-Birkaç saat önce-
Doruk'un, İstanbul'a gelmesinin üzerinden iki gün geçmişti. Genç adam, ailesiyle görüşmeden önce biraz yalnız kalıp düşünmek istediğini söyleyerek kimseyle görüşmemişti. Anıl ve Poyraz'ın onunla konuşma isteklerini geri çevirdikçe sinirleri gerilen genç adam, karşılarına çıkmadan önce gücünü toparlaması gerektiğini biliyordu. Demir ve Erdem, diğerleriyle birlikte görüşüp hasret giderirlerken onların Buse hakkında bir şey söylemeyeceğinden emindi ama ne yazık ki yine de kendisini çok huzursuz hissediyordu. Kapının çalınmasıyla başını kaldırıp, kapıyı açmaya giden kadının arkasından bakarken gelen kişinin Khalid olduğunu biliyordu.
İçeriye ilk giren kişinin Sinan değil de Bade olduğunu görmek Doruk için tam bir sürpriz olmuştu. Dağhan Bey, merdivenlerden aşağı inip "Sen Sinan ile konuşurken ben de Bade ile konuşmak istedim" dedi.
"Bunu bugün yapmana ne gerek vardı?" diye soran Doruk babasının "Zaman kaybetmeyelim dedim" demesi üzerine gözlerini kıstı ve kendilerine doğru gelmekte olan Bade'ye dönüp kayıtsız gözükmeye çalıştı. Ama ne kadar uğraşırsa uğraşsın ona karşı duyduğu özlemi bir türlü saklamayı başaramıyordu. Bade, tam önünde durduğunda gözleri birbirleri ile buluştu. Doruk, ona her şeyden daha çok istiyordu ve sadece sarılmayı istiyordu... Bade, kendisine doğru bir adım atıp hafifçe yanağından öpüp "Hoş geldin" diye fısıldadığında "Hoş buldum" dedi yarım yamalak. Başını çevirip kızla göz göze gelirken Bade ona anlamlı bakıyordu. Ardından içeriye giren Sinan'sa Bade'yi görmüş olmanın heyecanını ve mutluluğunu gözlerinin en derinine kadar yansıtmış yüzü ışıl ışıl parlayan bir vaziyette Doruk'a bakıyordu. Doruk, o bakışı görünce gözlerini kısmış ve babasına bakıp "Neden başka yerde konuşmuyorsunuz konuşacaklarınızı?" diyerek sinirle Sinan'a kendisini takip etmesini söylemişti. Salonun bir ucuna geçtiklerinde babasının Bade'nin elini tutup önce yanağından öpmesini ardından da kıza sarılmasını izlemişti genç adam.
Sonraysa...
Dağhan Bey, karşısına almış olduğu genç kıza kendisiyle çalışma fikrini sunarken kızın her hareketini izliyor ve bir bir zihnine kaydediyordu. Doktorundan ve çocuklardan, Bade'nin az çok bazı şeyleri hatırladığını öğrenmişti ve karşısındaki Bade az önce Doruk'a özlem ve aşkla bakan Bade'den çok uzaktı. Yüzünde tebessümüyle kızın gözlerinin irileşip küçülmesini,her anlattığıyla kirpiklerini kırpıştırıp şaşkınlıkla kendisine ne cevap vereceğini izliyordu.
"Kartal Holding'te mi?" diye sordu Bade en sonunda. Orada çalışmak istediğinden emin değildi ancak Doruk'a yakın olacak olma düşüncesi genç kızı hem heyecanlandırmaya hem de korkutmaya yetmişti. Genç adama dönüp baktı ardından Dağhan Bey'e dönerek "Peki,ya Derin? O da orada olacak mı?" diye sordu.
Ağır ağır başını sallayan Dağhan Bey,kıza baktığında Bade'nin bir şeyleri tartmakta olduğunu gördü. Kız,çok değil birkaç dakika içerisinde büyük bir kararlılıkla başını sallamış ve gülümseyerek "Tamam,kabul ediyorum" demişti.
Dağhan Bey "Peki öyleyse. Doğu, yakın bir zamanda imzalaman gereken bazı belgeler getirecek. Onlarla ilgili işlemlerimiz bittiği zaman beraber Fransa'ya dönebiliriz" dedikten sonra Bade'nin "Okulum ne olacak?" sorusuyla kaşlarını çattı. Bir müddet düşündükten sonra yeniden gülümsedi ve "Tek derdimiz bu olsun" diyerek uzanıp kızın ellerini tuttu.
Doruk ise Sinan ile konuştuktan sonra bir süre sessiz kalarak düşünmeye başlamıştı. Sinan, gözlerini kendilerinden uzakta oturmakta olan Bade'den alamazken Doruk'a bakıp "Resimdekilerden daha farklı."dedi.
Doruk, gözleri kapalı bir şekilde "Hım."dediğinde Sinan " gerçekten güzel kız."demeye devam ediyordu. İçinden "Bir bilse... Doruk,aslında Bade'yi çocukluğundan beri tanıdığımı bir bilse" diye geçiriyordu. Doruk, en sonunda gözlerini açtığında Sinan kurşun yemiş misali olduğu yere çakıldı. Bu Doruk'un dilinde "Sözlerine dikkat et!" bakışıydı...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
TUTKU OYUNU 2. SEZON (KAN VE GÜL)
Fiction généraleBir oyunla örtülüydü o yalan, Ağlanacak güldürüydü oynanan. Çevresini küçüklerin sardığı Gülmelerin arkasında ağlayan, Aldanmamış aldatılmış bir insan.