Elinde tutmakta olduğu fincanın içindeki çay yapraklarına bakarken, hayatının da o yapraklar gibi kırılıp, döküldüğünü düşünüyordu. Çok değil daha birkaç gün önce bir insanın öldürülüşünü izlemiş ve bunu yaparken, haklı olduğunu hatırlatmıştı kendisine. Koskoca şu ailede kendisine düşen pastadan bir dilim alırken, neden bu kadar mutsuz olduğunu bilmiyordu. Ya da biliyor söyleyemiyordu! Annesi, karşısında durmuş onu izlerken genç kız bütün öfkesini kusmak, bağırıp çağırmak istiyordu sadece...
"Sıkıldım artık!" diyerek başını kaldırıp annesine baktı. Sesi pürüzsüz ama kırılgandı. "Babalarımızın hatalarının bedelini ödemekten sıkıldım artık"
Mehir Hanım, gözlerini kırpıştırarak kızına bakarken Senem "Arkadaşınızı korumak, onun için savaşmak ne demek iyi biliyorum. Ama bu..." dedi diliyle dudaklarını ıslatıp "Benim düşlediğim hayat değil. Bu benim yaşamayı istediğim bir hayat değil" dedi.
Annesi, gözünü kırpmadan ona bakmayı sürdürüyordu.
"Çocukken daha kolaydı. Düşüp duruyorduk ama bir şekilde gülmeyi başarıyorduk. Lise bile daha güzeldi. İlk aşklar, yeni ortamlar..." Gözleri o zamanlara gitmiş gibiydi. Gülümseyerek "Poyraz'ı sevip, ondan aşk dilenmek, kıskanmak, onun için ağlamak, onunla kavga etmek. Doruk ile Anıl'ın bitmek bilmeyen kavgaları, atışmaları, Nefes'in hasta olması, sadece onun sağlığı için endişeleniyor olmamız, onun joker olup arayı düzeltmeye çalışması... Lise bile daha güzeldi anne. Kimse bizi öldürmeye çalışmıyordu. Kimse canımızı bu kadar yakmıyordu. Sevdiklerimizi kaybedeceğiz diye korkmuyorduk şimdi korktuğumuz kadar! Kalbimiz bu kadar acımıyordu, bu kadar gözyaşı dökmüyorduk. Durup düşünüyorum da Ezgi'nin Nefes'i öldürmek istemesi bile, onun açısından düşünüldüğünde çocukça bir kıskançlık gibi geliyor şimdi!" deyip derin bir nefes aldı. Gözünden akan tek damla gözyaşını elinin tersiyle silip gülümsemeye çalıştığında "Ben çocuk olmayı özledim anne... Canımın yanmadığı, korkmadan koştuğum o günleri çok özledim" dedi.
"Ben de!" dedi Didem.
Havuzun kenarına dizilmiş olan şezlonglardan birine uzanmış, sessizce arkadaşını dinliyordu. İçini çekip, derin bir nefes alırken iri kahverengi gözleri kısılmış, dudakları belirli belirsiz bir tebessümle kaplanmıştı. Çok konuşmazdı ve konuştuğu anlar çok nadirdi. Senem de şimdi bu anlardan birine şahit oluyordu yeniden. Başını çevirip ona baktığında gözlerinin uzaklara gittiğini fark edip, içini çekti.
Didem " Bazen,Ebu Bekir'in gözlerinin içine bakıp buradan kaçıp gidelim diyorum. Daha sakin bir hayatımız olur! Sen... Ben... Kızımız ve doğacak çocuklarımız... Sonra,durup düşünüyorum ve siz olmadan o hayata sahip olmanın hiçbir işe yaramayacağını anlıyorum. Siz olmazsanız aile olmanın anlamını bilemeyeceğimizi fark ediyorum. Dostluğun... Kardeşliğin... Bencillik edip çekip gitmeyi istediğim her an ruhum mantığıma savaş açmaya başlıyor. Fiziksel şiddet çok fazla görmesem de kalbim düşüncelerimin sesi yüzünden parçalara bölünüyor ve her defasında ona yenildiğim için seviniyorum. Neden biliyor musun?"
Senem "Neden?"
Didem "Çünkü biz biriz. Dışarıdan bizi gören herhangi biri bir arada olmamızı sorgulayabilir, bu kadar yakın olmamızı saçma bulabilir ama neden bir olduğumuzu anlayamaz. Çünkü her birimiz görünmez bağlarla birbirimize bağlanmışız, değil sizi bırakıp gitmek Oğuz Han'ın yanına gidip hepimize birer tane sık diyesim geliyor bazen! Bizi öldürecek olan onlar değil de senin kurşunun olsun! Düşmanlarımızın elinde ölmektense senin elinden huzurla ölelim."
Senem "Didem"
Didem "Benim de hayallerim vardı Senem. Hala var. İlk çocuğumu düşürdüğümde henüz bu kadar bile değildim. Çocuktum, on sekiz yaşımdaydım ve liseden yeni mezun olmuş, aynı zamanda yeni evlenmiştim. Ama yaşadıklarımın birinden bile pişman değilim, neden biliyor musun? Çünkü ne zaman ağlayacak bir omza ihtiyacım olsa Poyraz ağabey hep yanımda oldu. Yaşadıklarım yüzünden bir şekilde kendisini sorumlu tuttu ve eninde sonunda intikamımızı aldı. Benim içimdeki yara sizin varlığınız sayesinde kapandı. Biz yine, ne olursa olsun bu savaşın sonunda hayatta ve bir arada olacağız. Kimse bizi ayıramayacak. Evet, korkacağız çok korkacağız ama unutma onlardan önce birbirimizi öldürecek cesarete de sahibiz. Kimseye değil; canımızı birbirimize emanet ettik Senem, unuttun mu? Sen yeniden hamile kalacaksın? Bir ya da iki çocuğun olacak belki daha fazla. Nefes, iyi olacak. Ölmeyecek! Doruk ile Bade evlenecek! Bak Derin'e... Karanlığı bırakıp bizim yanımıza geldi. Kötülerin bile iyi olduğu bu dünyada neden bizim hayallerimiz de gerçekleşmesin ki? Neden karamsar olalım bu kadar?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
TUTKU OYUNU 2. SEZON (KAN VE GÜL)
Ficción GeneralBir oyunla örtülüydü o yalan, Ağlanacak güldürüydü oynanan. Çevresini küçüklerin sardığı Gülmelerin arkasında ağlayan, Aldanmamış aldatılmış bir insan.