Bölüm 26

177 30 1
                                    

-2.Sezon / 26.bölüm-

Genç adam, eve geldiğinden beri yatak odasından dışarı çıkmamıştı. Ne Buse ile görüşmek istemişti ne de bir başkası ile. Duydukları kolay hazmedilecek şeyler değildi ancak bununla yaşamayı öğrenmek zorundaydı. Yatağının üzerindeki belgelere ve bilgisayar ekranındaki araştırmalara göz atarken Osman Kohen’in daha ne kadar ileri gitmiş olabileceğini düşünüyordu. Hafıza silme asırlardır var olan bir şeydi ancak günümüzde o adamın bunu nasıl başardığını çok merak ediyordu. Derin’in boş bakışları, ruh gibi etrafta dolaşması gözünün önüne her gelişinde yumruklarını biraz daha sıkıyordu. Ağrıyan şakaklarını ovuşturarak derin derin nefesler alıp verdiğinde saatin üçe geldiğini haber veren alarm çaldı. Annesi hala uyumamıştı ve aşağıdan gelen televizyon sesi bunu kanıtlayan tek şeydi. İçini çekerek kendisini sırt üstü yatağa bıraktığında telefonunun titremesi ile başını çevirip yanıp sönmekte olan aleti eline aldı. Buse, arıyordu. Onunla konuşmak istemiyordu. Aslında onunla konuşacak gücü yoktu. Akşamdan beri öğrendikleri o kadar canını sıkmıştı ki ona verebileceği bir enerji ya da ilgi bırakmamışlardı geriye. Meşgule almada telefonu olduğu yere bıraktı ardında gözlerini dinlendirmek için bir süreliğine her şeye kapadı kendisini.

***

Uyandığında saat beşe geliyordu ve odasının penceresi sonuna kadar açıktı. Aşağıdan gelen televizyon sesleri karşısında kaşlarını çatan genç adam üzerindeki gömleği çıkarıp altında sadece pantolonu ile aşağı inmek için odasının kapısını açıp dışarı çıktı. Annesi ve Asiye dadısının kahkahalarla güldüğünü duyan genç adam tebessümle merdivenlerden aşağıya inerken kapının çalınması ile kaşlarını çattı. Annesi ayağa kalkıp kapıyı açmak için ilerlemeye başladığında onu kolundan yakalayan genç adam “Siz oturun. Ben bakarım” diyerek kapıya doğru yürüdü. Salondan çıkıp girişe doğru geldiği vakit sabahın bu saatinde kimin gelmiş olabileceğini düşünmeden edememişti. Bir kere daha çalmasına izin verdikten sonra kapıyı açan genç adam, görmeyi beklemediği kişiyle karşı karşıyaydı.

Derin, ağlamaktan şişmiş ve kızarmış gözleri ile tam karşısında duruyordu. Ruh gibi ayakta dikilmiş ona bakarken Erdem kaşlarını çatmaktan kendini alamamıştı. Kapıyı kapatıp dışarı bir adım atan genç adam, kadına soru soran gözlerle bakıyordu. İçeriden annesi “Kim?” diye bağırdığında kadının ismini söylemek üzere ağzını açtı ancak Derin’in başını sallaması üzerine bundan vazgeçti ve “Önemli biri değil” dedi karşısındaki insanın ne kadar önemli olduğunu bilerek. Derin, başıyla ona kendisini takip etmesi gerektiğini söyleyerek bahçeye doğru çekerken Erdem çıplak ayaklarla onu takip etmeye başladı. Kimsenin onları göremeyeceğinden emin olan Derin sanki bir kriz geçiriyormuş gibi yumruklarını sıkmıştı. Bir katilin yüzü kadar ifadesiz olan bakışları, Erdem’in gözlerini vurduğunda genç adam irkilerek yutkunmak zorunda kaldı.

“Sabahın bu saatinde burada ne işin var?” diye soran Erdem, Derin’in ellerini havaya kaldırıp başını yana eğmesi ile onu anlamaya çalışıyordu. “Neler oluyor?” diyerek kadına bir adım daha yaklaşırken Derin’in “Ben sana âşık mıyım?” diye sorduğunu duydu. Duydukları ile kaşları havaya kalkan genç adam, kalbi yerinden çıkacakmış gibi atmaya başladığında kaşlarını çattı ve “Ne?” diye sordu fısıltı ile. Derin, gözlerinden yaşlar akarak ona bakarken boynunu büktü ve kabul etmek istemeyen bir tonla “Dedim ki; ben sana âşık mıyım?” diye sordu.

Erdem, içini çekip gözlerini kapadı ve dudaklarını ıslattıktan sonra “Bunu bana neden soruyorsun? Kendi hislerini kendin bilemiyor musun?” dedi. Daha sonra aklına Afra’nın söyledikleri geldi. Osman Kohen’in ona işkence yaptığı…

Derin, elleri ile yüzündeki yaşları silerek koruluğun içinde ileri geri hareket etmeye başladı ve Erdem’in anlamayacağı bir dilde konuştu. Genç adam, onun her hareketi izlerken içinde bulunduğu durumdan sıkılarak ona doğru bir adım attı ama Derin’in ona tokat atması ile neye uğradığını şaşırdı. Kadının, iki kolundan tutmak istemesiyle Derin daha da hırçınlaşırken onu son bir gayretle tutup kendisine çekti. Burunları birbirlerine değerken genç kadın, belki de Erdem’in görebileceği şekilde ilk defa gözlerinin içine bakarak ağlamaya başladı ve “Ben sana âşık mıyım? Âşık mıydım? Öyleyse neden bunu hissedemiyorum. Niye boş bu kadar?” diye sordu. Erdem’in gözleri dolup ona doğru eğilirken Derin “Sana âşık mıydım? Bana hiç dokundun mu?” diye sordu. Genç adam, başını kaldırıp kadının gözlerinin içine baktı ve içini çekerek başını salladı.

TUTKU OYUNU 2. SEZON (KAN VE GÜL)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin