Kaçış yeri

393 35 3
                                    

Bir ara ayağıma konan kelebeğin mutluluğuyla onu seyre daldım, ne tuhaftı hayatta hepimiz onun gibi olmak istiyorduk belki de öyle yaşadığımızı sanıyorduk. O güzel renklerimiz, saflığın altında ipeksi kanatlarımızla narince, ordan oraya uçmak bize cazip geliyordu. Aslında kırılganlığı değil de saflığı bize çekiciydi. Düşüncemize göre hepimiz birer kelebektik, saflığı temsil ediyorduk bir gün özgürce uçmayı düşlüyorduk tepe tepe gezmeyi bir yerler keşfetmeyi...Tüm bunları düşlerken bir günlük ömürlerini hesaba katmıyorduk. Bir günlük hayatı saflığa tercih eder miydik? Bir güne tüm dünyayı sığdırabilir miydik?

'Ya her şeyi mahvedersem, her şeyi kaybedersem yani...' bir gün bunu demiştim Lavi'ye... Yarın yokmuş gibi yaşamıyordum ama kaybetmeyi de düşünmüyor değildim. Tekrar sıfıra dönme fikri şu sıra yine beynimi kurcalıyordu. Her aldığım teklif beni bir adım daha yukarı taşıyordu, bu güzeldi ama sorumluluklarım artıyordu. Onların altında ezilmekten başaramamaktan korkuyordum arada.

'Ben de korkuyorum, arada endişeleniyorum da. Belki buralara kolay gelmedik ama en baştan başlama fikri beni korkutmuyor artık. Daha genciz, hayatımıza sığdıracağımız bir dolu anı var. Eğer bir gün başıma gelirse seve seve göğüsleyeceğim bu yükü Lu. Belki de hayatımızın o evresi öyle gitmeli... Bilemeyiz.' Demişti. Harfi harfine aklımdaydı sözleri. Düşüncelerimi değiştiren üstümden tüm yükü alan bir sözdü bu. Çabalamaktan başka yapacağım bir şey yoktu olmazsa da yine başımın çaresine ben bakacaktım; çünkü zamanında yapmıştım.

Güneşin, suyun üstünden buğulu yükselişi yorgunluğumu dizginliyordu. Arkamızdaki 7/24 açık olan marketten aldığımız acılı kurutulmuş kalamarın sonunu dişlerimin arasına yerleştirdim. 'Güzel bir geceydi...'

Lavi kahkahasını koyverdi ' hesabıma da para yatıracak mısın?' Kumlardan kafasını kaldırıp saçlarını kurcalamıştı.

'Terbiyesiz' kıkırdadım. Kollarımı bacaklarıma sarıp biraz manzarayı izledim. Sonra telefonumu çıkarıp güzel bir fotoğraf çektim Joon'a atmak istiyordum. Eminim onun gördüğü manzaralar, yaşadığı anılar arasında benimki minik bir yer kaplıyordu; ama şu an hiçbir şeyi Busan'a değişmezdim. Telefonu kenara koyup usulca ayağa kalktım. 'Her yerim ağrımış'

'İlk otobüsle dönelim mi? Bay Kim mesaj atmış onunla görüşmem gerekiyor.' Dudaklarını üzgünce sarkıttı. 'Sabah sabah...' diye de ekledi. Gözleri çökmüş ve uykuya direnmeye çalışıyordu. İkimizin arasında bir sıralama yapsak en uykucu ben olurdum gece tavuğu da Lavi. O hep erken uyurdu, erken de kalkardı. İçten içe emekli hayatı yaşadığını düşünüyordum, bir sabah uyandığımda bulmaca çözer şekilde bulsam onu, garipsemeyecektim. Lavi'yi onaylayıp çöplerimizi topladık, giderken iz bırakmadığımız için kendimce övündüm. Doğa insansız daha bir güzeldi çünkü...

'Sen ne yapacaksın bugün? Şirkete gidip sözleşmeyi teslim et tekrar bir görüşme yap her şeyi açıklığa kavuştur bence.' Dedi Lavi uzun süren otobüs yolculuğunda, onu uyuşukça onaylayıp pek de rahat olmayan uykuma geri dönmüştüm. Pek şirkete gidesim yoktu, her gittiğimde ayrı bir heyecanım olurdu şimdi benim için bir binadan farksızdı; çünkü içinde görmeyi umduğum insanlar yoktu.

Havanın bunaltıcılığı saatler geçtikçe ilerliyordu, şirkete gidip imzaladığım sözleşmeyi verdim. Birkaç şey üstünde konuştuk konser sonrası ortak çalışmalara başlanılacaktı. Şimdi anlıyordum daha bir albüme doymadan yenisinin nasıl geldiğini, asla dinlenmiyorlardı. Çoğu işi onlar için halledecek bir sürü insan vardı, daha doğrusu arkadaki takım çalışması yadsınamayacak kadar çoktu. Bir kez daha sıkı çalışmalarına hayran kaldım, umarım bu tempoya alışabilirim diye geçirdim içimden.

Joon | Kim NamjoonHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin