Bölüm 14

145 25 0
                                    

-2

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

-2.SEZON / 14.BÖLÜM-



Elinde telefon salonun ortasında kalakalmıştı genç adam duyduğu sesle. Bir rüyada değildi… Kesinlikle bir rüyada değildi Bade, şuan telefonun diğer ucunda kendisi ile konuşmaktaydı. Yutkundu ve birkaç defa gözlerini kırpıştırarak bahçe kapısından dışarı çıktı. Şezlonglardan birine oturup havuzun maviliğine bakarken “Neredesin sen?”diye sordu. Çıkan sesin kendi sesi olduğunu bile bilmiyordu. Elleri titriyordu genç adamın. Sanki bütün sinirleri boşalmış gibi hissediyordu… Özleminin sesi kulaklarını delip geçerken kalbi küllerinin arasından yeniden atıyordu. “Bade?”diyerek gözlerini kapadığında genç kız telefonun diğer ucunda hıçkırdı ve “Yanındayım…”diye söylendi. Kendi kendisine gülümseyen Doruk “Bunu yapma. Bunu sakın yapma! Seni bulamıyorum, ulaşamıyorum. Bakmadığım tek bir yer bile kalmadı Allah kahretsin!”diye bağırdığında Bade gülümsedi ve “Sesini çok özledim” dedi. Çatılan kaşları kızın söyledikleri ile açıldığında gözlerinden birer yaş süzüldü. Küçük çocuklar gibi hissediyordu kendisini. Kendi kendisine gülümsediğinde “Ben de özledim. Çok özledim.”dedi sesi titreyerek.

Bade “Doruk?”

Genç adam, gözlerini kapattı ve diğer eliyle saçlarını çekip “söyle.”dedi. Genç kız “Mutlu musun?”diye sordu. Bu nasıl bir soruydu böyle? İçi titredi Doruk’un. Bu dünyada bunu yapabilen tek insan şuan telefonun diğer ucundaydı ve o bile bunu bilmiyordu. “Şimdi mutluyum.”diyebildi zar zor. Bade, eliyle gözyaşlarını sildiğinde Doruk “Ağlama” dedi. Bade “Ağlamıyorum ki soğan doğruyordum ondan gözlerim yaşardı biraz.”diye söylendi. Doruk, bunun üzerine gülümsedi ve “Neredesin Bade? Neredesin? Neden telefonunu göremiyorum? Niye seni bulamıyorum? Yemin ediyorum seni bulduğum zaman seni kendime zincirleyeceğim. Çok özledim seni kızıl” dedi. Genç kız, duydukları ile gözlerini huşu içinde kaparken Doruk’un yapabildiği tek şey kızın ismini söylemekti. Bade “Beni bulmanı istemiyorum Doruk” dediğinde genç adam “Neden?”diye sordu.

Bade “Çünkü seni bir daha görecek olursam dayanamam. Kaçamam senden. Sana karşı kurduğum duvarlar yerle bir olur.”dediğinde Doruk “Olsun…”dedi. Bade, ”Bu bencillik. Ne hale gelebileceğimi hiç düşünmüyor musun?”diye sorduğunda hıçkırarak ağlıyordu telefonun başında. Doruk “Ya sen? Onca sene benim neler yaşadığımı biliyor musun? Bana yerini söylesen sana ne yapacağımı sanıyorsun? Tek istediğim sensin!”dediğinde sırtını şezlonga yasladı ve gözlerini kapadı. Sesini duyuyorsa yüzünü de görebilirdi. Bade “Ben her zaman ikinci planda kalacağım senin için.”dediğinde Doruk kahkaha atarak gülmeye başladı ve “Böyle mi kandırıyorsun kendini? Doruk, beni elinin altında tuttuğu için ben onun ikinci tercihiyim diye mi avutuyorsun?”diye bağırdığında Bade sesini çıkaramadı. Doruk, içindekileri dışarı boşaltmayı çok istiyor ama bunu yapamıyordu. Söyleyeceklerini Bade’yi bulduğu zamana saklıyordu ama bu imkânsızdı artık onun için. Yeteri kadar kendisine geç kalmıştı daha fazla beklemek istemiyordu. Bade’nin hıçkırıklarının devamı ardı ardına sıralanırken genç adam “Ben seni seviyorum sen bunu biliyor musun? Benim gibi bir adamın bunu kendine itiraf etmesinin ne demek olduğunu biliyor musun? Peki ya sonrası, sonrası Bade? Seni kırdığım için onca zamanı kendime lanetler okuyarak geçirdiğimi biliyor musun?”dediğinde Bade “Ama sen seçimini yaptın!”dedi ağlayarak.

