Zaman...
Birkaç gün geçmesine rağmen hala Lyon'a dönmemişlerdi. Sadece kendisi değil arkadaşları da. Evlerinde hissettikleri bu yerde toprağından mıdır nedir bilinmez kendilerini daha huzurlu ve güvende hissederken, o yere kendilerine ait olmasına rağmen bir türlü gitmek istemiyorlardı. Ve şimdi Doruk dudaklarının arasındaki sigarasından bir nefes daha çekerken, dışarıya üflediği dumanın altından düşünceli bir şekilde kendisine bakmakta olan ağabeylerine bakıyordu. Bakışları o kadar tehlikeliydi ki. Tilkilerin dolaştığı beyninde ne gibi fikirlerin döndüğünü bilmiyordu hiç kimse. Mikail, gerçeği öğrenmiş ama bunu yüz yüze söylemesi gerektiğini belirterek Doruk'u huzursuz etmişti. Ama işin en iğrenç yanı Anif'in söyledikleri olmuştu. Her ne kadar Bade ile ilgili bir bağa sahip olsalar da ondan hiçbir şekilde haz etmeyen genç adam,ondan "İçinizden biri size ihanet ediyor" demesini beklemiyordu. Bunu ona açık bir dille belirtmiş,böyle bir şeyin imkansızlığını dile getirmişti. Anif'in ise cevabı oldukça sert olmuştu. "Beni burada kalmaya iten sebep ne sanıyorsun çocuk? Mikail'in elindeki belgeler senin bile boyunu aşamayacağın kadar büyük! İçinizde bir hain var! Burada kalmama sebep olan şey de bu. Sen,planlarını uygulamaya başladığın an kadınlarınız buraya getirilecek,güvenliğin kusursuz olmasını istiyorsak bir süre daha burada kalmam şart" diyerek konuşmayı sonlandırdığında Doruk elinde telefonla kalakalmıştı. Ve şimdi Anif ile konuştuğu o günden beri,lanet olasıca hainin kim olduğunu bulmaya çalışıyor ama elekten geçirmeye çalıştığı her isim,ağırlığı ile eleğin üzerinde kalmaya devam ediyordu.
Sahip oldukları ve kurdukları ailedeki her isim,her kişi ayrı özelliklere sahip insanlardı. Birini diğerinden ayırmak imkansızdı. Aynı kaptan yemek yemiş,yeri gelmiş aynı nedenden ötürü birbirleriyle kavga etmişlerdi. Bu yüzden hiçbirinin hain olduğunu düşünmüyordu. Yıllardır,böyle bir pisliğin içinde yaşamaya gönüllü olan hiçbirinin böyle bir adilik yapacağını düşünmüyordu.
"Bizden değil!"
Anıl'ın sakin ses tonu karşısında sigarasını söndürüp ona baktı genç adam. Onun bile sinirli olduğunu görebiliyordu. Anıl bile bazen çok öfkelenebiliyordu ve bu anlar o anlardan biriydi. "Kusura bakmayın ama Anif denen o adamın gırtlağını bu söyledikleri yüzünden, kesebilirim."
Bunu yapardı. O kadar sakin ve soğukkanlı konuşuyordu ki. Doruk, ona bakınca Derin'in abisi olabileceğini düşünüyordu.
"İçimizde hain yok" dedi Ali bu sefer. Kaşlarını çatmış duvara bakıyordu "Neden böyle bir şey söyledi bu adam?"
Doruk hala konuşmazken hemen önünde durmakta olan kahvesinden büyük bir yudum aldı. Yasak olmasına rağmen sigara ve üst üste üç tane mırra! Aferin Doruk devam et! Yakında acil servisi boylaman an meselesi!
"Sakin olun" dedi Ebu Bekir. Ellerini iki yana açmış gergin bir halde etrafta dolaşmakta olan ailesine baktı. "Belki bizden bahsetmiyordur? Çünkü hepimizi elekten geçirip,bir şey elde edemediğimizde geriye sadece Sena ile Murat kalıyor. Murat'ı çocukluğumuzdan beri tanıyoruz. Kalıbının adamıdır. Bize ihanet edecek olsa,bunca yardımı asla yapmazdı. Ve Sena,Bade'ye olan bağlılığı zaman zaman beni ondan şüphe etmeye getirse de,yine de onun hain olduğunu düşünmeme neden değil. Bizler aileyiz. Bence Anif Mikail gelmeden bizim göremediğimiz bir pisliği görmemizi istemiş olabilir"
"Ne yani? Mikail mi düşman?" diye soran Volkan kaşlarını kaldırıp dudaklarını büzdüğünde "Geriye sadece o kalıyor" dedi.
"Bunun olması imkansız. Tüm bunlar mantıksız" diyerek başını iki yana sallayan Doruk,Poyraz'a bakıp "Babalarımızla yaptığımız konuşmayı gördünüz. Geçmişte kalan tek düşman Altuğlular ama bu adam hakkında en ufak bir fikirleri yok.anif,bizim bir şeyi görmemizi istiyor. Belki de birbirimizden şüphe etmeyi ama birbirimizden şüphe etmeyi gerektirecek hiçbir şey yok"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
TUTKU OYUNU 2. SEZON (KAN VE GÜL)
Ficción GeneralBir oyunla örtülüydü o yalan, Ağlanacak güldürüydü oynanan. Çevresini küçüklerin sardığı Gülmelerin arkasında ağlayan, Aldanmamış aldatılmış bir insan.