Lavi ile Busan'da gezmiş, vakit öldürmüştük. Çok yorgun olduğunu bildiğim halde bana heyecanla bir yerleri sormuş yine büyük bir zevkle etrafı gezmişti.
'Ama en çok Seul'e gitmek istiyorum. Özellikle Hongdae'ye' deyip durmuştu. Bir süre sonra ordaki konsere gidecektik zaten, bir de benim bi ara yakın ülkelerden birine gitmem gerekiyordu. Bu da ayrı masraftı ya neyse.Busan'ın ücra köşelerinden bir yerde olan çalıştığım yer için akşam geç saatte otobüse binmiş ancak gece yarısı kafeye gelebilmiştik. Lavi kumsalı gördüğü an bana bakmış muhtemelen aynı şeyleri düşünmüştü. Çünkü biliyordum. Burası hep hayalini kurduğum kumsaldı ve biz şimdi Busan'daki bu kumsaldaydık. Birkaç defa, onsuz okyanusa girdiğim için dert yanmıştı bana bense hala soju içmediğimi ona söyleyip ancak gönlünü alabilmiştim. Çok vakit kaybetmeden odaya sessizce çıkmış, yatağımın yanında dayalı duran yer yatağını onun için hazırlamıştım. Koreliler de bir nebze Türk idi benim gözümde. Gelenekleri, yaşam şekilleri, misafire davranışları hep Türkler gibiydi. Biz gibilerdi, belki de tüm bunlar kültürden daha karmaşık şeyleri içeriyordu. İnsan olmak gibi karmaşık şeyleri...
Lavi hemen yatağa girip benim tarafıma döndü
'Bu kumsalda mı oturuyordunuz hep?' Gözlerini bana dikmiş fısıltı şeklinde konuşmuştu
'Evet, 'deyip dudak büktüm.
'Belki konserde ön sıralardan bir yer bulursak seni görür ve...' Lavi'nin bitirmesine fırsat vermeden ben devam ettim
'Veeee beni ne kadar sevdiğini hatırlar sahneden iner beni öpüp seni çok özledim benimle evlen der. Sonra beş çocuk yaparız. Malikanemizde harika bir hayatımız olur falan filan falan....' deyip kıkırdadım
' Beş çocuk az değil mi? On ideal bence hem malikane mi? Hadi ama, Joon bu. Ada satın alır tapuyu da üstüne yapar. Joon orda minik bonsai ağacı yetiştirir. Sen de domates....'
' Domatesleri 'Fire' şarkısı ile sulayıp tavukları da 'not today' ile yemlerdim...'
Lavi büyük bir kahkaha attı , ben de dayanamayıp kıkırdıyordum. İyice bokunu çıkarıp yaşlılığımızı bile senaryo üstüne dökebilirdik.
'Olmayacak şeyleri hayal etmekten yoruldum ben,' birden ciddileşip sırtıma yatağa koydum, tavanı izliyordum
' Tüm bunların hayalin olduğunu bilmiyordum' deyip alaycı bir şekilde dudak büzdü
Kıkırdayıp ona döndüm ' sen ne diyorsun en büyük hayalim on çocuk...'deyip yine dalga geçmiştim. Lavi gülümseyip derin bir nefes aldı
'Burda olmayı, onlarla tanışmayı onu geçtim, tablolarım için birilerini bağlamayı bile aklımın ucundan geçirmezdim. Çünkü ya paramız yoktu ya da zamanımız belki de cesaretimiz yoktu bilemiyorum. Galiba insan kaybedecek bir şeyinin artık olmadığını fark edince böyle riskler alabiliyor.'
' İnsan hayatının merkezine koyduğu şeyleri bir süre sonra sorguluyor çünkü. Bu zamana kadar yaptıklarımın ne kadarı kendim içindi bilmiyorum bile. Daha doğrusu her şeyi kendimiz için yapıyoruz da asıl olay yaptığın şeyden zevk alabilmek, bir işi zevkle yapabilmek ve o işin ruhunu besleyebilmesi. Eğer beslenmezse doyumsuz oluyor ruh ve huzursuzluk yaratıyor.' Deyip cenin pozisyonuna geldim
'Hala bana komik geliyor burda olmamız.'
'Çünkü komik' diye onu onayladım ve devam ettim ' olay burda olmamız değil ki, istediklerimiz için bu şekilde savaşmamız asıl mesele bence. Demekki gönülden isteyince insan engel tanımıyor.'
'Ben bunun için işimi bıraktım.'diye hayıflandı Lavi.
'Büyük cesaret, ben kırk defa düşünürdüm.'
'Düşünmedim mi sanıyorsun, ama şu an hedeflerime başka şeyler koydum. Resim yapmak gibi. Burdayken benim işim tablolarım olacak..' deyip diğer tarafa döndü ve devam etti 've senin işin de kafede garsonluk yapmak değil. Müzik yapmak, unutma bunu.' Deyip sessizliğe gömüldü.
Haklıydı.Sabahın ilk ışıklarıyla uyanmış ılık bir duşa girmiştim günlük rutinimi tamamladıktan sonra koyu mavi bir şort üstüne de açık lila bol bir tişört giyip aşağı indim; bir şeyleri unutmuş gibi hissediyordum ki unuttuğum kişiyi kafeye inince fark ettim.
'Günaydın Lu,' Lavi tüm enerjisiyle bir şeyler yiyor bir yandan da Han ile konuşuyordu.
Mutfağa uğrayıp yiyecek bir şeyler aldım ve yanlarına oturdum.
'Erken mi uyandın?' Türkçe konuşmuştum
'Hiç uyuyamadım ki' deyip kahvesinden bir yudum aldı
'Tanışmışsınız Lavi ile,' deyip Han'a döndüm.
'Evet, zaten önceden mailleşmiştik.'
'Nasıl yani?' Deyip Lavi'yi göz ucuyla süzdüm. Sıkkın bir şekilde yerinde kıpırdayıp söze girdi
'Kafan çok dolu olduğu için kafe sahibiyle konuşmazsın diye düşünüp belki Han'a da mail atmış olabilirim' dedi oturduğu yerde daha da büzülerek.
'Resmen bana güvenmemişsin Lavi tebrik ederim.' Deyip kıkırdadım
'Ama biliyorsun...' diye manidar bir bakış atıp kumsalı gösterdi. Bir yerde haklıydı, aklım bir karış havadaydı çünkü.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Joon | Kim Namjoon
Fanfiction'Hayaller ne kadar da güzel' demiştim oturduğum yerden düşüncelere dalarken. Kim bilebilirdi ki yaptığım aptalca bir seçimle hayallerime ulaşacağımı.