Doruk “Ağlama!”diye onu uyardığında genç kız sanki o yanındaymışçasına gözlerini sımsıkı kapatıp yüzünü sakladı ve  “Ağlamıyorum” dedi kekeleyerek. Doruk “Hiçbir şey göründüğü gibi değil. Benim sana söz verdiğim zamanı hatırlıyor musun?”diye sorduğunda Bade “Hiç unutmadım ki.”dedi. Doruk başını sallayıp “Ben sözümü tutuyorum Bade. Başıma ne gelirse gelsin önceliğim hep sendin. O okulun kapısından içeriye girdiğin ilk günden beri ben sana verdiğim sözü tutuyorum. Sınıfına girip camdan aşağı baktığında seninle göz göze geldiğimizden beri ben sana olan sözümü tutuyorum.”dediğinde Bade “Ama ben seninle hiç göz göze gelmedim ki o gün?”dedi.

Doruk “Elbette geldin. Sana bakan bendim Nefes değil.” Dediğinde genç kız durdu. Nefesin gözleri Doruk’un kalbi diye düşündü… Ayna misali… “Doruk…”diye fısıldadığında genç adam derin bir iç çekti. Bade gözlerini kapayıp “Seni çok seviyorum Doruk…Seni çok çok çok seviyorum…”dedi ve devam etti. “Seni bir başkası ile paylaşmayı göze alacak kadar çok seviyorum. Kıskançlıktan ölsem de içim kan ağlasa da çok seviyorum. Senden nefret etmeye çalışıyorum ama öyle bir sevgi ki içimdeki sana dair tek bir kötü his bile barındıramıyorum. Canım yanıyor seni severken, aklıma geldikçe beynim uyuşuyor,gözlerimin önüne yüzünü getirdiğimde ismin dudaklarıma hece oluyor. Kalbim Doruk diye bağırırken ruhum sev diyor… Ama sen olmuyorsun hiç yanımda… Hep başkalarıylasın… Gülüşün geliyor bazen aklıma o bile yetiyor ama sonra daha fazlasını istiyorum istedikçe kendime kızıyorum çünkü hiçbir şey yapamıyorum… O kadar güçsüz o kadar acizim ki sadece istiyorum… Ama olmuyor… Senin güneşinden, gülüşünden hep başkaları faydalanıyor. Ben senin gölgende bile senden gelen küçük bir ışıkla yetinmek zorunda kalıyorum…”dedi ağlayarak.

Doruk da ağlıyordu. Eliyle gözlerini sildiğinde Bade “Bazen tüm bunların bir rüya olmasını istiyorum. Hiç İstanbul’a gelmemişim,o okulun kapısından içeriye girip seni ve Nefesi birbirinize gülümserken görmemişim. Esmer ailesini hiç tanımamışım,Esmer dostluğunu hiç yaşamamışım. Seni hiç tanımamışım diyorum. Nerede olduğunu bilmediğim evimde ailemin yanında küçük bir kız çocuğu olarak hayallere dalıp gittiğimi düşünmek istiyorum ama sonra olmuyor. Niye biliyor musun? Çünkü ben seninle doğdum. Seni ilk gördüğümde yeni doğan bir bebek gibiydim. Çığlık çığlığa ağlıyordu ruhum. Sonra sen gelip bana gülümsedin ve elimden tuttun. Senin yanında yürümeyi öğrendim. Dudakların ilk kez dudaklarıma değdiğinde elimi tutan elin kalbime ulaştı. Zaten kafesine dar geliyordu seninle arşa çıktı. Hiçbir yere ait olamadığım kadar sana ait olduğumu hissettim. Evimin bütün hayatımın sen olduğunu hissettim. Beni kıracağını, üzeceğini bilmeme rağmen senden hiç kopamadım…”dediğinde tir tir titriyor ve hıçkırarak ağlıyordu genç kız. Daha ne söyleyebilirdi ki? Aslında o kadar çok şey vardı ki ona söylemek istediği, bütün zamanları ona verseler yine de bitmezdi söyleyecekleri…

