Şimdiki hayatım bir tekerleğin içinde gibiydi birileri yönlendiriyor ben de o beni nereye savurursa oraya gidiyordum. Görüşme de tam anlamıyla böyle geçiyordu işte .
Galiba bulunduğum yer bir toplantı odasıydı; oval büyük bir masa yanlarında siyah deri sandalyeler ve kapının hemen yanında kalan beyaz bir ekran.... Hızlıca girdiğim oda oldukça sessizdi, birkaç tok adım sesiyle masanın başında oturan adamın önünde dikildim. Açıkçası böyle bir görüşmeye hiç gelmemiştim, ne yapmam gerektiğini bilmiyordum. Birkaç yalandan öksürüğü havaya verdim. Karşımda suratsız olarak tanımladığım, saçları seyrelmiş, beyaz tenli bir adam oturuyordu. Elindeki kağıtlara bakıp sessizliği bozmadan oturmam için yanındaki sandalyeyi işaret etti. Kulaklarımda uğuldayan kalbim klimanın serinliği ile az da olsa durulmuştu, önümdeki siyah sandalyeyi çekip oturdum.
Ellerimi bile nereye koyacağımı bilmiyordum, kendimden emin davranmak istiyordum ama duruşum daha çok kendine güvenmeyen, asosyal insan duruşuydu. Derin bir nefes alıp vücudumu dikleştirdim, şimdi daha iyiydim.'Luna demişsiniz adınız için...' orta yaşlı adam boğazını temizleyip konuşmaya başlamıştı. Bu bir soru değildi ama evet diye mırıldandım. Birkaç homurtudan sonra devam etti.
'Adınız bizim için çok önemli değil gerçi onlar değiştirilebilir, ben daha çok yaptığınız iş ile ilgileniyorum.'
Kafamı belli belirsiz sallayıp ağzından dökülecek kelimeleri sabırsızlıkla bekledim.'Üstünde çalışmış olduğunuz şarkı beni biraz meraklandırdı, ' bir nefes alıp önündeki kağıtları dosyaya kabaca yerleştirdi.
'Bundan iyi olduğunuz tanımını çıkarmayın yalnız, eksikleriniz çok. Özellikle sesiniz yarım ton aşağıdan geliyor birkaç yerde de çatlamalar mevcut. Şarkının alt yapısına gelirsek, bilindik bir ritmi var; ama aradaki tonlamaları sevdim.' Elini az önce kapattığı dosyanın kapağını hafifçe açmak için kullandı kısa bir göz gezdirmenin ardından
'Sözler fazla kasıntı. Daha farklı yerlerde yükselebilirmişsiniz ama siz düz söylemeyi tercih etmişsiniz. Arkadaki sıkıcı ritimle birlikte şarkı daha da sıkıcı olmuş.'Aldığım olumsuz, kötü, berbat, bok gibi her eleştiriyle oturduğum yerde çöktüm. Kafamı önüme eğdim, kendimi sorguladım adamın her lafında. Gözlerimi parmaklarıma dikip devam etmesini bekledim.
'Sizi buraya çağırmamızın tek nedeni o farklı tonlamalar, işte onlara gerçekten bayıldım. Sizden farklı bir şeyler dinleme isteği uyandırdı bende, umarım başka bir çalışmanızı getirmişsinizdir.' Deyip neredeyse sinsi olarak tanımlayacağım alttan bir bakış attı bana. Bir elini de masada bana doğru uzatmıştı.
Yerimde rahatsızca kıpırdanıp söylediği şeyleri idrak etmeye çalıştım. Bir yanımda sinirden yanan bir düşünce vardı yanaklarıma kadar ulaşıyordu yangısı; diğer yanımda bana sonuna kadar güvenen Lavi'nin çabası.... Benim için uğraşmıştı, şimdi bu eleştirilere sinirlenip çekip çıkamazdım bu odadan. Tanrı biliyor ya ne çok isterdim şu sırıtmış yüzü dağıtmayı....
'E-evet. Tabiki getirdim.' Diyerek hazırladığım flaşı çıkarmak için çantamı kurcaladım. Flaşbellek gözümün önündeydi ama ben sakinleşmek için arıyor numarası yapıyordum. Çok bekletmeden masa üstünden bana beklenti içinde bakan adama doğru sürükledim küçük şeyi.
Aç bir kurt gibi elime atılıp flaşı aldığı gibi önündeki dizüstü bilgisayara takmıştı emeklerimi, duygularımı ve diğer her şeyi.
Gergindim, sinirliydim. Benim burda ne işim vardı? Bu içi kokmuş endüstri, duygulardan ne anlar diye kafamda kendimle kavga ediyordum. Gerek var mıydı tüm bu kötü eleştirilere? Sadece bakıp bizim için yeterli değilsiniz diyemez miydi?...
Dosyalarda gerekli ayarlamaları yapan adama daha fazla bakmak istemiyordum, o sinirlerimi bozuyordu. Derin bir nefes alıp kafamı soluma döndüm buğulu camdan gördüğüm iki silüet yerinde duramıyor kıpır kıpır bir o yana bir bu yana hareket ediyordu. Lavi'nin silüetine bakıp yine derin bir nefes aldım. O benim yerimde olsa, aynı eleştirilere maruz kalsa belki de ikinci şarkıyı dinletmezdi bile; bense başka şansım yok gibi hissediyordum. Bu benim son şansımdı ve sinirime yenik düşerek şansımı mahvetmeyecektim. Sadece biraz sabret dedim içimden.Ayarlamarı sandığımdan uzun sürmüş sesi hoparlöre bir program aracılığıyla vermişti. Şimdi şarkının tonlamalarını ve diğer her şeyi görebiliyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Joon | Kim Namjoon
Fanfiction'Hayaller ne kadar da güzel' demiştim oturduğum yerden düşüncelere dalarken. Kim bilebilirdi ki yaptığım aptalca bir seçimle hayallerime ulaşacağımı.