Aitlik

613 51 21
                                    

Her yerdeydiler.

Büyük çaplı bir virüs gibi telefonumu ele geçirmiş, ordan wifi ağına girmiş sonra da tüm elektronik eşyalarımıza sinsice yerleşmişlerdi. Editlenmiş tonlarca video, kafa yorulmuş bir sürü teori ve kalp eriten bir sürü görsel yayınlanmıştı. Yine çoğunu özel fanlar çekmiş kendi bloglarına atmıştı, beslenmesi gereken yavru kuşlar olan diğer fanlar ise her bir fotoğraf karesini didiklemiş hepimizin ayrıntılarda boğulmasına katkıda bulunmuştu. Bu böyle bir sistemdi, biri gidince hepimiz alaşağı ediliyorduk. Açıkçası konserlerinden sonra gelen sürecin bu kadar karın ağrılı olduğunu bilmiyordum, kendim için diyordum. Ben öyle fazla konser videosu izlemezdim, ulaşamayacağım bir ortamla kendime eziyet etmezdim başka bir deyişle, sadece onların müziğini seven bazı konularda onları takdir eden biriydim, en fazla yaptığım; konser için Kore'ye gelmekti. Hepsi buydu... Şimdi böylesine karmaşık bir ortamda kendimi bulmak tahmin etmediğim bir şeydi açıkçası.

-Lavi
Sağlam kalamıyorum artık yeter.

Bana konserde çekilen bir videoyu göndermiş altına da nacizane yorumunu eklemişti. Aynı evde olmamıza rağmen bunu hep yapardık. Hatta sosyal medyanın direkt mesaj bölümünden başka, mesajlaşma uygulamasından bambaşka bir konu konuşabilirdik, aynı anda! Biz böyleydik. Bana attığı gönderiye tıkladım, videoda Jungkook bir oktav atlamış tüm tüylerimi diken diken etmişti, kıskanmamak elde değildi. Sesi, bazı şarkılarda kendine hayran bıraktırıyordu. Gözlerimi ovuşturup yer yatağımdan çıktım, aramızdaki sürgülü kapıyı tek bir hamlede açıp yatakta yan dönmüş elinde telefonla uğraşan Lavi'ye baktım. Güne böyle uyanmak onun da benim de ilk tercihi değildi, sonuçta tek yaptığımız sosyal medyaya girmekti.

'Artık bakmak istemiyorum, beynim uyuştu. Al bunu benden' telefonunu bana uzatıp diğer eliyle gözlerini kapattı

'Benden yardım bekleme seninle aynı durumdayım'

Lavi telefonunu yatağa sertçe bırakıp yattığı yerde tepindi. Haline güldüm, bu çok komikti. Biraz da saçma...Ama dediğim gibi bir kere bu batağa düşünce bir daha çıkamıyordunuz. 'Geç kalmak istemiyorsan şimdi kalkmak zorundasın. Bunu koşturarak yapmak istemiyorum' gerçekten her işim, istisnasız her işim, koşturmacayla geçerdi benim. Buna rağmen şaşılacak derecede iyi sonuçlar aldığım zamanlar da olurdu; ama genel olarak bir telaş bir acelecilik söz konusuydu. Konsere giderken bu saçmalıkları yaşamak istemiyordum. Kafam çok yerinde olmayacağı için bir de acelecilikle zaman kaybedemeyecektim. Evet, acelecilikten de zaman kaybedilirdi.Unutulan anahtar, konser bileti, kimlik.... gibi.

Henüz düzelttiğim yer yatağına tatmin olmuşçasına bakıp banyoya ilerledim. Sabahları iki vazgeçilmezim vardı benim; tüm stresi atmamı sağlayacak ılık bir duş, uykumu açacak güzel bir kahve. İşte bu ikisi harika şeylerdi. Suyu açıp biraz ısınmasını bekledim, nerde olursanız olun, sıcak su direkt gelmiyordu sadece bekleme süreniz değişiyordu. Kısa bir şampuanlanmadan sonra daha dinç hissetmiştim... Yalnız kendime ayırdığım o kısa rahatlama anı, duştaki buhar ve odaya geçen benle beraber tükenmişti. Sıcak su ne kadar kaslarımı gevşetmiş olsa da sonbahar kendini havalarda gösterdiği için düşük olan direncimi mikroplar hedef alıyordu. Arada üşüyordum, boğazım da çok iyi durumda değildi, akşamki hava durumuna bakıp valizden bir şort bir de uzun kollu çıkarıp hemen giyindim. Ne kadar soğuk olduğu önemli değildi, saçlarımı kurutmayı pek sevmezdim, havluyla kafamı karıştırıp terliklerimi sürüyerek mutfağa gittim.

Derin bir nefes çektim içime 'sonunda yağda yumurta yiyeceğiz demek'  her sabah kahvaltıyı geçiştirdiğimiz için kahvaltı etmeyi çok özlemiştim. Sadece kahve içmek bizlik bir şey değildi ya da cornflakes gibi yiyecekler tüketmek. Zaten çok da sağlıklı değildi, bunların zararı üstüne uzun uzadıya hicvedebilirdim; ama yine de yerdim. Türk toplumunun, özellikle gençlerinin, dizilerden, filmlerden böyle şeylere özendiklerini biliyordum. Bu ürünlerin pazarlama stratejilerini de pek tabii iyi biliyordum. Diğer doksan kuşağı gibi benim de küçüklüğüm Ninja Turtles ile geçmişti... Ama ne var ki stratejilerin dışında gelişen şehir hayatı ve beraberinde getirdiği hızlı yaşam, bizi buna itiyordu. Kabullenmekten başka seçeneğimiz de yoktu. Bu arada pizzayı çok severdim diğer fast food ürünlerini de... Benim kararlılık seviyem bu kadardı işte.

Joon | Kim NamjoonHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin