Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
✑𝓣𝓱𝓮 𝓔𝔂𝓮𝓼 𝓞𝓯 𝓠𝓸𝓿𝓮
Yeni evime taşınalı tam bir hafta olmuştu. Tam anlamıyla yerleşebilmiş sayılmazdım. Sınav haftasındaydık ve tüm zamanımı ders çalışarak geçiriyordum.
"Off! Varya çok şanslısın kızım!"
Seohyun, elindeki kalemi sertçe kitabının üzerine bırakıp ofladı ve saçlarını karıştırdı. Saatlerce ders çalışan bizlerin aksine, kucağındaki cips kasesi ile zaman geçiren Seul kıkırdadığında gülmeden edemedim. Hyoyeon'da bir anda kafasını masaya vurarak ofladığında dikkatim bir anda ona kaymıştı.
Ben, Hyo ve Seo ikilisi, onlara böyle seslenebileceğimi belirtmişlerdi, ve Seul birlikte ders çalışıyorduk. Aslına bakarsanız sadece biz üçümüz çalışıyorduk, Seul ise bizi dinliyordu. Çözdüğüm soruları sürekli sesli okuyordum ve Seul'unda duyup cevaplamasına yardımcı oluyordum.
"Şanslı değilim. O sınava ben de gireceğim."
Elimdekini bırakıp oturduğum yerde güzelce esnedim. Saatlerdir kitap başındaydık ve oldukça yorgun hissediyordum.
"Yer misin?"
Cips kasesini bana doğru uzatan Seul'a gülümseyerek baktım ve teşekkür ederek kaseden birkaç tane cips aldım.
"Evet ama senin için daha kolay olacak."
İlk başlarda, böyle şeyler söylenmesinin Seul'u üzebileceğini ve kırabileceğini düşünüyordum. Ama bu konuda yanılmıştım çünkü Seul her fırsatta buna kahkahalarla gülüyordu. Alınmadığını defalarca dile getirmişti.
"Ben açım sanırım ya!"
Hyo, ağlak bir sesle karnını tutarak konuştuğunda Seo'da kafasını sallayarak ona baktı.
"Evet ben de. Yemek yemek için dışarı mı çıksak?"
Hepimiz bakışlarımızı Seul'a çevirdiğimizde, ona baktığımızı hissederek kafasını kaldırmıştı.
"Ne?"
"Dışarı çıkmak ister misin?"
Nazik bir şekilde sordum ona. Birkaç saniyelik düşünmenin ardından hiç beklemeden kafasını salladı.
"Hadi bakalım! Üzerine kalın bir şeyler giydirelim."
