Bira

645 51 7
                                    

Başım  çatlıyordu.
Saatlerdir boya kokusunun içindeydim.
Yoongi'den talimatları aldığımdan beri hep bilgisayar başında müzik programı ile uğraşıyordum.
Saçlarımı kestirmiştim.-bunalım birinci evre-
Ve sonunda yeni evimize taşınmıştık.

Bay Kim'in yardımıyla çıktığımız evimiz bir penthousetu. Kapıdan girince ayakkabılarımızı çıkarabileceğimiz daha derin bir alan karşılıyordu bizi solumuzda ise beyaz gömme bir dolap vardı, ki kapı açılınca kapının arkasında kalıyordu. Parke zemine küçük bir basamak ile geçiyorduk. Hemen solumuzda buzdolabı onun devamında da mutfak tezgahı vardı. Bunların önüne iki kişilik açılıp kapanabilir bir masa koymuştuk, iki tane de sandalye... Mutfağın karşı duvarında füme gri, oldukça yumuşak bir koltuğumuz üstünde de rengarenk yastıklarımız duruyordu. Önündeki masif, açık renk sehpaya Seul'den aldığımız ıvır zıvırları koyup süslemiştik. Evin bize ait görünmesi için kendimizden bir parça katıyorduk işte.

İçeri doğru ilerledikçe açık alanda bir boşluk oluşuyordu, pencere kenarına ben çalışma masasını koyup oraya yerleşmiştim Lavi ise ,ışığın sağdan gelmesi için, tuvallerini ve çalışmalarını yerleştireceği yeri mutfağın ilerisindeki köşeden yana kullanmıştı. Tüm bu saydığım mekanı yatak odalarından ayıran, açık kahve tonunda, eski Kore evi tipi sürgülü kapılardı. Benimki sağda Lavi'ninki ise solda kalıyordu. Bu iki odayı ayıran şey de sürgülü kapıdan başka bir şey değildi. Evin komik bir yanı da vardı. Banyo odaların ortasında kalıyordu. Banyoya girebilmek için aradaki sürgülü kapıyı açıp öyle içeri geçebiliyorduk. Buna Lavi de ben de çok gülmüştük; ama bunlardan hiçbiri ama hiçbiri bu evdeki favori yerim değildi. Banyo bile bu sırayı savmıştı...

Benim bir numaralı mekanım evin terasıydı! Dış kapıdan çıkınca çatı ve gökyüzü manzaralı bir terasımız vardı. Oraya ev sahibi ya da bir önceki oturanlar kırmızı bir koltuk atmış önüne de derme çatma bir sehpa koymuştu. Lavi ile tek eklediğimiz şey minik led ışıkları çatıdan uzanan ipe dolamaktı. Sonuç olarak harika bir mekan elde etmiştik. İşte burayı Türkiye'ye gitsem bile bulamazdım. 

Biraz hava almak için çıktığım terasta, kırmızı koltuğa kafamı dayadım. Son günlerde gözlerimi açacak enerjim bile yoktu. Yoongi ile olan görüşmemden sonra sürekli ama sürekli çalışmıştım, gerçi Lavi'nin de benden aşağı kalır yanı yoktu. O, yaklaşan bir sergi için tablo yetiştiriyor ben ise birden fazla şarkı üstünde çalışıyordum. Bazılarını kendi başıma halledemeyip Lavi'den akıl alıyordum ama yine de baş edemiyorduk. Yoongi ile görüşmem gerekiyordu; ama o da yeni albümün tanıtımı için Amerika'ya gitmişti. Her şey çok karışıktı.

'Hey, iyi misin?' Lavi kırmızı şortlu pijamasının üstüne bir hırka giymiş kafasını kapıdan uzattı.

'Evet, oldukça.' Deyip gülümsedim. Tekrar içeri girdi çok zaman geçirmeden evden elinde iki şişeyle çıkıverdi.

'Al bakalım, bugünün ödülü.' Elime tutuşturduğu birayla koltukta doğruldum. Çok susamıştım, kapağını çevirip büyük bir yudum aldım. Lavi'de beni tekrarlayıp ayaklarını sehpaya uzattı.

'Ee, üstünde çalıştığın şarkı bitti mi?'
'Tçık. Üstünde çalıştığın tablo bitti mi?'
'Tçık.'

Yine biramdan yudumladım, içimden gülmek geliyordu ki daha fazla bastıramayıp kahkahamı dışarı bıraktım . Nedensiz gülüşüme bir müddet sonra Lavi de katıldı.
'Neye gülüyoruz?' Demişti kıkırtısının arasında
'Galiba' dedim 'galiba bir şeyleri başarıyoruz.' Daha büyük bir kahkaha attım bu sefer. Sesim kıkırtılara dönüştü yine yudumladım birayı.

Lavi şişeyi göbeğine koymuş kafasını bana döndürdü ' Gerçekten, hayal edemeyeceğim bir şeyi yaşıyorum. Geçen gün sana Yoongi ile görüştün mü dediğimi hatırlıyor musun?'
Gülümseyip hemen onayladım.
' düşün sana Yoongi'yi soruyorum. ' gözlerini kapayıp gülmeye devam etti.

Joon | Kim NamjoonHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin