-61.BÖLÜM-
Gün ağaralı çok olmuştu ve Bade hala uykunun en derinindeydi. Sıcak, bütün bedenini ruhuyla birlikte ele geçirmiş ona kalkan olmuştu. Ara sıra çatılan kaşları kabuslarının gelmek üzere olduğunu gösterirken onu bir köşede, duvara yaslanmış bir şekilde izleyen Ateş'ten habersizdi. Ona verilen odada, onun olan yatakta uyuyordu. Ateş'in bütün gücü kendisinden akıp ona doğru yol alırken bütün bir gece gözünü dahi kırpmamıştı. Bakışları sert ama yorgundu. Ama kendisini uyuyamayacak kadar da gergin hissediyordu. Kız, onun bütün enerjisini sömürüyordu ve yeniden toparlanabilmesi uzun bir zaman alacağa benziyordu. Ne kadar daha burada kalması gerektiğini bilmiyordu ancak bildiği tek şey, bu küçük baş belasına sahip çıkmak zorunda olduğuydu. Bir kıza ağabeylik nasıl yapılır bilmiyordu. Zaten kendisini Bade'nin abisiymiş gibi de hissetmiyordu ama kız her defasında ona bakıp, abisiyle ilgili bir şeyler söylediği zaman canı sıkılıyor, öfkeleniyordu. Öte yandan onun için üzülüyordu da. Hafızasının yerine gelmiş olması kız için hiçte iyi olmamıştı. Tüm bu sancılarının ve gözyaşlarının sebebi aslında belliyken, ne yapacağını bilmeyen kalbi sürekli önüne taş koyuyor ve düşmesine, canının yanmasına neden oluyordu. Onda saygı duyduğu tek şey, kararlılığıydı. Çocukçaydı belki ama Bade kararlı bir kızdı ve bunu dün gece Kevser karşısında bir kez daha göstermişti. Kadın, ondan ablasını istemiş ama o bu teklifi reddedip ardından da kadını tehdit etmişti aynı onun şeklinde.
Bu da Ateş'e bir fikir vermişti. Bade, Derin'i Kevser'e vermemişti çünkü onu seviyordu ama öte yandan çocuk yanı en çok zarar gören yanı ortaya çıktığında,ondan nefret etmesi gerektiğini hatırlayıp ona sadece kendisinin zarar verebileceğini biliyordu. Saf bir şekilde Derin onundu. Onun kanındandı ve eğer biri onun canını yakacaksa bu Bade olmalıydı Kevser değil. İçini çekip, ağrıyan şakaklarını parmaklarıyla ovaladı ve kızın yanı başında,yatağın kenarında oturmakta olan Demir'e bakıp "Ölmek üzere" diye söylendi.
Demir, geceden beri onlarla birlikte odada kalmıştı. Ateş'in, Bade'yi yatağına yatırırken ve teselli ederken söylediği şeyleri dinlemiş ardından kızın ağlayarak uyumasını izlemişti. Ve ondan sonra ölüm gibi çöken sessizlik eşliğinde küçük kardeşinin nefes alışverişlerini dinlemişti. Ateş, camın yanındaki duvara sırtını dayayıp, kollarını göğsünde kavuşturmuş ardından bütün bir gece sürecek olan nöbeti devralmıştı. Her ikisi de gözlerini kızdan çekmemişti. Her ikisi de uyumamıştı. Şuan ikisinin de tek önceliği Bade' ydi. Belki Ateş bunu dile getirmiyordu ancak Demir, onun da Bade'yi önemsediğini biliyordu. Tıpkı kendisini önemsediğini bildiği gibi. Doruk yüzünden kavga ettikleri o ilk andan itibaren düşman kesilmişlerdi birbirlerine, ancak yeri geldiği zaman omuz omuza veriyorlardı. Demir, cevaplaması gereken soru üzerine içini çekip bir eliyle saçlarını karıştırdı. "Doruk'a ihtiyacı var" dedi.
Ateş, gelen cevap üzerine gülmek hatta alay etmek istediyse de bunu yapamadı. Çünkü insanın sevdiğinden ayrı kalması ve yanındayken bile ona muhtaç olmanın ne demek olduğunu çok iyi biliyordu. Bunu Nefes'le öğrenmişti. Gözlerine bakarken, onunla konuşurken. Bakışları yeniden Demir'den çekilip kıza kaydığında solgun gözüken yüzü karşısında kaşları çatıldı ve "Doruk, uzun bir müddet gelmeyecek Mudurnu. Ve kızın ona ihtiyacı olduğunu ona hissettirmek yerine onu hayata bağlayacak bir şeyler ver eline" dedi.
"O çocuk değil!" diye tısladı Demir sinirle. "Bak uçak geçiyor diyip kandıramayız"
Ateş "O zaman ölmesine izin ver!" dedi.
Demir, hızla yataktan kalkıp başıyla dışarıyı işaret ettiğinde Ateş homurdanarak peşinden gitti.
"Neden sürekli aynı şeyi söyleyip duruyorsun?" diye sordu Demir sinirle. Kapıyı yavaşça kapadı Ateş ardından başıyla ona yürümesini söyleyip uzun koridoru beraberce geçip merdivenlere yöneldiler. İki çift uzun bacak merdivenlerden kayar gibi aşağıya indiklerinde salonun ortasında durup birbirlerine baktılar. Yorgun olan Ateş,ağrıyan şakaklarını bir kez daha ovaladı ve "Çünkü acı onu güçlendiriyor" dedi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
TUTKU OYUNU 2. SEZON (KAN VE GÜL)
General FictionBir oyunla örtülüydü o yalan, Ağlanacak güldürüydü oynanan. Çevresini küçüklerin sardığı Gülmelerin arkasında ağlayan, Aldanmamış aldatılmış bir insan.