-2.sezon / 21.bölüm-
Demir Mudurnu için istemediği birşeyi yapmak dünyada yapmış olduğu en sıkıcı şeydi. Suratını buruşturarak oturduğu yerden çalışanlarından Ece Hanım'ın sunumunu izliyordu. Ara ara Elif Hanım'a bakan genç adam,kadının kendilerini dinlemediğini görünce sinirlenmiş ve Ece hanım'a bakarak "Bu kadar yeterli Ece" dedi. Genç kadın,konuşmasını tamamlayıp yanına gelip otururken Elif içini çekip,elindeki kalemi dosyaların üzerine koydu ve "Açıkcası etkilendim. Yani proje üzerinde olması bile beni müthiş etkiledi. Yalnız sormak istediğim bir şey var?" diyerek Demir'e baktığında genç adam kaşlarını çatıp başını salladı ve "Buyurun" dedi.
Elif "Benim bir an önce Timeless'i açmam gerekiyor. Ekibiniz bu projeyi ne kadar sürede bitirir?"
Demir "Anlamadım?"
Elif "Söylediklerim bence gayet anlaşılırdı Demir Bey. Sizce de öyle değil mi Ece Hanım?" diye sorunca Demir sinirle homurdandı ve "Pardon ama siz bizden işi aceleye getirmemizi istiyorsunuz,neden bizimle çalışmak yerine gidip merdiven altı iş yapan kurumlarla çalışmıyorsunuz?" diye sordu.
Elif,iç çekerek kaşlarını kaldırdı ve "Kendinizi beğenmiş olduğunuz bir gerçek ama referansınız ne yazık ki çok güçlü. Sizinle çalışmaya ben de meraklı değilim ama alanında en iyisi olduğunuz göz önüne alınırsa eğer bu durumda size katlanmaktan başka bir çarem kalmıyor!" dedi.
Demir "Ne?!"
Elif "Yani diyorum ki bu süreç içerisinde ben size nasıl katlanıyorsam siz de bana katlanacaksınız. Çünkü ben parayı veririm siz işi yaparsınız bu böyle! İşin erken bitmesi için ne gerekiyorsa onu yapın! Titanic projesinde İstanbul'da nasıl bir yol izlediğinizi çok iyi biliyorum,zaten temelleri atılmış bir yerin içini ve dış görünümü dizayn etmek o kadar zor olmasa gerek!" dediğinde Demir "Madem bu kadar kolay o zaman neden kendiniz yapmıyorsunuz?" diye sordu sinirle.
Elif "Çizim yapmaktan nefret ederim!" diyerek oturduğu yerden ayağa kalkan genç kadın,çantasını eline alıp son bir kez Demir'e baktı "Size kolay gelsin" diyerek toplantı odasından çıktı. Masada ekibiyle bir başına kalan Demir ise sinirle birbirlerine bakan iş arkadaşlarına döndü ve "Bu lanet yeri ne zaman bitirebiliriz?" diye sordu.
Ece Hanım "Sen de mi katılacaksın?" diye sorunca başını sallayan genç adam "Evet,bir an önce bu yükten kurtulmak istiyorum. Hayatımda böyle terbiyesizlik görmedim. Ece,sen şirkete gittiğinde Adem'i ara,o gereken yardımı bize sağlayacaktır. Öyle hızlı bitirmeliyiz ki;Elif denen o kadın bize söyleyecek tek bir kelime dahi bulamasın!" diyerek ayağa kalktı.
İç mimarlarından olan Sunal kendisine bakıp "sen nereye gidiyorsun?" diye sorunca başını kaldırıp Sunal'a bakan Demir "Peşinden gidip az önceki terbiyesizliğinin hesabını soracağım tabii ki. Kimse beni ve ekibimi küçümseyemez!" dedi ve odadan koşar adımlarla çıktı.
Elif,etrafındaki insanlara gülümseyerek asansöre doğru yürürken açılan kapıya yetişebilmek için ayağında ki topuklularla koşmak zorunda kalmıştı. Ama buna rağmen asansöre binememiş ve sinirle ayağını yere vurmuştu. elleri belinde yürüyen merdivenlere doğru yol alırken telefonu çalan genç kadın,merdivenlerin olduğu tarafta durmuş ve diğerlerinin aşağı inmesine müsaade etmişti.