“Ben senden gelen her şeye boyun eğdim… Canım çok yanıyor ama…”dediğinde Doruk “Senden hep uzak durdum. Okuldan içeriye girdiğin o ilk gün içimde bir yerlerde bir şeyler koptu. Biri, bir ses “Bağ!”diye bağırıyordu. Kafamı kaldırmadım sadece duydum. Kalbinin sesi kulaklarıma ulaştığında senden korktum. Bakmamaya görmemeye çalıştım ama olmadı. Bir şekilde hep karşıma çıktın. Sınıfın kapısını hızla açıp seni duvara çarptığımda bileğinden tutup gözlerinin içine baktım. O kokun yok mu? Beni öyle bir çarptı ki kendime gelemedim. Tanıdıktın bana. Bana aitmişsin gibi hissediyordum. Uzaktan seyretmek arada sırada uğraşmak hoşuma gidiyordu. Sana yaklaşırsam daha fazla çarpılmaktan korkuyordum. Bu yemini bozmak gibiydi. Ve ben bozmuştum. Okula gelme sebebim sendin. Sen bunu bilmiyordun çünkü ben hayat sahnesinde duygularını belli etmemeyi iyi öğrenmiştim. Gözlerine baktığım zaman kaşlarımı çatıyordum çünkü baktığım zaman konuşmayı unutuyordum. Seni ilk öptüğümde bedenim elektrik çarpmış gibi yandı. Senden uzak durmak adına elimden ne geliyorsa yaptım. Ama başaramadım. Ben hep kıskanç bir adam oldum ama seninle gerçekten kıskanmanın ne demek olduğunu öğrendim. Asit gibisin sen benim için. İçtikçe canını yakan. Kokun bile canımı yakıyordu kendimle savaşmaktan o kadar yorulmuştum ki tamam dedim bu o. Benim diğer yarım. Ömrümün yarısı. Ama olmadı. Orada o çayırda seni kendi ellerimle paramparça edip yok ettim. Seni seviyorum diyemedim. Çünkü hep başkaları vardı hayatımda ama ben hiç sen diyemedim. Söylemiş olsaydım,seni seviyorum Bade diyebilseydim bunlar olmayacaktı ama oldu ve ben her şeyi mahvettim. Çok gülen çok acı çeker derler ben kendi ellerimle kendi sonumu yazdım. Sen benim için hak edilmesi gerekensin. Ama ben hiçbir şey yapmadım. Hak etmedim.”dediğinde Bade “Doruk…”diyebildi sadece.

Doruk “Kendime olan nefretim ve öfkem çok fazla. Seni o kadar özlüyorum ki bazen neden özlediğimi unutuyorum. Sana kızgınım benden kaçtığın için ama hak da veriyorum benden kaçtığın için. Uyuyamıyorum. Uyursam uyanamamaktan korkuyorum. Gözlerimi kaparsam açıkken görebildiğim yüzünü kaparsam görememekten korkuyorum. Ben seni gözlerim açık sevdim. Sana bakarken hiç gözlerimi kapamadım. Ama diyemedim de bunları.”dedi.

Bade “Eğer üç sene önce söylemiş olsaydın bunları belki şimdi ki kadar bir anlam ifade etmeyecekti ikimiz için. Bu kadar çok severken bu kadar çok ayrı kalmayı öğrenemeyecektik. Yan yanayken ayrı kaldığımızda ki gibi birbirimizi hiç sevemeyecektik.”dediğinde Doruk “Kendi adına konuş.” Dedi.

