TUTKU OYUNU '2.SEZON ( KAN VE GÜL)'
-ÇÖL ATEŞİ-
Zaman durabilir miydi? Ya da... Dünya gerçekten dönmeyi bırakabilir miydi? Bunların hiçbirinin olup olamayacağını bilmiyordu. Bildiği tek şey, şuan etrafından tamamen uzaklaştığı, bütün hislere kendisini kapatmış olduğuydu. Dağılmıştı... Sudan çıkmış bir balık gibi nefes almaya çalışıyordu. Az ilerisinde gözlerine bakmakta olduğu adam gerçek miydi? Gerçekten o muydu? Uğruna gözyaşları döktüğü, son kez buradan ayrılırken, sadece onun yüzünü görüp, sesini duyduğu, çocukluğunun küçücük kalbini kocaman bir heyecanla attırmayı başaran o adam burada mıydı yani? Ölmemiş miydi? Çıplak ayakları ılık kumların üzerinde ilerlerken nefes almayı unutmuştu. Dolan gözleri, tan yerini ağartan güneşin kızıllığının altında tüm koyuluğu ile parlarken bir kez daha onun buraya ait olmadığını haykırıyor, kızı durdurmak için her şeyini ortaya koyuyordu. Yanıyordu Bade... Yeniden ölüyor yeniden diriliyordu... Evi... Abisi... Sahrası... Boğazına takılan hıçkırığı yutarken geçmişe dönüyordu. Küçücük ayaklarının olduğu, Eysima'nın ve Faisal'ın deli gibi peşinde koştuğu o günlere... Kılıç kullanmamak için Tımarzade ile kavga ettiği, Sahra'ya kafa tuttuğu, Anif'i öpmek istediği o günlere... Çocukluğuna... Ruhunun derinliklerine gömdüğü o küçük, yaralı kız çocuğu ellerini toprağın altından çıkarıp, canını yaka yaka kendisini yukarı çekerken Bade nefes alamıyordu. Doruk... Arkasında kaskatı kesilmiş, onun ürkek adımlarını seyrederken ne yerinden kımıldayabiliyor ne de konuşabiliyordu. Çocukken geldiği bu yer hayatının başlangıcı, kaderinin yazıldığı yerdi... Ruhsuz bir şekilde bakışları birbirlerine şaşkınlıkla bakmakta olan ikilinin üzerinde gezinirken en az Bade kadar Anif de şaşkındı onu gördüğüne. Beklemiyordu. Plan böyle değildi çünkü. Sadece kızlar gelecek, onların korumalığını sağlayacak ardından herkes öldükten sonra prensesin karşısına öyle çıkacaktı. Etraflarını saran takım elbiseli adamlarını durdurarak ileriye doğru bir adım atarken kızın gözlerinin irileştiğini, iki damla yaşın art arda gözlerinden akıp düşüşünü izledi. Dişlerini sıkıp derin bir nefes alırken, genzinden gelen hırlamaya engel olamadı. Bütün aile etrafını sarıp olanları seyrederken Senem, gözleri dolarak yüzünü Poyraz'ın göğsüne yaslamış, elleri ile gömleğinin eteklerinden kavrayarak sıkmaya başlamıştı. Didem ile Ayşegül, elleri dudaklarında hıçkırmamak için onları seyrederken Bade'nin acısını yaşadığı şoku en derinlerinde hissediyorlardı. Aileleri öldürülmüştü... Hepsini kaybetmişler ve Bade'nin yaşadığı acının binde birini bile yaşamalarına izin vermeden, yerine yeni acılar yaşamışlardı. Şimdi, taş avlunun ortasında onları izlerken yılların özlemini, acısını, katran karası bir duyguyla dışarı çıkışına şahit oluyorlardı...
Yaprak gibi titriyordu genç kız hala... Omuzları hıçkırmak için bendini zorlayan gözyaşları ile sarsılıyordu. Kalbi göğüs kafesinden çıkmak için bulunduğu yeri zorlarken Doruk'un 'evine hoş geldin" diyen sesini duyuyordu. Biliyor muydu? O ve diğerleri? Adamın kendisine doğru geldiğini bile çok geç fark ederken, gözlerini kapatıp derin bir nefes aldı önce. Başını geriye atarken dudaklarını araladı. Küçücük cılız bir hıçkırık dışarı çıkıp ağlamasına neden olurken, ellerini yumruk yapıp doğruldu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
TUTKU OYUNU 2. SEZON (KAN VE GÜL)
Ficción GeneralBir oyunla örtülüydü o yalan, Ağlanacak güldürüydü oynanan. Çevresini küçüklerin sardığı Gülmelerin arkasında ağlayan, Aldanmamış aldatılmış bir insan.