"Efendim anne?" diyerek telefonunu açan genç kadın annesinin sesini duyunca kötü olmuştu. Birkaç gündür bel kayması yüzünden hastanede tedavi gören annesinin durumu doktorların dediği gibi kötüye gidiyordu. Onlara göre bu normaldi çünkü annesinin,ilerleyen yaşı hastalığa davetiye çıkartıyormuş! "Sen beni merak etme,işlerim gayet yolunda. Pehlivan holdingte açacağımız yeni kafe mali durumumuza iyi gelecek. Hem sen bunları düşünme iyileşmene bak olur mu? İstanbul'un tadını çıkart" dediğinde annesi birşeyler daha söyledi kendisine. ağlamamak için dişlerini sıkan genç kadın,gidip saksıların yanına konulan küçük koltuklara oturduğunda telefonu kapadı ve ellerini kucağında birleştirdi.
Başını kaldırıp gözlerini kırpıştırdığında Demirin kendisine doğru kızgın bir suratla geldiğini gördü. Onunla uğraşacak hali hiç yoktu şuan açıkçası. Omuzları çökerek genç adamın yanına gelmesini bekleyen Elif,Demirin gelip önünde durması ile içini çekti. Demir "İçeride yaptığınız büyük terbiyesizlikti! eğer bir dah-"
"özür dilerim"
Şaşıran Demir,kaşlarını kaldırıp genç kadına bakakalırken Elif,gözünden akan bir damla yaşı elinin tersi ile silip ayağa kalktı ve "İÇeride öyle davrandığım için özür dilerim. Bu aralar üzerimde çok fazla baskı var" diyerek arkasını dönüp cansız bir şekilde yürümeye başladığında Demir hala şok içinde arkasından bakıyordu şimdi.
"Demir!"
Dağhan Bey'in bile sesini duymayan Demir,omzuna konulan elle "Ha?" diyerek arkasını dönüp Dağhan'a bakmıştı. "İyi misin evlat." diyerek Demire bakan Dağhan Bey, genç adamın baktığı yere baktı ve "Ah sonunda Elif ile çalışmaya başlamanız çok sevindirdi beni. Bu aralar zor bir dönemden geçiyor" dediğinde Demir "Öyle mi?" diye sordu Dağhan Bey ile birlikte yürüyen merdivenlere binerken.
Dağhan Bey "hı hı,öyle. Annesi biz İstanbul'dayken bel kayması yaşamış. Apar topar hastaneye kaldırmışlar. Bazı sağlık sorunları da ortaya çıkmış sanırsam. Biz de gereken yeri arayıp kadını,İstanbulda bağlantımız olan bir hastaneye yatırdık. Elif'in maddi yönden sıkıntıları var. Buradaki kafeyi açmak için çok acele ediyor ki haklı da." dediğinde Demir dönüp,Dağhan Bey'e baktı ve "Bilmiyordum" diye söylendi.
Dağhan Bey,genç adamın sırtını sıvazlayıp gülümsedi ve "Bilemezdin. Hepimiz Senem'in düğünündeydik." dedi. Demir,keşke bağırmasaydım diye düşünürken Dağhan Bey "Ee,sanırım bu akşam büyük teklifi yapıyorsun he?" diye sordu. Demir,düşüncelerinin arasından çıkıp şaşkınlıkla Dağhan Bey'e baktığında,içini çekip "ah,evet. Umarım Eylül ile aramızda olan sorunlar da hallolcak. Bir kaç haftadır iyiye gidiyoruz bakalım." dedi.
Dağhan "havada yağmurlu. siz gençler şimdi romantik bir şeyler yaparsınız" dediğinde Demir kahkaha atarak güldü ve "Yapma amca ya" diyerek aşağıya indiklerinde Dağhan arabasının anahtarlarını çıkartıp "Hadi gel seni bırakayım" dedi.
Demir,başını sallayıp şirketten çıkarken Dağhan "doruk& Bade ve Derin üçlüsü hakkında ne düşünüyorsun?" diye sordu.
Demir "Bade benim kardeşim olmasaydı eğer bu durum hakkında bu kadar endişelenmezdim"
Dağhan,arabaya binerken "fazla sessizsin ama?" diye sordu. Demir "Bade için en iyisini istiyorum. Bu doruk olur ya da olmaz ama onları birbirlerinden ayrı düşünemiyorum."
Dağhan Bey "ama?"
Demir "Ama... Derin beni endişelendiriyor. Çok soğuk ve gözü kara. Badeye zarar verebilme ihtimali oldukça fazla,bunu göze alabilir miyim bilmiyorum" dedi.
Dağhan,düşünceli bir halde başını sallayarak yola çıktığında Doruk da İsviçre uçağında Bade'nin yanına gidiyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
TUTKU OYUNU 2. SEZON (KAN VE GÜL)
Fiction généraleBir oyunla örtülüydü o yalan, Ağlanacak güldürüydü oynanan. Çevresini küçüklerin sardığı Gülmelerin arkasında ağlayan, Aldanmamış aldatılmış bir insan.