Bade “Doruk…”

Doruk “Yanımda olmana rağmen sana dokunamamak, hislerini belli edememek çok zordu. Başkaları ile gülerken gördüğümde aklımdan geçirdiğim şiddet senaryolarını duymak bile istemezsin. Durup durup seni oyalamak ve yanımda kalman için bahaneler uyduruyor olmam… Ben senin benim seni seven tarafımı tanımana hiç izin vermedim Bade… Sen hep başkalarının güneşini gördün ama aslında benim yüzüm sadece senin için gülüyordu…”dediğinde sustu. Eğer biraz daha konuşacak olursa öleceğini hissediyordu. Kalbi sancımaya başladığında gülümseyerek “Bursa’dayken hastaneye kaldırıldığım zamanı hatırlıyor musun? Hani dadının öldüğü gün?”diye sorduğunda Bade “Dün gibi aklımda.”dedi.

Doruk “Poyraz,o gün bana sana aşık olup olmadığımı sordu. Kendi kardeşime bile itiraf edemeyecek kadar çok seviyordum. Ama etrafımda hep başkaları vardı ve ben kendimi hep o başkalarıyla korudum. Senin çığlıklarını duyabiliyordum. Senin acını hissedebiliyordum. Sana bir şey olacağını hissettiğim anda senin korkun gelip bütün bedenimi esir alıyordu. Sen benim gücümden yararlanırken ben senin hastalığın oluyordum.”dedi. Bade,sesini çıkarmayınca ona seslenen genç adam “Uyudun mu ?”diye sordu.

Bade “Hayır.” Dedi ve ekledi “Seni neden aradım bilmiyorum. Bazen,sensizlik o kadar ağır geliyor ki kendimle verdiğim mücadeleden yaralı çıkıyorum. Bu akşam dayanamadım daha fazla. En kötü ne olabilir ki dedim kendime ve aradım. Sesini duyduğum an bütün bedenim titredi,tüylerim havaya kalktı. Heyecandan kalbim o kadar hızlı atmaya başladı ki ölüyorum sandım…”dediğinde Doruk “Bana yerini söyle.”dedi “Gelip seni alayım ve gidelim buradan.”

Bade “Olmaz. Senin sorumlulukların var. Eğer biz gerçekten birbirimize aitsek bu zamanı gelince olmalı. Hem ben seni kanlı canlı karşımda görmeye hazır değilim. Buna alışmam gerek” dediğinde Doruk içinden “Sen öyle san. Seni bulunca bunları diyebilecek misin?”diye geçirdi. Bade “Doruk?”dediğinde genç adam “Efendim?”dedi. Bade “Bu gece benimle uyur musun?”diye sorduğunda genç adam gülümsedi ve “Lisedeki gibi.”dedi.

Bade “Lisedeki gibi.”dediğinde Doruk “Bekle bir dakika.”diyerek içeri girdi ve merdivenleri hızlı hızlı çıkarak odasına girip yatağına uzandı. “Şimdi tamam.”dediğinde başını yastığa koyup elini havaya kaldırıp karşısında o varmış gibi kızın elinin içine bastırdı. Bade “Hissediyor musun?”diye sorduğunda genç adam gülümsedi “çekersem bana daha çok yaklaşırsın.”dedi. Bade de gülümseyince genç adam içini çekti. Dakikalar dakikaları kovalarken ikisinin de göz kapakları ağırlaştı ama elleri bir an olsun aşağı inmedi. Aralarındaki o görünmez bağ o kadar kuvvetliydi ki Doruk’un güneşi ile bade’nin ateşi sürekli yanmasını ve güçlenmesini sağlıyordu. Bade, uykuya dalmadan önce “Doruk…”diye fısıldadı. Genç adam, gülümseyerek “Hı?”dediğinde genç kız “Seni seviyorum” dedi.

