Havalimanına girdiğimde Tuana'yı bulmaya çalışıyordum. Yine geç kalmıştım ve o bana kızacaktı. Erken çıkmama rağmen gecikmiştim. İlerde minik valiziyle beni bekleyen kızı gördüğümde yüzüme en masum ifadeyi takınıp hızlıca yanına gittim. ''Günaydın!''
''Günaydın efendim, günaydın. Bir gün seni beklemekten öleceğim haberin yok.'' Yüzümü buruşturdum. ''Allah korusun deme öyle şeyler.'' Elimdeki kahvenin birini ona uzattım. ''Barışma hediyesi.'' Gülümsemem büyüdüğünde o da bana gülümsedi. ''Neyse ki gönlümü alabiliyorsun.'' En sevdiği kahveden almıştım ona özellikle. Sabah anneme bir sürü yalan sıkıp gecede Tuana'da kalacağımı söylemiştim. 27 yaşıma geleceğim sıra aklım fikrim hala anneme yalan söylemekti. Tahmin ettiğim gibi akşam ablamlar ve Başar abinin ailesi gelecekti. Olmak istemiyordum zaten.
Bizim için ayarlanan uçağa bindiğimizde çok beklemeden kalkmıştı. ''Senin işin yok muydu ya?'' Hala nerden öğrenip yanımda olduğunu bilmiyordum. ''Tatlım.'' Saçlarını savurdu. ''Aile şirketinde çalışmanın faydaları işte.'' Bu dediğine baya bir gülmüştüm. Aklıma gelenle hemen ona döndüm. ''Ben anneme gece seninle kalacağımı söyledim.'' Omuz silkti. ''Söyle aşkım ne olacak? Neredeyse her gün birlikteyiz zaten.'' Kafamı salladım. Küçük çantamdan kulaklığımı çıkardım. Telefonla bağlandığında her zamanki şarkımı açıp son sese getirdim. Zaten yolculuğumuz kısa olacaktı. Biraz dinlenebilirdim.
Uçak inişe geçince kulaklığımı çıkarıp hazırlandım. Tuana 1 saat içinde uyuduğu için bir de onu kaldırmakla uğraşmıştım. Az uyurdu ama uyuduğu zamanda hiçbir güç onu kaldıramazdı. ''Cici kız kalk geldik.'' Yarım saat sızlanmanın sonucu uçaktan inebilmiştik. Özel araç bizi gelip aldığında havanın sıcaklığı çok hoşuma gitmişti. Aspendos'a geldiğimizde tiyatro alanı sahne için hazırlanmaya başlamıştı. Birkaç kişi ile görüştükten sonra kareografi hakkında konuştuğumuzda Tuana gezip etrafın fotoğrafını çekiyordu sadece. Bu hali çok komiğime gitmişti. Umarım bir yerde paylaşmazdı çünkü tüm foyam ortaya çıkardı.
Ordaki hocalarla konuştuktan sonra her şey ayarlanmıştı. Tekrardan Tuana'nın yanına ilerlediğimde meraklı gözlerle bakınıyordu. ''Ne kadar büyükmüş kız. Boşken daha küçük gözüküyordu.'' Bunu demesiyle etrafa bir göz attım. Birlikte tatile geldiğimizde gezmiştik ama o kadar dikkat etmemiştim. Birkaç sene önce gezdiğim yerde şimdi sahne alıyor olmak çok garip hissettirmişti. Avukat olduğumda da mutlu olmuştum ama bu his bir başkaydı. Mutlulukla ona döndüm. ''Hatırlıyor musun geçen sene geldiğimizde gezerken hiç düşünür müydün?'' Tekrar etrafıma baktım. ''Böyle bir sebepten buraya geleceğimizi.''
Kafasını hayır anlamında salladı. ''Asla.''
Yerimde duramayarak yanında oturdum. ''Ay neyse. Çok heyecanlıyım!'' Akşamı iple çekiyordum ve az kalmıştı. Telefonum çaldığında kimin aradığına bakmadan kapatmıştım. Beni çağırdıklarını duyduğumda o tarafa doğru gitmiştik.
*****
Sayar malikanesindeki kasvetli hava devam ediyordu. Eylem Hanım, kızı Ece ile hala konuşmuyordu. Bunun sebebi dün akşamki olay değildi ama onunda etkisi vardı. Ece'nin hiçbir zaman ailesiyle arası iyi olmamıştı. Babasıyla iyi anlaşırdı sadece ama onunda huzurunu bozmaya yetiyordu. ''Konuşmuyor muyuz hala anne?''
''Ben herkesle konuşuyorum kızım. Herkesin tavrı kendine.'' Bir yandan da misafirler için mutfaktaki işleri kontrol ediyordu. ''Dün akşam için özür dilerim. Öyle davranmamalıydım.'' Alaycı şekilde güldü. ''Özrün muhattabı ben değilim. Kardeşin.'' Göz devirerek bakışlarını kaçırdı annesinden. ''Sen yeni ailenle mutlusun zaten. Torun haberini bile İzel'in dernek mesajından öğrendiğime göre.''
''Arayamadım. Ameliyatlarım vardı.'' Diye geçiştirdi sadece. Her zaman bencil bir kız olmuştu kendisi. ''Yoksa ilk sana söylemek için can attığımı bilmen lazımdı.'' Sadece kafasını salladı. Ece, İzel Hanım'ın yanına gidip oturdu. ''Anneciğim istediğiniz bir şey var mıydı?'' İzel hanım, gelininin elini tuttu. ''Hiçbir şeye gerek yok kızım. Sen de ayakta durarak yorulma, iki canlısın sonuçta.''

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Girdap
Novela Juvenil"Arkadaş arkadaş gezebiliriz niye ki?'' Maksadım onu kızdırmaktı. Buna sinir olduğunu biliyordum. ''Demek arkadaş.'' Kafamı salladım. ''Hıhı.'' Parmakları ona dolanmış ince kollarımda gezdi. ''Arkadaşlarına böyle mi yaparsın?'' Çok fırsatçı bir ada...