"Hiç komik değil"
"Sana öyle geliyor"
Genç adam, başını önüne eğmiş tatlı tatlı gülümsüyordu. Aynanın karşısına geçmiş, yüzündeki sakalları köpüklerken yanına gelen sevgilisine bakmıştı kısacık bir an. Bade, başına geleceklerden habersiz güneşin altında durmaktan kavrulan teniyle banyodan içeri girip Doruk'un ne yaptığını izlemek istemişti sadece. Klozetin üzerine oturup bacak bacak üzerine atmak istediğinde suratını acı içerisinde buruşturmuştu. "Sana o kadar güneşin altında yatmamanı söylemiştim" diyen genç adama bakıp iç geçirdi "Sadece biraz bronzlaşmak istemiştim ıstakoza dönmek değil" diyerek dudaklarını büzdü. Elindeki köpüğü tezgâhın üzerine bırakıp ona döndü Doruk. Islak ellerini kurulamadan kıza doğru ilerleyip, ellerini kızın alev alan bacaklarının üzerine koydu. Bade, dokunuşuyla irkilirken hissettiği serinlik ürpermesine neden oluyordu ya da o an için buna neden olan şeyin Doruk'un ıslak elleri olmasıydı... İçini çekerek ona bakarken "İyi misin?" diye sordu. Tersane başına gelenleri öğrendiğinden beridir Doruk suskunlaşmıştı ve Bade onun bu halini hiç sevmiyordu. Yine aynı şey olup, onu susarken gördüğünde hissettiği tek şey öfke oluyordu genç kızın. Ona kızmak ya da onunla kavga etmek istemiyordu ama o kendisine böyle bakarken ve susmayı tercih ederken elinden pek fazla da bir şey gelmiyordu.
"Buna sinir oluyorum!" diyerek Doruk'un ellerini ittirip oturduğu yerden kalktı. Tezgâha gidip musluğunu açtığında birleştirmiş olduğu ellerinin içine su alıp yüzüne çarptı. Islak ellerini boynuna ve ensesine sürüp serinlemeye çalışırken, başını kaldırıp kendisine bakmakta olan genç adama baktı aynadan. Sinirle dişlerini sıkarken "Benimle konuşmana ihtiyacım var Doruk. Sessizliğine değil! Sessizlik benim işim değil mi?" diye sordu.
Doruk, cevap vermeden ona bakmayı sürdürdüğünde topuğunu yere vuran genç kız "Ah!" diyerek gözlerini kapatıp, başını önüne eğdi "Buna tahammül edemiyorum tamam mı? Benimle konuşmana ihtiyacım var. Ya da kızmana, bağırıp çağırmana. Sen böyle sustukça aramıza soğukluk girmiş gibi hissediyorum ve bu gücüme gidiyor" diye söylendi. Başını iki yana sallayıp, alt dudağını ısırırken "Anlıyor-"
"Şşşş"
Doruk, kollarını beline dolayıp bedenlerini birbirine yasladığında çenesini de kızın çıplak omzuna yaslamıştı. Aynadan öylece birbirlerine bakarlarken Bade şaşkın Doruk ise ne diyeceğini bilemez bir haldeydi. "Daha önce kimse için bu kadar çok korkmamıştım Kızıl" diyen genç adamın gözlerindeki hareler parlıyordu. Bade, yutkunarak ona bakarken adamakıllı bir şeyler söylemek istiyor ama yapamıyordu. Islak ellerini Doruk'un kollarında dolaştırırken genç adam başını eğip omzunu öptü. Ardından içini çekip yeniden çenesini yasladığında "Bu hem güzel hem de berbat bir his. Artık lisede değiliz ki sana asılan ya da laf atanları gidip yumruklayayım? Gerçek hayattayız ve etrafımızdaki sorunlar gereğinden fazla ciddi. Ateş'in dediği gibi; topla tüfekle olacak bir mesele değil bu. Seni her şeyden ve herkesten koruyabilmek için elimden geleni yapıyorum, yeni fikirler, bir çıkar yol bulmaya çalışıyorum ama hepsinin sonu tek bir şeye bağlanıyor."
Bade "Öldürmeye"
Genç adam, kaşlarını çatıp içini çekerken "Kötü de olsalar bir insanın canını almak istemiyorum ama canımın canını yakıyorlar ve elimden başkası gelmiyor" dedi.
Bade "Sen de benim canımsın"
Doruk, yarım bir gülümsemeyle başını sallayıp ona daha sıkı sarılırken "Bana bir söz vermeni istiyorum" dedi.
Bade "Ne istersen?" diyerek içini çektiğinde Doruk "Ne olursa olsun önce kendini düşüneceksin. Kendini korumayı tamam mı? Ve yan yana olduğumuzda gözümün önünden ayrılmayacaksın" dedi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
TUTKU OYUNU 2. SEZON (KAN VE GÜL)
Ficción GeneralBir oyunla örtülüydü o yalan, Ağlanacak güldürüydü oynanan. Çevresini küçüklerin sardığı Gülmelerin arkasında ağlayan, Aldanmamış aldatılmış bir insan.