Sabah hava koşulları nedeniyle gösterimin iptal olmasıyla kurs yerine eve geçmiştim. Bugün Buğra şirkette olacaktı ve amacım Almancıları ziyaret etmekti. Telefonuma uzandığımda ikisinin ismini değiştirdim. Hazırlanıp evden çıktığımda şoförle gidiyordum şuanlık. Arabam yoktu.
''Araf'ın şirketine gidelim lütfen.'' Araba hareket ettiğinde telefonum çalmıştı. ''Büyükbaba?'' Şaşırarak açtım. ''Sayar!''
''Hayrola, sen beni arar mıydın?'' En son Bursa'ya dönmüş, doğumdan sonra görmemiştim. ''Furkan aradı, buraya geliyormuş.'' Kafamı salladım. ''Olabilir de bununla benim alakam nedir canımın içi?''
''Hayırlı bir iş için geliyoruz artık dedi.'' Ağzım kulaklarıma varana kadar gülümsediğimde bunu belli etmemek için uğraştım. ''Bilmediğim bir şeyler mi var, Sayar?'' Uzatmama gerek yoktu. ''Evet. Torununun evlenmesini istediğin kişi bana evlenme teklifi etti.''
''Ay çok şükür!'' Pardon?
''Anlayamadım canım.''
''Sonunda evleniyorsun, kuruyup-'' Hızla konuştum. ''Tünele giriyorum büyükbaba, görüşmek üzere.'' Gülerek telefonu kapattığımda çantama geri koydum. Bir de bu ihtiyarı çekemeyecektim bugün. ''Geldik efendim.'' Kapıdan inerken içeriye döndüm. ''Beklemenize gerek yok, ben dönerim.''
Arabadan uzaklaşıp şirkete girdiğimde ilk defa gün içinde topuklu giymiştim. Ece'ye bunu söylediğimde beni baştan aşağı giydirmişti. Krem rengi ceket ve etekli takım giymiştim. Altına da aynı tonlarda taşlı bir topuklu giydiğimde nedense aynadaki görüntümü beğenmiştim. Evet hava yağmurluydu ve ben topuklu giymiştim. Her ne kadar beni yansıtmasa da güzeldi.
Yukarı çıktığımda sekreteri beni gülümseyerek karşılamıştı. Sanırım artık beni tanımaları, beni bile mutlu ediyordu. ''Sera Hanım, hoşgeldiniz. Haber vermemi ister misiniz?''
''Gerek yok, teşekkür ederim.'' Aynı şekilde ona gülümsediğimde odasına ilerledim. Son kez üstümü başımı kontrol ettiğimde odasına girdim. Telefonla konuşsa da gelen beni farketmişti. Önce beni süzdüğünde bu halimi beğendiğini her şekilde belli ediyordu. Karşısına oturana kadar gözlerini benden alamamıştı.
''Efendim?'' Telefondaki her ne dediyse duymamıştı. ''Ben arayacağım seni sonra.'' Bunu kime dediyse o kişiyi asla aramayacaktı. Huyu böyleydi. Telefonu kapattığında ona gülümsedim. ''Selam!''
''Hoşgeldin.'' Aklına gelmiş gibi sordu. ''Gösterin vardı bugün?'' Camı işaret ettim. ''Hava yağmurlu, bu nedenle iptal oldu.'' Kafasını salladı. ''O kısacık eteği bu havada giymişsin ama.'' Homurdandığında gülerek yerimden kalktım. ''Anladım ben seni.''
Yanına ilerlediğimde masaya yaslandım. ''O kadar da kısa değil.''
''Benim yanımda değil zaten.'' Ayağa kalktığında karşıma dikildi. ''Ama beğendim.'' Gülümsedim. ''Saol canım. Her zamanki halim.'' Dar eteğime rağmen masaya oturduğumda biraz yukarı kaçmıştı. ''Hala araban yok değil mi?'' Kafamı iki yana salladım. ''Ve sen bu eteğinle şoförle geldin.''
''Hıhı.'' Üstüme ilerlediğinde nefesini hissedebiliyordum artık. ''Kötü mü olmuşum?'' Burun burunaydık neredeyse. ''Aksine, çok güzelsin.'' Bir elini belime koyup vücutlarımızı da yaklaştırdığında bir eliyle yanağımdan tutarak beni öpmeye başladı. Hiçbir şekilde basılma korkum yoktu şuan. Bir eli eteğimin açıkta bıraktığı bacağımda gezinirken ürpermiştim.
Bir elim ensesindeyken onun yakınlığını her zerremde hissediyorum. Beni nefes nefese bıraktığı yetmiyormuş gibi benden ayrıldığında biraz beklemişti. Şuan beni öpmesi gereken yerdeydik. Bu sefer ondan önce davrandığımda iki elini de bacaklarıma yerleştirdi. Bacaklarımı araladığında bedenlerimizin iyice yaklaşması içimdeki sıcaklığı maalesef ki arttırmıştı. Eteğimin yukarısına çıkacakken elini tuttum. ''Dur.''
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Girdap
Teen Fiction"Arkadaş arkadaş gezebiliriz niye ki?'' Maksadım onu kızdırmaktı. Buna sinir olduğunu biliyordum. ''Demek arkadaş.'' Kafamı salladım. ''Hıhı.'' Parmakları ona dolanmış ince kollarımda gezdi. ''Arkadaşlarına böyle mi yaparsın?'' Çok fırsatçı bir ada...