Ruhani şarkı

483 49 9
                                    

Gerçekten kendimden emindim. Güvenliği geçerken iş görüşmesi için geldiğimi rahatça söylemiş, biraz daha ilerlemiş Korecem ile onlarla çok da iyi anlaşmıştım. Bana, zaten yerini bildiğim, asansörü gösterip çıkmam gereken katın bilgisini vermişlerdi. Bunu da biliyordum, sakındığım o kata şimdi bile isteye gidiyordum. Asansördeki aynada saçlarımı düzeltip dişlerimi kontrol ettim, bunu hepimiz yapıyorduk. Sırt çantamı elime almanın daha uygun olacağını düşünüp kısa bir pozlama verdim. Kesinlikle böylesi daha iyiydi.

Küçük çan sesiyle kapılar beyaz koridora açıldı. Her zamanki gibi soğuktu, aşağı katlara göre daha az kalabalık olan koridorda ilerleyip büyük bir alana gelmiştim. Yoongi'nin stüdyosunun olduğu katta, herkes odasında olduğu için, şanssız değilseniz koridorda kimseye rastlamıyordunuz; ama burası daha farklıydı. Ortak alan diye tahmin ettiğim yerde birkaç kişi çalışıyor, diğerlerinin özel odası olmasına rağmen kapıları ortak alana açılıyordu. Tam bir şirket havası hakimdi. Nedense, kendinden emin tavrım yerini biraz gerginliğe bırakmıştı, umarım beklemem diye geçirdim içimden. Ben beklediğim zaman daha da stresleniyordum çünkü. Yanıma gözlüklü, kısa sarı saçlı bir kadın yaklaştı. Aramızda geçen soru cevap cümleleleri sonucunda onu takip etmemi istedi. Önüne getirdiği kapıyı gösterip yanımdan ayrılmıştı ona teşekkür ederken saygıyla eğildim.

Kapıyı bir kere tıklatıp içeriye doğru açtım. Asıl gitmek istediğim yer şirket büyüklerinin odasıydı. Hatrı sayılır yapımcıların, bu şirkette gerçekten söz sahibi olan kişilerin beni değerlendirmeye almasıydı; ama sanırsam yönlendirildiğim yer insan kaynaklarıydı. Küçük selamımı aldı, geniş masanın arkasında bıkkınlıkla oturan adam bilgisayar ekranından kafasını kaldırmayarak beyaz a4 kağıdı bana uzatmıştı.

'Dışarda doldurabilirsiniz.'

Bir şey deme ihtiyacı duymadan elindeki kağıda uzandım ve odadan çıktım. Bu iş böyle olmazdı. Şirket bünyesi için gelmemiştim ki, ben keşfedilmek istediğim için burdaydım. Bu formu doldurmak istemiyordum. Öz geçmişimde olan şeyler mesleğime aittiler, müzisyen yönüme değil. Ne yazacaktım, hangi okuldan mezun olduğumu mu? Çok saçmaydı, müziğimi dinletmek istiyordum. Henüz içimdeki şevk kırılmadan, muhakkak dinlemeliydiler. Ne yapacağımı bilemez halde yabancılayan gözlere aldırmadan bir süre orada dikildim, gerçekten, tam anlamıyla boş boş ayakta durdum. Hayır, düşünemiyordum da. Aklıma Do Hyeong'u aramak geldiyse de ne zamandır dokunmadığım telefonumu bulamıyordum, çantamın bir köşesinden güç bela çıkardım; üç ayrı kişiden mesaj gelmişti. Şu an beni en çok ilgilendirdiğini düşündüğüme tıkladım.

-Do Hyeong
Tamam. Direkt stüdyoya gel.

-Luna
Şimdi geliyorum

Telefona bakmamanın suçunu zaman kaybıyla ödemiştim. Elimdeki kağıdı katlayıp gerisin geri asansöre yürüdüm. Kapılar beni bekletmeden açıldı. Bir diğer mesajı açıp okudum

-Yoongi
Nerdesin, bugün şirkete gelmeyecek misin?

-Luna
Şirketteyim.

Buruşturduğum yüzümü elimle kapadım, ona haber vermeyi nasıl unutmuştum! Nasıl yapardım bunu... Aklım bir karış havadaydı, hepsi de dünkü yaşadığım yoğunluktandı. Duygu yoğunluğundan. Aşina olduğum çan sesi inmem gereken yeri bana hatırlattı, elimde telefonla stüdyoya gidiyordum. Joon'dan gelen mesajı açıp açmamak konusunda kararsızlık yaşadım, şu an beynim bana lazımdı. Dikkatimin bu olaydan başka bir şeye kaymasını istemiyordum. Yazdığı minik bir cümlede bile kontrolümü kaybedebilirdim, okumamaya karar verip ekran kilidini kapattım.

Aniden açılan kapı, yerimde sıçramam ve beni içeri sürükleyen iki el... Her şey bu kadar hızlıydı işte.. Bu odaya ilk defa girmiştim. Diğerlerinin aksine boştu, evet uygun kelime buydu. Boştu. Beyaz duvarlar kapının yanındaki duvara dayalı olan elektronik bir piyano, karşımızdaki masa bir de sandalye vardı. Bir başka sandalye bile yoktu.

Joon | Kim NamjoonHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin