'Bir de bana bağırıyordun telefonda, sen kaçta geldin dün gece? Sabah mı demeliyim yoksa...'
Gözlerimi ovuşturarak Lavi'nin karşısına oturdum. Hala uykum vardı, yine düzgün uyuyamamıştım ve gece eve nasıl geldim hiçbir fikrim yoktu. Çok içmemiştim; ama bu sarhoş olmadığım anlamına gelmiyordu. Ben mutluluk sarhoşuydum, en azından dün gece için öyleydi.
'Aslında çok geç gelmedim, sen erken uyumuştun.' Haklıydım, eve vardığımda saat gece birdi. Yoongi bana mesaj atmış işlerinin daha yeni bittiğini yazmıştı, bu gece yurda geçip dinlenmek istediğini de eklemişti. Ben de onlar gelmeden evden çıkmıştım. Hannam ile şu anki kaldığımız ev hayli uzak olduğu halde, yol bana beş dakika gibi gelmişti. Tamamen mutluluk sarhoşuydum, tabi veda süreci ve onu bir daha ne zaman görürüm düşüncesi ile baş başa kalınca işler tamamen değişmişti.
'Galiba birbirimize anlatacaklarımız var.' Lavi önündeki bardağı dudaklarına götürüp bir yudum aldı, sonrasında masaya koyduğu bardakla oynamaya başladı. Gözlerinin içi parıldadı, bir şeyler olmuştu. Belliydi. Hayli merak ediyordum da ama kafam hala dün gecedeydi. Toparlanamamıştım. O hevesle Tae ile geçirdiği günü anlatmaya başladı benim aklımsa Joon'daydı. Yaptığım belki yanlıştı; ama zihnime söz geçiremiyordum. Onunla geçirdiğim her anı hatırlamaya başladım, o anlattıkça kendi heyecanım ile karşılaştırıyordum, yaşadıklarımı düşünüyordum. Gerçekten şu an bile bunu oturup konuşuyor olmak çok tuhaftı, biraz saçmaydı. Belki imkansız; ama sonuçta konuşuyorduk. Lavi farklı bir kişiden bahsediyor gibiydi, anlattığı V değil de bambaşka biriydi. Hayal edemiyordum o anlatırken. O kadar imkansıza oynuyorduk ki, kimlik karmaşasının içine girmiştim bile.
' Peki ya daha sonra görüşecek misiniz, yani sence görüşmek ister mi?' Yüzündeki ifadenin soluşunu izledim, heyecanı silinip endişeye dönüştü.
'Bilmiyorum, belki. Karşımda başka biri olsa net cevap verebilirdim.' Kısa saçlarının yarısını tepesinde topuz yapmıştı, çıkan birkaç saç tutamını daha sokuşturup konuşmaya devam etti ' ben ne yaşadım, kimleydim idrak edemiyorum. Farkına varamıyorum, o kadar tuhaf ki. Ne düşüneceğimi de bilmiyorum, kendimi ona yakın hissediyorum, ama uzağım biliyorum. Tanımadığım biriyle gibiydim Namsan'da. Bundan şikayetçi değilim; ama yine de ne bileyim...' derin bir nefes aldı ' çok şey bekliyorum galiba, olmayınca hayal kırıklığına uğruyorum.'
Haklıydı.
'Bence biraz akışına bırakmalısın, çok güzel vakit geçirmişsiniz ama sadece o günü baz alarak düşüncelerini yönlendiremezsin, duygularını da öyle.' Boğuk sesim beni rahatsız etmişti, ayağa kalktım kaseye mısır gevreği doldurup yerime geçtim. Yumuşaması için taneleri süte iyice bulayıp ağzıma attım.
'Doğru, bunu çok yapıyorum. Aslında yapmamam lazım. Hareketlerine anlam yüklemeye çalışıp durdum tüm gece, '
'Bu seni ümitlendirmekten başka bir şey yapmaz, ha bir de şizofrenlik seviyeni arttırır o kadar.' Ağzıma kaşığı götürüp sırıttım.
Lavi bacağıma ayağıyla vurup konuştu 'Sen çok mu farklısın...' Gözleri üzerime bir kez uğrayıp hemen koltuğa kaydı. Ben daha beterdim, saçma sapan bir yol izliyordum şu an. Sonu yok gibiydi, ben göremiyordum. Sadece ilerliyordum, zararını sonra görecektim bunu da biliyordum. En kötüsü de yaptığın şeylerin sana getireceği zararın farkında olarak ilerlemekti. Zarar göreceğini biliyorsun ama yine de ilerliyorsun. Soğuk suyu hayal ederek ateşte yürümek gibi bir şeydi.
'Dün gece Joon'laydım. Beraber yemek yedik, biraz konuştuk. ' gözlerimi kaseye çevirip kasenin içindekilerle oynadım. 'Konserden sonra dönüyorum, biliyorsun. Bunu ona da söyledim ve bana gitmeni istemiyorum dedi.' Duygu karmaşasından çıktığım an kafamı kaldırdım. Lavi şaşırmış görünüyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Joon | Kim Namjoon
Fanfiction'Hayaller ne kadar da güzel' demiştim oturduğum yerden düşüncelere dalarken. Kim bilebilirdi ki yaptığım aptalca bir seçimle hayallerime ulaşacağımı.