'Seokjin is sick'

603 54 8
                                    

Her günün akşamı hazır noddle yemekten yavaştan bıkıyordum. Son taneyi de mideme indirip konuştum.

'Buraya gelirken her gün yiyebilirim diye düşünüyordum; ama bildiğin Türk yemeği özledim. Ne bileyim bamya bile istedi canım. Daha ötesi yok bence.' Bamya sevmezdim. Pek de yemek seçen biri değildim ama bazı yemekleri zevkle, sindire sindire yerdim. Bamya bunlardan biri değildi, bir de enginar...

' Yarın başka bir şey yapalım artık. Her türünü yedik bunların. Bir deniz ürünleri olanı tatmadık galiba...' yüzümü buruşturup Lavi'ye döndüm. Deniz ürünü yerdim; ama deniz ürünlü bir şey... Hayır.

Tembel adımlarla odaya geçtim, ıslak saçlarıma şekil verip biraz makyaj yaptım. Ne giyeceğim hakkında çok düşünmemiştim, zaten Kore'ye getirdiğim birkaç parça bir şeyim vardı. Aylardır değiştirip değiştirip giyiyordum. Kesimi bol, kahve köpüğü rengindeki pantolonumu giydim, üstüne de kısa beyaz tişörtümü geçirdim. Hep taktığım küpeleri taktım ve her zamanki gibi yüzüklerimi... İşte hazırlanmam bu kadardı.

Saat akşam on birde Yoongi'den gelen kısa ve net cevapla şirketin yolunu tuttuk bu sefer otoparkın o küçük alanına girdirdim taksiyi. Çok dikkat çekmek istemiyorduk çünkü tüm kulaklar bugün çıkan albümde tüm gözler de bu yedi adamdaydı. Risk alıyorduk bana kalırsa... Aşağı girişten asansöre yöneldik, Lavi o kadar heyecanlıydı ki ister istemez ben de gerilmiştim.
Gerginliğim onları BTS olarak görecek olmam değildi, Joon ile bizi gören Tae ve Jimin de ordaydı. Beni kendine güneş gibi çeken o adam da orda olacaktı üstelik. Nasıl davranmam gerektiğini bilmiyordum. Kafede rahattım üstümde bir görev bilinci vardı ama şu an o da yoktu. Hangi vasıfla oraya gidiyordum belli bile değildi. Belirsizlik can sıkıcıydı.

Asansör yükseldikçe benim gerginlik seviyem de artıyordu, son kata geldiğimiz de artık patlama noktasındaydım. Lavi ile tek bir çıt bile çıkarmıyorduk. O da tablo için heyecanlıydı. Ben de şarkı için gergin... Kapılar açılınca Yoongi'yi az ilerdeki kapıda sırtı bize dönük beklerken gördüm. Sessizce yanına gidip omzuna dokundum. Biraz irkilip bana doğru döndü, üstündeki şaşkınlığı hiç olmamış gibi konuştu
' Gelmene sevindim.' Deyip çatıdaki terasa açılan kapıyı açtı. Lavi de arkamızdan kuzu gibi geliyordu. İlerde, terasa konulmuş bir sürü masa ve sandalye vardı; ama sadece birisi doluydu. İçten içe diğer çalışanların olmamasına sevinmiştim. Onlar da burda olsa nasıl hissederdim tahmin bile edemiyordum.

Gerginlik ve heyecan kusma isteğimi tetikliyordu, resmen elim ayağım birbirine girmişti. Yoongi'nin arkasından tek sıra gidiyorduk, beni ilk gören Jin'di, dikkati hemen dağılan Jk kafasını masadaki bir şeyden kaldırmış bize odaklandı. Tae bana bakıp gözlerini Lavi'ye ve kolunun altında büyük bir titizlikle taşıdığı tabloya çevirdi. Masanın önüne geldiğimizde çantamın kulpunu sıkıntıyla kavradım. Hobi ağzına bir lokma atıp dikkatini bize verdi. Beni görür görmez tanıyan bir tek Hobi'ydi galiba. -0!- diye tepki vermiş yanındaki Jimin'e bir şeyler demişti. Dikkatimi oraya veremiyordum. Çok aptal bir psikolojiye girmiştim. Solumda Joon duruyordu. Ona bakamamıştım. Sanki yanlış bir şey yapıyormuş gibiydim, alttarafı hepsiyle tanışacaktım; gerçi bu sefer farklıydı, Busan'daki bir kafe çalışanı değil de Yoongi ile çalışan bir müzisyen olarak tanışacaktım. Üstümdeki gerginliği silip yerine başka duygular koymaya çalıştım bu da sadece zoraki bir gülümsemeye dönüşebildi.

'Merhaba' dedim Korece, elim gerginlikten havaya kalkmış onları selamlamıştı bile. Jin bana bakıp anlayışlı bir şekilde güldü. Gözler Yoongi'ye döndü, herkes açıklama bekliyordu.

'Luna' dedi beni eliyle gösterip, karşı tarafı tanıtmanın tuhaf olacağını o da biliyordu ki hiçbir şey dememişti. Benim ismimi söylemekle yetindi. Onu tamamlama isteğimle ben de elimi yanımda duran Lavi'ye çevirip
'Lavi'demiştim.

Joon | Kim NamjoonHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin