Sabah uyandığımda başımda keskin bir ağrı vardı. Evdeydim. Bir dakika? Evdeydim? ''Ne?''
Yatakta doğrulduğumda pijamalarımında üstümde olduğunu farkettim. Şakaydı. En son sahildeydim ben. Telefonuma baktığımda göremedim. Çantamı karıştırdığımda da yoktu. Ceketime baktığımda orda olduğunu görüp hızla aldım. Son aramalarımda Araf'ı gördüğümde büyük bir küfür etmek istedim. Adının üstünde dokunduğumda ikinci çalışta açıldı. ''Beni eve sen mi getirdin?'' Hızla sorduğum soruya güldü. ''Günaydın.''
''Bana bak! Bir daha bana yaklaşma yoksa seni gebertirim. Bu saçma oyuna da son veriyorum!'' Başımı tutup yatağa oturdum. ''Senden nefret ediyorum ya ben. Nefret ediyorum senden!'' Daha fazla sesim yükselemezdi. ''Herkes gibisin sen. Anladın mı? Yüzüme dahi bakma. Ama dur. Ben inanmadığın bir kadın olduğum için sen bana bakmazsın zaten.'' Ecmel sus ve kapat telefonu. ''Akşam görüşürüz, sevgilim.''
Yüzüme kapandığında dediği şeyle ağzım açık kaldı. Ne cüretle? ''Kafayı yiyeceğim.'' Sakin kalıp aşağıya indiğimde ablamın hala burada olduğunu gördüm. ''Günaydın.'' Görevli ablaya bakıp ''Ağrı kesici getirir misiniz?'' Diyip yerime oturdum. Annem hızla bana döndü. ''Neren ağrıyor?'' Elime baktığında sargıyı çözmüştüm çoktan. ''Aferin sana ya gerçekten!''
''İyiyim anne. Başım ağrıyor sadece.'' İlacı içecekken ablam durdurdu. ''Yemekten sonra iç. Fayda etmez öyle.'' Sadece kafamı salladım. ''Akşam gitmeden tekrar saralım elini.'' Yine kafamı salladım. Yemek yediğimde babam aşağıya indi. ''Günaydın. Ne güzel bir aile sofrası.'' Gülümsediğimde ablamla beni öptü. ''Günaydın baba.''
''Akşam davette de bu aileyi görmek istiyorum.'' Buna ablam cevap verdi. ''Bundan sonra hep birlikteyiz babacığım.'' Masanın altından elimi tutmak istediğinde geri çektim. ''Evet. En azından gidene kadar.'' Masada sessizlik olup yemeğimize döndüğümüzde başımın ağrısından çok yiyememiştim. İlacı içtiğimde konuşmayarak önüme döndüm. Annemle ablam sürekli davet hakkında konuşuyorlardı. ''Sen ne giyeceksin?''
''Bilmiyorum ya hiç gelesim yok.'' Annem bana döndü. ''O ne demek? Kuzey de geliyor.'' Sinirle ona döndüğümde annem olduğu için sustum. ''Olabilir anneciğim. Keyfim yoksa tek kalabilir kendisi.'' Ablam kıkırdadı. ''Kavgalılar anlaşılan.'' Bir şey demeden önüme döndüm. ''Geçer hayatım bunlar.''
''Var bir tane siyah elbisem. Onu giyerim.'' Kafasını salladı. ''Saçını ben yapayım mı?'' Küçükken hep yapmak isterdim. ''Topuz mu yapacaksın?'' Hevesle kafamı salladım. ''İstemez tatlım.'' Ayaklandığında hevesim kırılmıştı. ''İrem ile kuaföre gideceğim. Ama bir dahakine sen yapabilirsin.'' Bir şey demeden önüme döndüm. Ablam gittiğinde hevessiz bir şekilde masada oturmaya devam ettim. ''Benimkini yapabilirsin.''
''Kübra teyzeye söz verdiğini biliyorum anne seninde. Tuana ile gideceğim zaten.'' Gülümsediğimde masadan kalkıp yanına gittim. Yanağından öptüğümde elimi sıvazladı. ''Selam söyle.'' Güldüğünde imalı olduğu belliydi. ''Gelininden olduğunu da söyleyeyim mi?'' Buz kestiğimde annemin mutluluğunu bozmak istemedim. ''Söyle anne, söyle.''
Odama çıktığımda Tuana'nın haberi bile yoktu. Kendim hazırlanabilirdim. Davete kadar vakit öldürdüğümde kendim evde hazırlandım. Makyajımı da düzgün yaptığımda dolaptan siyah askılı elbisemi çıkardım. Hiç de gitmek istemiyordum. Tuana aradığında sadece geleceğimi söyleyip kapattım. Acelem yoktu sonuçta değil mi? Elbisemi giydikten sonra saçlarımı yapıp perçemlerimi düzelttim. Topuklularımı giyip evden çıktığımda ceket almak için geri dönmedim.
Davet yerine geldiğimde kapıda kimseyi görmediğim için şükrettim. İçeri girdiğimde kimseye gözümü değdirmeden annemin yanına gittim. Sadece Buğra'yı farkettiğimde bana gülümsemişti. Mutlulukla ona el sallayıp önüme geri döndüm. Yanında diğerleri de vardı. Ablam ve İrem orada olduğu için çok bakmamaya karar verdim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Girdap
Teen Fiction"Arkadaş arkadaş gezebiliriz niye ki?'' Maksadım onu kızdırmaktı. Buna sinir olduğunu biliyordum. ''Demek arkadaş.'' Kafamı salladım. ''Hıhı.'' Parmakları ona dolanmış ince kollarımda gezdi. ''Arkadaşlarına böyle mi yaparsın?'' Çok fırsatçı bir ada...