Prodüktör?

606 52 9
                                    

Artık Woo Bin ile kalamazdık. Bu kesin bilgiydi, bir an önce başka bir ev bulup burdan çıkmalıydık. Akşamları onu görmemek için erken uyumaya başlamıştım resmen. Yaptığım da çok doğru değildi hani.
Umarım Lavi bugün ev işini hallederdi. Sabah Bay Kim ile görüşmüş tek boş saatinin üç dört arası olduğunu söylemişti. Konserin Asya ayağı hala devam ediyordu onun dışında da albüm hazırlıkları vardı. Dolu olmakta o kadar haklıydı ki. Onu anlayabiliyordum; ama yine de Lavi'nin benimle gelmesini dilemedim değildi. Taksi ile bu lüks diyebileceğim siteye girerken daha da gerilmiştim çünkü. Yanımda biri olsa beni sakinleştirse iyi olurdu.

Taksiden inip kağıtta yazan binaya ilerledim. Kapıdaki güvenlikten geçerken, ev sahibine telefon edilip onay alındı. Bu biraz rahatlamamı sağlamıştı, her yerde kameraların olması da güven duygumu yeniden kazandırmıştı bana. Asansörde bir ileri bir geri gelip aynada saçlarımı düzelttim. Küçük bir çınlama sesinden sonra kapı  dokuzuncu katta açıldı. Her katta bir tane daire vardı, hemen sağ taraftaki girişe yönelip zili çaldım. Beklersem vaz geçerim diye korkmuştum.

Kapı yavaşça açıldı, bu sahnenin sadece filmlerde olduğunu sanardım ama bildiğin gerçek hayatımda da oluyordu. Dudaklarını birbirine bastırarak güldü.
'Merhaba' dedi ağzının içinden konuşarak
Arkama dönüp baktım, karşımda duran kişinin var olduğuna inanmamıştım. Şu an o burdaysa ben burda değilimdir diye düşünüyordum. Mırıldayarak merhaba dedim. Zorla güldüm.

'Imm... Bu garip oldu, içeri gelsene.'

Yoongi'yi ikiletmeden eve adımladım. Yerlere beyaz, parlak granit döşenmişti. Ayakkabılarımı çıkarıp bana ayırdığı terlikleri giydim. Beyaz çoraplarım burdan komik görünüyordu.
Yoongi yırtık bir kot giymiş üstüne de ünlü FG tişörtlerinden geçirmişti. Önümde yürürken son gördüğümden daha zayıf olduğunu düşündüm.

Ev oldukça geniş ve ferahtı, duvarlar koyu bir renge boyanmıştı, yer döşemesiyle zıt kontrast oluşturulmuştu. Salon ile mutfağı birbirinden ayıran bar masasıydı, açık bir dizaynı vardı. Yerden tavana kadar olan camlar ise tüm salon havada uçuyormuş hissi veriyordu. Evini sevmiştim. Yoongi ayağını sürüyerek mutfağa gitti, ben de masa ile salon ortasında kalakaldım. Bir an ne yapacağımı şaşırdımsa da çok düşünmeden yüksek taburelerden birine oturdum.

'Kahve içer misin?' Deyip iki elini de masaya dayadı.

'Olur' diyebildim. Şimdi Yoongi ile görevleri değişmiştik. Ben ona değil o bana kahve hazırlıyordu. Kısa sürede büyük bardağı masada önüme sürdü.

'Seni şaşırtmış olmalıyım.' Dedi yüzümü göstererek.

Anında yüzümü ellerimin arasına aldım,
'Üzgünüm, kontrol edemiyorum.' Dedim samimi şekilde.
Bana gülümseyip kahvesinden içti.

Biraz rahatlamayı diliyordum, etrafa bakıp söze girdim
'Evin gerçekten güzelmiş, burası senin değil mi?' Şimdi Busan'daki halim geri geliyordu işte, bundan memnundum.

'Evet,' işaret parmağıyla gözünün altını kaşıdı,  'normalde yurtta kalıyoruz. Bu ara çok yoğunum, seninle görüşeceğim için evime geldim.'

'Benimle görüşeceğini kimse bilmiyor mu?' Safça sormuştum bunu, aklıma bir an Joon düşmüştü çünkü.

'Hayır, bu grupça ya da şirket adı altında yaptığım bir şey değil. Min Yoongi olarak yaptığım bir şey. '  bardağını eline alıp salona adımladı. Bu büyük evde onunlayken kendimi garip hissediyordum. Zihnimdeki Suga'yı yıkıp yerine Min Yoongi'yi yerleştirmişti çoktan.

Joon | Kim NamjoonHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin