Yumruk sesleri boş salonda yankılanıyordu. Sırılsıklam olan alnına yapışan saçlarıyla boksörlere benziyordu genç adam. Ellerine sarmış olduğu bezler yaklaşık iki saattir kum torbasına vurulmaktan incelmiş ve açıkta kalan teninin zedelenmesine neden olmuştu. İçinde bastıramadığı öfkesi ona durmamasını ve harekete geçmesini söylüyordu. Dişlerini sıkıp bir tane daha bir tane daha vurunca olduğu yerde durup yumruklarını şakaklarına dayadı ve küfür ederek sağ bacağıyla güçlü bir şekilde torbaya vurup onu odanın duvarına savurdu. İpinden ayrılan torba, büyük bir gürültüyle duvara çarpıp toz duman içinde yere düşerken Doruk hala daha hırsını alamamıştı. Eline aldığı sopayla kendi etrafında dönüp duran Doruk sopanın havada çıkardığı sesle kaşlarını çatıyordu. Kime vuruyordu? Kenan Altuğlu? Osman Kohen? Belki Buse? Ya da bir başkası? Kapalı olan gözlerini daha da sıkarken hissettiği acı ile yüzünü buruşturup olduğu yerde kalakaldı ve ardından hiç düşünmeden elindekini arkasına doğru savurdu. Derin'in tokadıyla sersemleyerek kendine gelen Doruk,ona ve elindeki işlemeli kılıca bakakaldığında siniri yerini şaşkınlığa,şaşkınlığı ise kadının elindeki kılıcın ihtişamı karşısında hayranlığa bırakmıştı.
"Kavga mı istiyorsun?" diye soran Derin'in gözlerinden sinirli olduğu anlaşılıyordu. Terden ıslanan atletini çıkarıp yüzünü silen Doruk "Seninle asla o şekilde dövüşmem" diyerek kadına arkasını dönmüştü.
"Belki de korktuğundan böyle söylüyorsun?"
Derin'in onu tahrik etmek istediğini biliyordu ama buna rağmen ona kapılmadan da edemiyordu. Hırsla ona dönüp "Canını yakmamı mı istiyorsun Derin? Ağzını burnunu kırmamı? Ha, bunu mu istiyorsun?" diye sordu. Ellerini iki yana açan Derin eğilip Doruk'a selam verdi ve "Ne istediğini asla bilemem Pehlivan ama evet seninle dövüşmek istiyorum. Şimdi, gardını al!" diyerek kılıcı iki eliyle kavrayıp bacaklarını iki yana açtı. Doruk, elindeki sopayı iki eliyle tutup sol eliyle başlığını çekmeye başladığında Derin'in yaşadığı kısa süreli şaşkınlık yerini gülümsemeye bırakmıştı. İnce, uzun kılıç tahta kının içinden parlayarak çıkarken Derin elinde ki kılıca sımsıkı tutunmuş avını bekliyordu.
Çok geçmeden Doruk,saldırmaya başlamıştı. Derin ise onun aksine oldukça keyifliydi ancak Doruk'un gerçekten canını yakması genç kadını yüzmekte olduğu sıcak sulardan çıkarmış ve buz gibi suya atmıştı. Gözlerini kısıp,bağırarak var gücüyle Doruk'a saldırmaya başladığında ikisi de ritmik olarak hareket etmeye başlamışlardı. Bacakları birbirine dolanıyor, bedenleri yaklaşıyordu ama buna rağmen ikisinden biri pes etmiyordu. Pes etmeyecek kadar gururluydular. Derin, öfkesini en derininden belli ederken Doruk daha sert davranarak gösteriyordu. Ayağıyla kadının baldırlarına vurup dirseğini karnına geçirdiğinde canının yanıp yanmadığını anlamak için kısa bir an duraksamak gibi bir hata yaptı ve Derin'in tek eliyle belinden tutup göğsüne iki parmağı ile sert bir şekilde vurmasıyla nefesi kesilerek sırt üstü yere düştü. Öldürmeye programlanan bir robot gibi elindeki kılıcı Doruk'a saplamaya çalışan Derin genç adamın uzun bacaklarının bir ahtapot gibi bedenini sarıp hareket etmesini engellemesini hayretler içerisinde izledi. Kılıç, Doruk'un şah damarının yanına düşerken gözlerini birbirlerinden ayırmamışlardı. Doruk, yavaş yavaş bacaklarını çözerken kızın bileklerinden tutup kendisine çekti ve ani bir hareketle yerinden kalkıp kızın sırtını göğsüne yasladı. Çenesini kızın omzuna dayayıp ona sımsıkı sarılırken Derin hızlı hızlı nefes alıp veriyordu. Doruk'un sıcacık dudaklarını yanağında hissedip "Önemli değil" diye fısıldadığında Doruk gülümseyerek kızı serbest bıraktı ve onunla göz göze geldi. Derin, elini uzatıp "Hadi gidip bir duş alalım ardından da yatıp dinlenelim" diyerek Doruk'un elini tuttuğunda genç adam kadının elindeki kılıca baktı ve "Onu nerede yaptırdın?" diye sordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
TUTKU OYUNU 2. SEZON (KAN VE GÜL)
Fiksi UmumBir oyunla örtülüydü o yalan, Ağlanacak güldürüydü oynanan. Çevresini küçüklerin sardığı Gülmelerin arkasında ağlayan, Aldanmamış aldatılmış bir insan.