Şüphe-li

461 43 9
                                    

Zihnim darma dağınıktı, gerçekliği zorladığım için gözlerim kapalı kalmakta ısrarcıydı anlaşılan. Ciğerlerime, bir büyü gibi usulca işleyen nahoş bir koku yapışmıştı. İstediğimde aydınlık bir gökyüzü, başka zaman ağaçlarla çevrili ferah bir orman, bazen de kumsalda çıplak adımların takip ettiği deniz... Joon. Gözlerimi ona açmayı seviyordum. Şiş dudaklarına, minik burnuna ve tek çizgi haline gelmiş gözlerine... Seviyordum; ama bugün manzaram daha farklıydı. Bugün bana kiraz çiçeklerini veriyordu sanki, saçları nefeslerimle inip kalkan göğsüme serilmişti. Bu kadar uzadığını yeni fark ediyordum. İri gövdesinin yarısı bile beni tamamen kapatmaya yetmişti. Kollarını bana sarmış hala uyuyordu. Her güne böyle uyanmanın güzel olacağını düşündüm, onunla kahvaltı etmenin sonrasında içilen kahvenin güzelliğini düşündüm. Çok mu yaşlıydım, ruhum böyle huzurluydu ne yapabilirdim ki... Elim usulca saçlarına gitti, kabarıktı. Uyandırmamaya çalışarak sevdim, onunla dışarıda el ele gezmenin ne kadar güzel olacağını düşündüm sonra, gördüğümüz bir kafede çikolatalı bir tatlı yemeyi, uzun yürüyüşler yapmayı, onunla yeni yerler keşfetmeyi, bir anda çok istedim.

'Uyumana müsade ettim mi?' Ses titreşimlerini göğüs kafesimde hissetmiştim. Susup onu dinledim 'Bir bant almalıyım belki de' sabah mahmurluğu vardı üstünde tonunun. Her zamankinden daha kadifeydi sesi.

'Ne için?' Aslında nedenini çok iyi biliyordum

'İyi uyuduysan önemi yok.' Uykulu hali beni etkiliyordu

'Sorun değil, iyi uyudum.' Dedim gülümsememin içinde o da güldü. Biraz kıpırdanıp bana daha da sıkı sarıldı. Sonra birden gülmeye başladı

'Aklıma sahilde bana doğru koşturman geldi, üstünde pijama altında botlar'

Beni o kadar inceleyebilmiş miydi? 'Bunu unutman gerekmiyor muydu? Hani her şeyi silecektin?' Manidar konuşmuştum. En son Busan'daki konuşmamız yeni bir başlangıç üstüneydi çünkü

'Unutmayacağım, '

'Seni son kez göreceğimi düşünmüştüm, yani o gece' ağzımın içinde döndürmüştüm lafları. Saçının bir tutamını alıp nazikçe yerine yerleştirdim. Elleri koltukla belim arasına ilerleyip bir anda bizi yer değiştirdi. Şimdi ben onun göğsündeydim. Ben daha ne olduğunu anlayamamışken 'Yanındayım ama' diye mırıldandı. Bir eli kolumu nazikçe seviyor diğer elinin parmakları dudaklarımda geziyordu. Ahh, gerçekten böyle şeyler yapmamalıydı şimdi kalbim onun gövdesine yapışmıştı ve deli gibi onu dövüyordu. Bilerek mi yapıyordu, bazen tam bir.... 'Son kez görüşmemize güvenerek beni öptüğünü biliyordum.'

'Hayır, istediğim için yaptım.' Onun sözlerine atıfta bulunuyordum. Bana böyle demişti çünkü, istediğim için... Dudaklarımı seven parmakları çeneme kayıp onu yukarı kaldırdı. Elimi göğsünün üstüne koyup dudaklarına uzandım. Kısa bir öpücüktü 'istediğim için' diye tekrarlayıp kafamı boynuna gömdüm. Acaba yıllar geçtikten sonra bile ona karşı böyle heyecanlı olabilecek miydim?

Yıllar... Bizim yıllarımız var mıydı ki ?Derin bir nefesle düşüncelerim dağıldı

'Bugün şirkete gelecek misin? Şarkının bittiğini duydum.' Sonra da hiçbir şey olmamış gibi devam ediyordu. Sanki az önce beni cayır cayır yakan o değildi. Yıllarca beraber olmalarının sonucuydu bu benzerlikleri... Benzerliklerine lanet ettim.

Ses tonumu düzeltip konuştum ' haber gelmedi, bilemiyorum.' Kestirip atmıştım. Sesim tavırlı mı çıkmıştı..? 'Saat kaç?'

Joon | Kim NamjoonHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin