-79.BÖLÜM-
"Durumu nasıl?"
Camdan kapıların gerisinde kaşları çatılı bir halde bu soruyu soran kişi Ateş'ti. Kızın titremesini, çığlıklarını hala duyabiliyordu kulaklarının en derininde. Dişlerini sıkmaktan çenesi geriliyordu. Askeriyeye geldiklerinden beri doktorlar kızı incelemeye almıştı. Ne Ateş ne de diğerlerinin ona yaklaşmasına izin verilmişti. "Henüz elimize yeni bir bilgi geçmedi" dedi Esra düz bir sesle.
"İki saat on dakika oldu!" dedi Demir çatılı kaşlarının arasından kardeşinin cansız bedenine bakarken. "Öldü mü ölmedi mi onu söylesinler en azından!" dedi.
"Ölmedi!" dedi Ateş. Bakışları kızın üzerine sabitlenmiş ondan başkasına bakmıyordu. Bütün bedeni incelenmiş, kan örnekleri, idrar örnekleri,Eeg ve Ekg kısacası bütün vücudu incelemeye alınmıştı.
"Bunu sadece senin söylemen yetmiyor!" dedi Demir. Asık suratı olduğundan daha yorgundu. Gözlerinin beyazı kızarmış,göz altları ise torba torba olmuştu. "Biliyorum" dedi Ateş. O kadar güçsüz çıkmıştı ki sesi bir an kendisini tanıyamadı.
"Hepimizin dinlenmeye ihtiyacı var. Neden siz de..." diyen Esra,Ateş ve Demir'in "Hayır!" demesi ile dudaklarını birbirine bastırıp başını salladı. Genç adam,hala öylece Bade'ye yapılanları izlerken kızın yüzüne bırakılan oksijen maskesinin çıkarıldığını ve yerine ağzının içinden bir boru sokulduğunu gördü.
"Havasız kaldığını söyledi ambulanstaki hemşire"
Ateş,sanki normal bir olaydan bahsediyormuş gibi öyle soğukkanlıydı ki... Demir, "Biliyorum. İlk müdahaleden haberim var" dedi buz gibi bir sesle. Ellerini cama dayamış kardeşini izliyordu.
"Ve de susuz bırakılmış... İkisi yan yana gelince beynin fonksiyonlarını yerine getirememiş olabileceğini söylediler. Böbrekleri de ilaç yüzünden zarar görmüş olabilirmiş" diyen genç adam Demir'e baktı. Genç adam,başını çevirip kendisine bakan Ateş'e baktığında "Ama buna rağmen yaşıyor" dedi kırık bir tebessümle. Ateş'in kaşları giderek çatılırken başı yeniden kıza döndü. Usulca kapayıp açtığı gözleri kapanmak için yer ararken kaşlarını kaldırıp iç çekti.
Ateş "Tomografisi temiz çıktı" dedi.
Demir "Biliyorum."
Ateş "O gerçekten güçlü" diyerek boğazına yerleşen yumruyu yutarken başını iki yana sallayarak "Anlamıyorum" diye söylendi.
Demir "Neyi?"
Ateş "Tüm bunlara nasıl dayanabildiğini. Lanet olsun Demir, onu görmeliydin. Bana bakıyordu ama beni görmüyordu. Sürekli bağırıyor, bir şeyler söylüyordu. Bu nasıl bir acı bilmiyorum ama sana yemin ediyorum bunun gibisini daha önce hissetmedim. Onu yok edecek olan şey onu inadına yaşatıyor. Sanki... Sanki daha fazlasını yaşamasını istiyormuş gibi. Ağlarken bile gülüyordu." Dediğinde dudaklarını birbirine bastırıp tek eliyle sert bir şekilde cam duvara vurdu. Duvara çarpan tenden çıkan ses hastanenin koridorlarında yankılanırken, kalın cam uğuldayarak sallanmış ve Ateş'in elinin vurduğu yerde hafif bir buzlanma olmuştu.
"Ateş?" diyen Demir elini uzatıp genç adamın omzuna koyduğunda Ateş "Anlamıyorum" dedi yeniden.
"Abisini kaybetmiş küçük bir kız çocuğu o... Ona nasıl zarar vereceklerini çok iyi biliyorlar Ateş ama onu öldürecek şeyin bu olmadığını anlayamıyorlar. Ben, Bade'yi bulduğumda şimdi bulunduğu durumdan daha kötüydü. Çölde,40-45 derecelik bir sıcağın altında saatlerce tek başına kalmıştı. Dudakları çatlamış, teni kurumuştu. O gözleri var ya, öylece gökyüzüne bakıyordu. Ağzının içinden akrep çıkmıştı. O akrepler onu sokmuştu. Hastaneye götürdüğümüzde doktorların yapabilecekleri bir şey yoktu ama Bade direndi. Uyandı. Gözlerini açtı. Canlı canlı derisine yapışan bez parçalarını çekerken bile o kadar güçlüydü ki..." dediğinde başını önüne eğerek gözlerinden akan yaşları küçük bir çocuk gibi koluna sildi. Ardından gülümseyerek "Ama ne olursa olsun o hala çocuk... Orada sıkışıp kalmış Ateş... Gücünü acısından alıyor olsa da bu aynı zamanda onu güçsüz de yapıyor... Benden abisi olmamı istemesi, seni abisine benzetmesi... Bunların hepsini o küçük kız yapıyor. Orada yatan kızla uzaktan yakından bir alakası dahi yok. ilgi bekliyor. Abisinin geri döneceğini sanıyor çünkü Melikshah ona söz vermiş ve o her zaman sözünü tutarmış. Bu kız, onun öldüğünü kabullense bile deli gibi ağlamasına neden olan o küçük kız inatla kollarını birbirine dolamış, ayağını yere vura vura abisinin geleceği günü bekliyor" dedi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
TUTKU OYUNU 2. SEZON (KAN VE GÜL)
Fiction généraleBir oyunla örtülüydü o yalan, Ağlanacak güldürüydü oynanan. Çevresini küçüklerin sardığı Gülmelerin arkasında ağlayan, Aldanmamış aldatılmış bir insan.