Genç adam, gözlerini açıp gülümsediğinde içini çekti ve “Ben de seni seviyorum kızıl.”dedi.
O öyle bir bağdı ki dünya üzerindeki hiçbir güç onları ayıramazdı…


Sabah olup uyandığında sersem gibiydi genç adam. Elini havada tutmaktan eli uyuşmuş ve üşümüştü. Kasılarak elini oynattığında acı içinde inledi ve yanı başında durmakta olan telefonunu eline alarak kulağına dayadı ve “Bade?”diye bağırdı. Dün gece olanlar bir rüya değildi biliyordu. Kapanan telefonuna bakıp bir ümit arayan numarayı görmeye çalıştığında edindiği şeyle kaşlarını çattı ve “Gizli numarayı nasıl bulmayı planlıyorsun Kartal!”diye kızarak yataktan çıkıp banyoya girdi. Buz gibi suyun altına kendisini attığında kaşları çatık olan genç adam dün geceyi düşündükçe kendi kendisine gülümsüyordu. Kuş gibi hissediyordu sanki kendisini. Ama onu bulup kollarının arasına almadan rahat etmeyecekti bunu biliyordu...


Genç adam,oturduğu yerde dün gecenin izlerini taşırken Erdem ona bakıyordu sadece. Bade,Doruk’u aramış ve onu özlediğini söylemişti. Doruk da onu... Bu durumda arkadaşına ne söylemesi gerektiğini bilmiyordu genç adam... Ben nerede olduğunu biliyorum ama sana söyleyemem diye içinden geçirdiğinde odanın kapısı açıldı ve içeri Demir ile Sinan girdi. Doruk,kafasını kaldırıp kendilerine doğru gelmekte olan adamlara baktığında “Neler oluyor?”diye sordu. Demir,yan yan Sinan’a baktığında Erdem “Bir sorun mu var?”diye sordu. Sinan “Nasıl söylememiz gerektiğini düşünüyoruz?”dedi. Doruk “Bakın kafam zaten allak bullak bir de sizinle uğraşamam. Def olun başımdan!”diye bağırdığında ağrıyan şakaklarını ovaladı ve Sinan’ın konuşmaya başlaması ile yorgun gözlerini ona dikti.


Doruk “Kim?” dediğinde Sinan “Afon Holding’in yeni sahibi burada. Seninle görüşmek istiyor.”dedi. Doruk “Randevusu yoksa def olmasını söyle.”dediğinde Demir “Adam çok ısrar ediyor.”dedi. Doruk içini çekip arkasına yaslandığında “İyi tamam çağırın gelsin.”dedi ve ters ters Erdem’e baktı. Erdem “Bana ne kızıyorsun ya? Git onlara kız!”dedi. Kapının vurulup yeniden açılması ile içeriye giren Kafara, Afon Holding’in yönetim kurulu başkanını içeri aldı ve ardından dışarı çıktı. Herkes ayağa kalktığında Doruk halen yerinde oturmaktaydı. Sinan, bu karşılaşmanın nasıl sonlanacağını merak ederken adam elini uzattı. Doruk, ele ve elin sahibine bakıp ayağa kalktığında tek kaşını havaya kaldırdı. Adam “Ben Afon Holding’in yeni sahibi Anif Lars” dedi. Doruk, kendisine benzeyen bu adamdan hiç hoşlanmamıştı ama yine de protokol gereği kendisine uzatılan eli tutup sıktı ve “Benim zaten kim olduğumu biliyorsunuz. Öyle değil mi Arif Bey?” dediğinde Anif’in kaşları hiddetle çatıldı. Sinan, söylediğinde inanmamıştı. Doruk Pehlivan gerçekten insanları çıldırtabilecek güçte bir adamdı. Sakin kalmaya özen gösterip boğazını temizledi ve “İsmim Anif. Arif değil.”dedi.

