evet tutunacak başka bir amaç istiyordum evet... Çareyi ülkeyi terk etmekte bulmuştum. Bir şekilde bir çare bulmuştum sonuçta ve bu çözüme sıkı sıkıya sarılıyordum. Bazen geriye baktığımda çok cesaretli davrandığımı görüp kendime şaşırıyordum. Bazı konularda gözüpektim. Tek düzeden de nefret ederdim, heyecan isterdim ama bazı konularda monotonluktan hoşlanır aynı yerin, aynı hissin verdiği rahatlığı isterdim. Buraya gelişim bu yüzden büyük bir olaydı. İster tabularımı yıkmak olsun ister biraz cesaret, Kore'deki farklı yaşamıma bir şekilde ayak uydurup biraz da hayatın bana verdiği işaretleri takip ederek yeni bir yol çizecektim, kararlıydım. Belki de elimdeki tek şans diye değerlendiriyordum; çünkü düşününce üniversitemi bitirmiş ama o yolda istediğim hedefe ulaşamamıştım, elimde kalan tek şey yeteneğimdi. Ona da sıkı sıkıya tutunuyordum.
Prodüktörden gelen mail ile kafamı meşgul etmemeye çalışıyordum ama nafileydi. İnsan tüm emeğini bir yere harcayınca bir de ordan olumlu yanıt gelince tüm ilgi ve alakasını o konuya veriyordu. Benim için de aynısı geçerliydi. Kafede günlük işleri yapıyordum, evet ama kafamda dönüp dolaşan bir sürü söz, heyecanıma yenik düşen bir sürü düşünce vardı. Durumu daha fazla uzatmak istemeyip Han ile derin bir konuşmaya oturdum.
'Biliyorum bu ay ikinci iznim olacak ama bana bir hafta ya da beş gün kadar izin verebilir misin?' Ona karşı biraz mahçuptum, iç bayıltan yaz sıcakları gelmişti ve kafe her saat tıklım tıklım doluydu. Böyle bir durumda onu tek bırakmak istemiyordum ama bir yandan da buraya geliş amacımı bulduğumu düşünüyordum. Sonuçta her yolun, her kararın, her adımın bir nedeni vardı hayatta...
İçini çekip konuştu 'Açıkçası sana izin vermemem gerekiyor...' susup biraz daha düşündü Han.
Görüşmenin stresi yetmezmiş gibi bir de bu stres binmişti omuzlarıma, gerginliğimi parmaklarımdan çıkarıyordum. Onları sıkıyor, derilerini koparıyor, tırnaklarımla oynuyordum. Sessizce devam etmesini bekledim çok geçmeden konuşmasını sürdürdü' ama galiba izin vereceğim, açıkçası müzikle böylesine ilgilendiğini bilmiyordum gerçi buraya sadece çalışmaya gelmediğin de belliydi. Yani pekala beş gün sana izin ama çalışmadığın günlerin parasını keseceğim.'
İçimde tuttuğum nefes birden buhar olup çıktı,
'Gerçekten teşekkür ederim, böyle düşünmeni anlayabiliyorum ki mantıklı olan da gelmediğim günlerin parasının kesilmesi.' Deyip ellerimi serbest bıraktım'Peki ya orda bir işin olursa? Yani buraya dönmeme durumun da var değil mi?' İşte bunu hiç düşünmemiştim, içimi yeniden bir heyecan kapladı. Ya beğenilirsem ya işim olursa.... Yıllardır hayalini kurduğum müzik endüstrisinin içine giriş yaparsam.... Kendi ütopyamdan çıkmam uzun sürmedi.
'Bunda da haklısın; ama bir şey de çıkmayabilir Han. Yani çok ortada kaldığım bir süreç'
'Ben iki olasılığı da düşünmek zorundayım Lu biliyorsun yaz dönemi ve kafe tıklım tıklım. Tek başıma idare edemem, gideceğin gün iş ilanı koymalıyım diye düşünüyorum; ama kesinlikle yanlış anlama. Hem büyükanne hem de ben seni çok sevdik ve çok memnunuz eğer gitmeye karar verirsen benim de başka çarem kalmayacak...' dudaklarını birbirine bastırıp tek elini elime uzattı. Pat pat yapıp çekti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Joon | Kim Namjoon
Fanfiction'Hayaller ne kadar da güzel' demiştim oturduğum yerden düşüncelere dalarken. Kim bilebilirdi ki yaptığım aptalca bir seçimle hayallerime ulaşacağımı.