Kız arkadaşlarının bir villian'ın çocuğu olduğunu öğrenirlerse:W/Bakugo Katsuki, Midoriya Izuku, Shoto Todoroki
•BAKUGO KATSUKI
"Ne sikim anlatıyorsun?" Bakugou bağırdı ve senin omuzların çöktü, elleri parıldadığında ve nitrogliserin kokusu küçük yatak odasını işgal ederken bir adım geri attın. "Siktir!" yine öfkeyle hırladı.
Kocaman gözlerle ağzını kapatırsın, onu sakinleştirmek için söyleyecek bir şey düşünürsün. Her şeyi yeniden yoluna koymak için.
Bunu daha önce söylemeliydin, erkek arkadaşın baban olacak adamla kavga etmek zorunda kaldıktan sonra sevgilisinin kendi çocuğu olduğunu söylemesi yerine başka bir yol bulmalıydın. Daha iyisini yapmalıydın. Ama zamanı geri çeviremezdin.
"Neden bana daha önce söylemedin?" Gözlerindeki kızgınlıkla ile sordu. Bakugou tekrar bir şeyleri patlatmaktan kaçınmaya çalışarak yumruklarını sıktı, ama içten içe alev alev yanıyormuş gibi hissetti. Başını salladın ve geri çekildin. "Korktum." diye fısıldadın yere bakarak.
Bakugou'nun gözlerindeki her zamanki, gizli yumuşaklığın kaybolduğunu ya da iğrendiğini görmek istemedin. Ya da senin yaptığın ihaneti görmek. Siz ikiniz bir araya gelmek, birlikte daha iyi insanlar olmak için çok savaştınız ve mücadele ettiniz. Ya birlikte yaptığınız her şey boşunaysa?
Bakugo, sözlerini anlayınca daha sert bir şekilde kaşlarını çattı: o aptal değildi ve seni tanıyordu. Senin neyden korktuğunu biliyordu ve bu onu daha da sinirlendirdi. "Oi, bana bak!" Sırtın duvara yaslanıp kolları arasında kapana kısılana kadar sana doğru yürüdü, "Bana bak dedim." Ellerini başının iki yanına vurarak tekrarladı. Yavaşça başını kaldırdın ve onun yakut gözleriyle karşılaştın.
Bakugou kızgındı. Deli gibi kızgındı. Bakışlarıyla birini öldürmeye çalışırmış gibi çenesi gergindi ve gözleri her zamanki gibi kısılmıştı; avuçlarından gelen çatırtıyı duyabiliyordun. Ama senden vazgeçmiş veya midesi bulanmış gözükmüyordu.
"Üzgünüm, özür dilerim." diye mırıldandın, vücudundan bir titreme geçmişti. Gözyaşlarını akıtmamak için çok savaşıyordun ama o savaşı kaybediyordun. "Kapa çeneni," diye kaşlarını çattı,
"Bu çok aptalca."
"B-ben-" cümleye başlamıştın ki Bakugo yeniden sözünü kesti. "Umursamıyorum!" kükredi ve sen duvarla bir olmak istermiş gibi daha çok yaslandın, "Babanın yaptığını onaylıyor musun?" Dudaklarını birbirine bastırıp, başını hayır anlamında salladın. "Onu hayatının geri kalanında hapse atsam umursar mısın?" Bakugo, her hareketini ve ifadeni analiz ederek tekrar sordu. Gerçeği okumak için.
Gözlerin hüzünlüydü ama yine başını hayır anlamında salladın. Bakugou derin bir nefes aldı ve omuzlarını gevşeterek hafifçe başını salladı. "Öyleyse, onun baban olup olmaması umurumda değil," dedi alçak bir sesle, gözle görülür bir şekilde sakinleşerek, "Benimlesin, önemli olan bu. Gerisi saçmalık."
Alnını alnına yaslayana kadar eğildi, nefesi dudaklarını okşadı. Sonunda korku ve endişenin bir rahatlama dalgasıyla yok olduğunu hissettin ve ona küçük bir gülümseme gösterdin. "Teşekkür ederim."
Gözlerini devirdi ve seninle alay etti, ama bir anlığına dudaklarında bir sırıtış gördüğüne yemin edebilirdin. "Bana daha önce söylemediğin için hâlâ kızgınım," diye hatırlattı sana kısık bir homurtuyla, ama sen kıkırdadın. "Evet, üzgünüm," diye mırıldandın, trajediden kaçınıldığı için fazlasıyla mutluydun.