Bazen insan düşünüyordu, hayatındaki olabilecekleri. Hayalleri ve nicesini... Bazen kendine bir gerçeklik uydurup zihninde onları yaşatıyordu, bazen tekrar tekrar senaryolar kuruyor oyunlara yenik düşüyordu. Evet, bir gün hayal etmekten korktuğum şeylerin gerçek olabileceğini hiç düşünmemiştim. Aslında bu hayal ettiğim bir şey de değildi, bir şekilde kendime mani olurdum hep çünkü ben. Mantıklı biriydim, mantık çerçevesinde kendimi durdurabilirdim. Düşüncelerimi bile... İşte diyorum ya bazen o mantık işlevsiz kalıyordu, daha doğrusu farklı bir şekle bürünüyordu. Kalp ile senkronizasyon içine giriyordu...
İnsan beyniyle severdi, beyniyle karar verir ve yine beyniyle nefret ederdi, kısacası duyguların merkezi beyindi. Bizim kalbe yüklediğimiz bu 'duygu' yükü tamamen kaçış yerimizdi. Mantığımız ve kalbimizin ayrı olması gerekiyordu ki hayır diyebilelim. Reddederken bir bahanemiz olabilsin... Bahaneler safsatadan ibaretti; çünkü insan beyniyle severdi beyniyle düşünürdü. Bazen çelişkiye düşsek de yine beynimizle doğruyu seçerdik, gerçi çoğu zaman doğrunun ne olduğunu bilemiyorduk. Düşe kalka ilerliyorduk, çelişkiler düşünceler duygular ve yaşamlar.
Ne gariptir ki hepimiz ayrı birer birey olmamıza rağmen hislerimiz aynıydı. Beyin kvrımlarımızda dolanan düşünceler bile aynı olabiliyordu, hatta iki insan aynı duygulara yenik düşebiliyordu. Aynı şeylere ağlayıp aynı şeylere gülebiliyorduk... Dıştan bakınca farklıydık da içten hep aynıydık, şimdi ben karşımda duran bu adamın içinde kendimden onlarca parça görüyordum. Duygularımın ışıldayan parçaları yüzüne yayılıyordu, saçlarındaydı birkaç parıltı, dudaklarında bıraktıklarım, kollarında ve bedeninde... En çok da zihninde. Evet, en çok da zihninde taşıyordu bu parçaları zira orası tam bir galaksiydi. Uçsuz bucaksız karanlıkta binlerce ışık barındırıyordu. Emindim, o ışıklar onunla göz göze geldiğimde bende de canlanıyordu. İki beden, koca bir galakside duygularıyla çarpışıyordu. Geriye anı tozlarını bırakıp etrafı aydınlatıyordu. Diyorum ya insan beyniyle sever anılarıyla yaşardı, yaşatırdı.
Mırıldandı, dudakları birkaç dakikadır saçlarımda geziniyor arada kulağımın arkasına minik öpücükler bırakıyordu. ' bana, beni hatırlatıyorsun.' Sesinin mahmurluğunu seviyordum, bana açılan gerçekliğini seviyordum.
'Seni mi hatırlatıyorum?'
Homurdanarak onayladı ' Olasılıkların en olmazını seçip öyle hareket ediyorsun.' Dudakları saçlarıma değdi yine.
'Bu ne demek şimdi?'
'Neden seni sevebileceğimi düşünmedin?' Zorla söylemişti bunları belki de tam emin değildi. Ama doğruydu, olasılık verememiştim. Onun için zaman geçirdiği biri gibiyim demiştim. Ne zaman kendimi ona kaptırsam sonu hep kötü bitmişti çünkü. Skandal, uzak mesafeler, yapılması gerekenler tüm bunların yanında yok olan biri. Ben. Yıpranan duygularım ve baş ağrısı düşüncelerim...
'Çünkü hep vazgeçtin.' Kaşlarım çatılmıştı derin bir nefes aldım.
'Zorunda kaldım...' diyerek tamamladı 'bu seçebileceğim ya da ayarlayabileceğim bir özellik değil Lu biliyorsun.'
Biliyordum, anlıyordum da. Birkaç sesle ona yanıt verdim haklı olduğu çok konu vardı. Gecede bu iki beden biraz asılı kaldı birbirlerinde, huzur depoladı biri ciğerlerine diğeri de özlem. Bunları tanımlayacak gücüm yoktu aslında. İçim ona akıyordu, gecenin içinde her parçamız ışıl ışıldı, biliyordum. Bu bir kavuşma mıydı, kabulleniş mi söylemek zordu. Düşünmemek adını koyabilirdik belki, her şeyi daha kolay yapabilmek için şart olan bir şeydi sonuçta. Öyle imkansız falan değildi bu, o klişelere girmiyorduk. Sadece sorumluluk demiştik, belki de hayaller... Hayatımızdaki amaçlar farklıydı, mutlu olmak dediğimiz şey birine bağlı olmamalıydı evet bu doğru bir sözdü. Hayattaki amacımızı gerçekleştirmek olmalıydı bizi ayakta tutan, aslında Joon da ben de bunu yapmıştık. Sorumluluklarımıza yenik düşmemiş de amaçlarımızı aramızdaki ilişkiden öncelikli kılmıştık. O yüzden en iyisi kabulleniş demekti aramızdaki bu geceye. Amaçlarımızı kabulleniş...Hayatımda istediğim şeylere giderken amacıma ortak olmuştu o. Bu adamla seçtiğim o yolda gitmek geri kalan diğer yollardan, seçimlerden daha iyiydi. Duygular yanılmazdı; çünkü mantıkla hareket ederdi...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Joon | Kim Namjoon
Fanfic'Hayaller ne kadar da güzel' demiştim oturduğum yerden düşüncelere dalarken. Kim bilebilirdi ki yaptığım aptalca bir seçimle hayallerime ulaşacağımı.