Tekrarlar

672 51 8
                                    

'Ben o gecede kaldım'

Gerçekten mi Lu?! Gerçekten mi?... Bunu demen gerekiyor muydu, peki ya seni özlüyorum da neydi! Bir de her şeyi bir kenara bırakıp o kaçındığın üç... Kafamı daha fazla düşünmemek için salladım. Saatlerdir yatağımda uyumayı bekliyordum; ama tam da düşündüğüm gibi yaşadığım o anı zihnimde yüzüncüye oynatıyordum. Uykusuzluktan batan gözlerimi ovuşturup yatağımda doğruldum. Saat kaç olmuştu? Kaç saatimi buna harcamıştım. Yapmam gerekenler vardı; ama ben Joon ile kitlenmiştim.

Sinirle telefonu elime aldım, onunla mesajlaştığım uygulamaya girip konuşmalarımıza baktım. Neydi bu şimdi? Ne yapmayı planlayarak bu sekmeye girmiştim... Mesaj mı atacaktım? Ne diyecektim, bu sefer de seni düşünüyorum mu diyecektim, bu duygularım nereye gidiyordu... Kafamı yastığıma birkaç kez çarptım. Biraz da homurdanmış olabilirdim. Uyumak istiyordum, sadece uyumak. Çok yorgundum. Her şeyi yarın düşünemez miydim?

Bir şey yattığım yeri titretiyordu, gözlerimi zorla açtım. Sızdığımı anladığımda birazcık uyuyabildiğim için şükrettim. Baş ağrım geçmişti, yatağın içinde mesaj gelen telefonumu elime aldım. Ekran parlaklığı gözümü aldı, gelen mesaja tıkladım.

-Yoongi
Bugün işin var mı? Şirkete uğrayabilir misin?

Mesajın Joon'dan geldiğini sanıp heyecanlanmıştım içten içe; ama yazan Yoongi'ydi. Dağılmış saçlarımı elimle daha da karıştırıp mesaj yazdım. Tabiki gidecektim, reddetme lüksüm yoktu, hem dün geceki proje için ekleme yapmamız gerekiyordu hem de Slow Rabit ile görüşmem gereken bazı konular vardı. Sıkıntıyla banyoya gittim, ılık duş hem bana hem de zihnimdekilere iyi gelecekti. Şampuanın kokusu banyoyu sardığı zaman kendimi temiz hissettim. Hem duygusal hem fiziksel olarak... Sanki tüm düşüncelerimi yıkıyordum şimdi, ayaklarımın dibinde olan o küçük delikten akıp gidiyordu hepsi. Biraz rahatlamıştım; ama ne zaman gözlerimi kapatsam hala onu görüyordum. Eziyetten başka bir şey değildi. İşim bitince havluyu vücuduma sarıp odaya geçtim. Hava bugün sıcaktı bir şort giyip üstüme de koyu gri bol tişörtümü geçirdim. Saçlarımı havluyla kabaca kuruttum, saçlarım düzdü ama anlamadığım şekilde nemli kalınca iri dalgaları oluyordu. Klasik. Düz saçlılar kıvırcığı sever, kıvırcık ise düz saçı.
Sürgülü kapıyı açtım. Karşımda Lavi'yi görmeyi planlamıştım ama yoktu. Gece de gelmemişti, onun için biraz endişelenmiştim. Telefonu kulağıma götürüp cevap vermesini bekledim.

'Nerdesin sen?' Sesimi kontrol edememiş boğuk ve yüksek tınısıyla evi doldurmuştum.

'Ödümü kopardın, neden bağırıyorsun Lu?'

'Bir de bana sor, nerdesin? Haberleşme yöntemimiz dolap üstüne not yazmak mı artık? Telefondan görüşemiyor muyuz?' Sitemkar çıkan sesimi geri alamıyordum. Nasıl başladıysam öyle devam etmiştim, halbuki ona bu kadar kızgın değildim.Hatta hiç değildim. Lavi kıkırdadı

'Şimdi sergideyim, gelince konuşalım olur mu? Pek müsait değilim..'

'Ne oldu?!' Heyecanlı sesini duyunca meraklanmıştım. Yine kıkırdadı

'Kapatıyorum Lu, anlatacağım.' Telefon yüzüme kapandı.

Kahvaltımı da Joon'u düşünerek yapmak istemiyordum, biraz daha düşünürsem kafayı yiyecektim. Kendime kahve yapıp İstanbul'daki kahvaltılarımızı düşündüm. Çok özlemiştim. Envai çeşit reçel, tereyağ, bal, ekmek... Ekmeği nasıl da unuturdum. O kadar zengin bir menüye sahiptik ki kahvaltıda bile binbir çeşit soslarımız, reçellerimiz vardı. Ah bir de pişi... Üniversitede öğrenciyken sabah derslerinden sonra Beşiktaş kahvaltıcılar sokağında kahvaltı yapmaya giderdik. Okulum biraz uzakta kaldığı için çok sık gidemezdik, belki de bu yüzden değerliydi benim için bilemiyordum; ama ordaki kahvaltıları çok seviyordum. Şimdi aklıma donatılmış kahvaltı sofraları geliyordu. Akşam yemeği mi kahvaltı mı deseler; kahvaltı derdim. Hele pazar kahvaltıları o kadar zevkli olurdu ki. Saatlerce oturup hem sohbet eder hem de keyifle bir şeyler yerdik. Ne zaman İstanbul'a okumaya geldim Büyükşehir koşturmacasına kaptırmıştım kendimi, bazen kahvaltı bile edemezdim. Şimdi ise Kore'deydim, boş zamanım vardı ama kahvaltı için esas malzemeler yoktu. Pes edip mısır gevreğini kaseye doldurdum, süt ile yumuşatıp yemeye başladım. Midemdeki boşluğu biraz olsun gidermişti. Bulaşıkları halledip siyah sırt çantama dizüstü bilgisayarım dahil lazım olabilecek her şeyi yerleştirdim. Yoongi'yi arama gereği duyup numarayı tuşladım, bir kere çaldıktan sonra açtı

Joon | Kim NamjoonHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin