VANTE

509 48 7
                                    

Lavi'den....

Elim ayağım birbirine dolaşmıştı, marketten ne aldığımı bile unutmuştum. Sandviç ekmeği almıştım evet ama mayonez ne alakaydı anlamış değildim. Kafamda dönüp dolanan hayaller vardı, yapmak istediklerim... Evrenin bize izin verdikleri ve sakin kalmaya çabalayan bir kalbim vardı elimde. Bunlar bir arada tam bir karmaşaydı, işe yaramazlardı. Sandviçleri aceleyle hazırlamaya başladım. Sessiz çalışmaya gayret ediyordum Lu içerde uyuyordu. Sürekli sabahladığı için hep geç yatıp erken kalkıyordu, iyi bir uykuya ihtiyacı vardı. Bense işte içimdeki kasırgayla ne kadar sessiz olabilirsem o kadar çabalıyordum. Planım şuydu; Namsan Parkı'nda sabah güneşini karşılamak. Bu kadar basitti aslında; ama heyecandan ölmek üzereydim. Kahvaltı için de sandviç ve sıcak bir şeyler alacaktım yanıma. Kendime güldüm, planladıklarım çok Türk usulüydü. Beraber gideceğim kişi ise Tae'ydi. Kim Taehyung... V.... Bunu düşününce kendimi garip hissediyordum, düşüncelerimi içimden söylediğim şarkıya verdim saçma hareketlerle eşlik edip dans bile etmiştim. Ama oldukça sessizdim...

Saat ilerledikçe gerginliğim artıyordu, fotoğraf tamamen benim bahanemdi. Evet manzara fotoğrafları çekmeyi seviyordum. Çizerken bana yardımcı oluyordu; ama tanrı aşkına Tae ile beraberken nefes almayı bile unutuyordum. Neyin fotoğrafından bahsediyordum... Gecenin bir saatinde evden çıktım, Lu da evde değildi o da Yoongi ile çalışmaya gitmiş olmalıydı. Dışarda olacağıma dair bir not yazıp buzdolabının üstüne yapıştırdım, Tae ile sözleştiğimiz gibi şirkete doğru yol aldım. Bir yandan kendime sakin olmam için öğütler veriyordum

Lu bunu hep yapıyor, Lavi gerilme.

Üstümdekilere baktım. Yüksek bel, bol siyah  kumaş pantolon üstüne de beyaz kısa tişörtümü giymiştim. Bir ara yanıma şapka almayı düşünmüştüm; ben şapka takmazdım...Sanki ben ünlüymüşüm de benim görünmemem lazımmış gibi hissediyordum. Gerginliğim tırmanırken araba durdu, hızlıca parayı uzatıp çantamı sırtlandım. Şirkete, sanki yıllardır burda çalışıyormuş gibi girdim. Öyle bir özgüven, öyle bir cesaret... Asansöre bindiğim an kalbimin sesi doldu küçük yere. Kapı açılma sesi beni kendime getirdi. Kalp seslerinin beni rahatsız ettiği yerden hemen çıktım, Tae ilerdeki bir kapıyı usulca örttü, beni görünce elini kaldırıp gülümsedi. Çenesine indirdiği beyaz maskesi kırıştı. Elindeki şapkayı kafasına geçirip yanıma adımladı. Üstüne bol bir gömlek giymişti, altında da yine kumaş pantolonu vardı. Boynuna astığı meşhur fotoğraf makinesini eline aldı.

'Herkes beni uyuyor sanıyor.' Küçük bir çocuk gibi sırıtıp önümden geçti, kullandığı parfüm ya da vücut losyonu, her ne ise, beni mahvetmişti.

'Gizli bir yolculuk olacak..' ellerimi önümde alkış yapıp, aşırıya mı kaçıyorum diye Tae'yi süzdüm. Tepkisiz yüzünü görünce 'afedersin' deme ihtiyacı duymuştum. Gözlerini kısıp kare gülüşüyle sırıttı. Elitle kolumu sıvazladı,

'Şaka yapıyorum,' sonra yine yüzünü ciddileştirip kaşlarını kaldırdı ' ya da yapmıyorum.'

Arkasından sarhoş gibi ilerledim. O tam bir dengesizdi, zaman geçirmeyi kesinlikle seveceğim biriydi. Biliyordum. Dudaklarıma mani olamayıp gülümsemeye başladım.

'Planının içinde yemek de var mı, galiba acıkıyorum.' karnını tuttu, dudaklarını açıp kapattı. Çantamı gösterip sırıttım, gelen asansöre bindim. Bir ara aynaya bakıp şapkasının altından saçlarını düzeltmişti. Onu izlediğimi fark ettiğinde tuhaf bir ortam oluşmuştu aramızda. Önüne dönerken bana kare gülüşünü yaptı.

'Teşekkürler' dedim birden, yan profili o kadar güzeldi ki. Bana döndü, bakışları bir an yüzümde gezindi sonra da gülümsedi.

'Sözümü tutuyorum.' Diyerek omuz silkti, tek eli şimdi cebindeydi, ne ara en alt kata gelmiştik?! Otoparkta çağırılmış olan özel bir taksiye bindik, daha önce Seul'de hiç böyle bir taksiye binmemiştim. Namsan Park diye gideceğimiz yeri söyleyince Taehyung yüzüne geçirdiği maskeyi inidirip şaşkınca bana baktı;

Joon | Kim NamjoonHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin