Kahve ödülü

539 38 14
                                    

Diyordum, hep de diyecektim. Stüdyo ortamı bambaşkaydı. Akustik müzik sesi bambaşkaydı. O şarkı çalarken arkadaki boğuk ses, kulağına arada vuran kendi sesin bambaşkaydı. Haliyle içim içime sığmıyordu, vücudumdaki heyecanı, adrenalini anlatamazdım. Kıpır kıpırdım ama dışım çok durgundu, birazdan kızaracaktım. Kendimi kastığımda hep bu olurdu; ellerim ve ayaklarım buz tutar, yanaklarımsa alev atardı.

'Bu tona çıkabileceğimi sanmıyorum.' Üzülerek oturduğum yerden kalktım. Elimde, şarkım için oluşturulan yeni bir ritim , uyumlu olması için eklenmiş birkaç söz ve nota kalıbı vardı. Beş altı seferdir bu şeklini deniyorduk ama sonuç ortadaydı. Ben bu şarkının yavaşça içe işlenmesinden yanaydım. Onlarsa daha canlı tonlar eklemişti,
'Ben bu şarkının hüzünlü tarafını seviyorum, şimdi fazla canlı bir pop şarkı gibi olmuş.' Bunları hangi cesaretle demiştim bilmiyordum ama demiştim işte. Docskim klavyesinin üstüne koyduğu kağıt yığınının en altından bir not çıkardı. Kafasını elindeki kalemin arkasıyla kaşıyıp kısa bir göz attı.

'Beğenmediğini mi söylüyorsun?' Küçümseyici bakışları üstümde gezinip birkaç korece laf etmişti baterist.

'Beğendim; ama yazdığım şeyin duygusunu vermiyor gibi.' Çekinerek tamamlamıştım cümlemi, halbuki şarkı bana aitti. Böyle bir ortama ilk kez girmiyordum, tamam ikinciydi... Ama böyle insanlarla ilk kez çalışacaktım, ne yapmam, nasıl davranmam gerektiğini çok kestiremiyordum haliyle kasılıyordum. Bir yandan düşüncelerimi içimde öğütmek de istemiyordum. İyice karışıklaşmıştım.

'Belki de bunu denemeliyiz.' Bir an düşüncelerimin ortasına atlayıverdi Docskim, bateristle kısaca bakışmış sonra tekrar elindeki nota vermişti ilgisini. Baterist bir şey diyecek gibi oldu sonra sustu. Kendimi rahatsız hissetmiştim. Docskim'in yanına gidip klavyesinde bastığı tuşlara ve mırıldandığı melodiye kulak kabarttım. Gergindim, dikkatimi veremiyordum; ama o çok odaklanmıştı, Docskim'in ciddiyetini görünce ben de kendimi düzelttim. Kafamı buna vermeliydim. Ne olacaksa güzel olmalıydı, emeklerimin boşa gitmesini istemiyordum.

'Bu nota kalıbı sesine daha uygun gibi' yumuşak çıkan sesi bir an parmaklarından ilgimi çekti ben de onunla mırıldanmaya başladım, onaylamam saniyelerimi almıştı. Evet, böylesi kesinlikle daha iyiydi. Ben, bir melodinin bana hissettirdiğiyle anlattıklarının aynı olmasını isterdim. Hüzünlendiğim bir şarkıda anlatılan şey gece partilemek olmamalıydı. Şimdi bana aktarılan bu melodi tam da anlattığım hissi veriyordu işte. Kendine mani olamadan aşık olmayı anlatıyordu.

Bu melodiyi sevmiştim.

Docskim kafasını kaldırıp bana baktı 'tamam bu nota anahtarından devam ediyoruz. Eklediğim sözlerin yerine de bunları kullanalım, daha iyi olacaktır.' Uzattığı not kağıdını elime aldım. Yazıyı anlayabilmek için birkaç tur attırmak zorunda kalmıştım. Yazılar karışık olunca Korecem hata veriyordu, bir şey anlamıyordum. İşaret parmağını kağıda doğrultup bana açıklama yaptı
' ben de oradaydım, geceyi düşlüyordum. '

Anlamaz bakışlarım Docskim'i buldu ama konuşan bateristti ' üstünde yazan şey bu' omuz silkip dizine dayadığı dirseğini kaşıdı. Umursamaz görünmeye çalışıyordu, varlığımdan rahatsız olduğu belliydi; ama arada benden çekindiğini düşüneceğim hareketler yapıyordu. Çok takılmamaya çalıştım. Elimdeki hızla yazılmış gibi duran sözlere döndüm yeniden, melodiyle uyumu yakalayan heceler sanki başından beri oraya aitmiş hissi vermişti. Üstelik bu sözü sevmiştim, bir çeşit cevap gibiydi. Adamdan 'ay'a sunulan bir söz gibi...

'Ben de oradaydım, geceyi düşlüyordum.
Kumlar kadehimdi sarhoş oldum
Bir günahkar gibi sarhoş...' hiç bir çaba göstermeden mırıldandığım sözler tam yerine oturmuştu. Gerçekten çok sevmiştim, o içime bir türlü sinmeyen bir yerlerde hep var olan eksikliğini gidermişti parçanın. İşte şimdi bir bütündü bu şarkı, yeni gelen sözler ve melodisiyle.

Joon | Kim NamjoonHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin