Çatının üzerinde yerini almış yanındaki adama bakmamaya çalışıyordu. Son anda eve gitmekten vazgeçip, adamın numarasını tuşladığında, kadının da izin vermesi üzerine kendisini onların yanında operasyonun içinde bulmuştu. Tatlı tatlı esen rüzgâr, tenini okşayıp aynı zamanda üşütürken adamın üzerindeki ceketi çıkartıp omuzlarına koymasını şaşkınlıkla izledi. Her işi o kadar sessiz ve dikkatli hallediyordu ki Bade ona bakmadan duramıyor, hayran ve takdir dolu bakışlarını ondan esirgemeden üzerinde dolaştırıyordu. Birbirlerine karşı yabancı olmuş olsalar da adamın sesindeki tonda, bakışlarındaki ifade de geçmişinden birine ait izlere rastlıyordu. O olmadığını biliyordu ama buna rağmen bu yabancıyla vakit geçirmekten hoşlanıyordu. Yeniden önüne dönüp adamın 'ilkel' olarak tabir ettiği okunu yayına yerleştirdi. Çatının kenarına bir ayağını koyup, dengesini sağlayan adama bakarken; o onun aksine kaşlarını çatıp derin bir nefes almıştı. Aralık olan dudaklarının arasından çıkan hırıltılı nefesi avının üzerine yoğunlaşan bir kaplan gibi sessizliğe gömülürken adamın bakışlarının üzerinde gezindiğinden habersizdi. Parmakları işlemeli okunun üzerinde dolaşırken gözlerini kapatıp son bir kez daha nefes aldı. Adamın hayal meyal gülümsediğini duyup başını ondan tarafa çevirdiğinde, rüzgârın da etkisiyle saçları etrafında kırbaç gibi savrulup görüşünü engelledi. Era'nın eli havaya kalkıp kızın yüzündeki bir tutam saçı, ustalıkla kulağının arkasına sıkıştırırken Bade onun koyu renkteki gözlerine bakıyordu.
"Çok dikkatlisin" diyen adamın sesindeki ton kızın gözlerini kırpıştırmasına neden olurken "Ve heyecanlı" demesi ile kaşlarını çatmıştı.
Boğuk, tarazlanmış bir sesle dışarıya çıkan kahkaha kızın kulaklarında uğultuya neden olurken adam başını eğerek yutkundu "Burada olmak zorunda değilsin. Ailen seni merak etmiştir" dedi.
Bade "Burada olmak istiyorum. On iki isimli bu örgütün nasıl çalıştığını görmek istiyorum" dediğinde Era başını sallayıp önüne döndü. Dipçiği tutarken kaşlarını çatmıştı. "Bizler meydana çıkıp, kavga eden tiplerden değiliz. Hiçbir zaman buna gereksinim duymadık. Bunun için de eğitim almadık. Sizi öldürmek için gönderilen bu adamları bu şekilde öldürmemiz, bizim hala var olduğumuza inan bir takım insanların duraksamalarına neden olacak. Azrail'i teşkilata da bu yüzden soktuk. O aramızda en az dikkat çeken kişi"
Bade "Artık değil"
Adam başını sallayıp kızı onayladığında "Haklısın" dedi "Sizin ilginç bir aileye sahip olmanız onun içindeki bazı şeyleri harekete geçirdi. Uzun zamandan beri hepimiz ilk defa bu kadar aktif bir görevde yer alıyoruz" dediğinde Bade "Bu bir görev değil" dedi.
"Bizler asker olmasak bile asker gibi eğitildik Bade Hanım. Ya da senin anlayacağın dilde suikastçı olarak"
Bade "Zor olmalıdır eminim"
"Masumları öldürmediğimiz için o kadar da zor değil. Aksine oldukça eğlenceli. Hedefi belirle, araştırma yap, ardından işini bitir. Bu kadar!"
Bade "Korkmadın mı hiç?"
"İlk görevimde belki ama ondan sonra bir kere silahı ateşledin mi gerisi çorap söküğü gibi geliyor" diyerek önüne döndüğünde "Hedef menzilde" dedi kulaklığa doğru. Bade, ona bakarken derin bir nefes alıp gözlerini kapattı. Era'nın konuşmakta olduğu kişinin Asel olduğunu biliyordu. Kadının onu yönlendirmesine izin veren adama bakmadan, kaşlarını çatarak gözlerini açtığında yayını gerip hızla okunu serbest bıraktı. Adamın şaşkın bakışlarının altında oku, hedefini şaşırmadan tam on ikiden vurduğunda adamın mest olmuş bakışlarına karşılık olarak ona baktı. "Ne oldu?" diye sorarken "Çıplak gözle, bu kadar mesafeden birini indirebiliyorsun? Bu mükemmel" diyen Era'ya yarım ağız dolusu bir gülümseme gönderdi genç kız. Başını kaldırıp kılıfından yeni bir ok daha çıkardığında Era "Seni kim eğitti prenses?" diye sordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
TUTKU OYUNU 2. SEZON (KAN VE GÜL)
Fiction généraleBir oyunla örtülüydü o yalan, Ağlanacak güldürüydü oynanan. Çevresini küçüklerin sardığı Gülmelerin arkasında ağlayan, Aldanmamış aldatılmış bir insan.