Doruk “Evet,her neyse.”diyerek koltuğuna geri oturduğunda eliyle “Oturmaz mısınız?”diye sordu. Anif,başını eğip selam verdikten sonra kendisine gösterilen yere oturdu ve etrafındakilere bakarak “Aslında ben yalnız görüşürüz diye düşünmüştüm”dedi. Doruk “Öyle mi? Neden?”diye sorduğunda Anif “Şirketlerimizin ortaklığı hakkında.”dedi. Doruk güldü ve “Ortaklık? Ne ortaklığı?”diye sorduğunda Anif sabrının sınandığını hissediyordu. Masanın üzerinden uzanıp Doruk’un kafasını kırmamak için kendisini zor tutarken gayet sakin bir sesle “Bildiğiniz gibi Afon Holding’i satın aldım. Bu durumda da sizinle olan ortaklığımız şirket olarak devam ediyor.”dedi. Doruk “Hayır,etmiyor”dediğinde Anif “Anlamadım?”diye sordu. Doruk “Sağır olmadığınıza göre konuştuklarımı anlamıyor olmalısınız. Sizinle hangi dili konuşmamı istersiniz?”diye sorduğunda Anif “Sınırları aşmayalım Doruk Bey.”dedi. Doruk,onları nefeslerini tutmuş bir halde izleyenlere bakıp gülümsedi ve masanın üzerine eğilip “Bana baksana sen,sence bende aptalmışım gibi bir surat var mı? Seni tanımıyorum! Kim olduğunu bilmiyorum! Anif Lars! İsmin de bir şeye benzemiyor. Neden seninle ortak olayım kardeşim?”diye bağırdığında Anif kaşlarını çattı ve ayağa kalkıp “başka zaman sakin sakin konuşuruz.”dedi.
Doruk “O zaman hiç gelmeyecek Anif Lars. Şimdi müsaade ederseniz halletmem gereken bir iş var.”diyerek arkasına yaslandı ve dün gece Bade’nin söyledikleri geldi aklına. Genç kız “Seni bir daha görmeye dayanamam”dediğinde durdu ve oturduğu yerde doğrularak “Beni nerede gördü ki?”diye söylendi kendi kendisine. Sinan,Anif’e eşlik ederek onu odadan dışarı çıkardığında Anif “Bu adam kaçık!”dedi sinirle. Sinan arkadaşının söylediklerine gülerken onu odasına doğru yönlendirdi. Doruk ise içeride gözlerini kapatmış. Bade’nin söylediklerini düşünmeye çalışıyordu. Bade, onu en son ne zaman görmüştü? Peki Doruk en son… Gözlerini açtığında “O İstanbul’da!”dedi. Erdem “Biraz sakin olur musun?”diye sorduğunda genç adam işaret parmağını salladı ve “O çocuk. Ercan mıdır nedir? O gün konferanstayken kızıl saçlı bir kızın peşinden koştuğumu söylemiştim hatırlıyor musunuz? O çocuk neydi adı Ercan o *** kurusu Bade’yi sevgilisi olarak söyledi bana. Yüzünü göremedim ama oydu. Bade de beni orada gördü. Ondan öyle söyledi!”dediğinde resmen burnundan dumanlar çıkıyordu. Sinirden kıpkırmızı olan suratı ile Demir’e baktı ve dişlerinin arasından tıslayıp “Bana hemen ilk uçağa yer ayırt! İstanbul’a gidiyorum.”dedi ve telefonunu alıp avukatını arayarak “Doğu ağabey ben Kartal Doruk. Senden birinin ev adresini bulmanı istiyorum. İsmi Ercan Kırımlı.”dediğinde Erdem ve Demir birbirlerine bakıyorlardı endişe ile.

Avukatı “Uçağa binmeden bilgiler elinde olur” dediğinde Doruk hızlı bir şekilde başını salladı ve “Ah,bir de senden güzel manzarası olan bir yerden bir mezarlık almanı istiyorum. Gelmişken cenazeye de giderim.”dediğinde hızlı bir şekilde telefonu kapadı ve odadan dışarı çıktı. Erdem peşinden “Kafayı mı yedin sen? Ya adam doğruyu söylüyorsa?”diye bağırırken Doruk “Olsun. Yumurta kırar gibi o karabaşın kafasını kıracağım.”dedi.

Doruk,şirketten hızla çıkarken Derin içeri girmek üzereydi ama karşılaştığı manzara ile kaşlarının çatılması bir olmuştu. Afra,yanında Anif olduğunu tahmin ettiği kişi ile arabaya binmiş gidiyordu. Babasının tahminlerinin doğru çıktığını gören Derin öfke ile ikisinin şirketten uzaklaşmasını izlerken onlarla hesaplaşmak üzere direksiyonu eve doğru çevirdi ve bir sonraki görüşme için düşünmeye başladı.

-bölüm sonu

TUTKU OYUNU 2. SEZON (KAN VE GÜL)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin