52

754 67 10
                                    

Sabah uyandığımda Kuzey hala uyuyordu. Onu uyandırmadan kalktığımda banyoya ilerledim. Gece çok kez uyanmıştım ve düzgünce uyuduğumu söyleyemezdim. Her defasında ayaktaydı. O direkt uyumamıştı. Ondan uzakta uyuyordum ama varlığı yetiyordu.

Çok fazla kollarıma dokunmadan üstümdekilerden kurtulduğumda kısa bir duş aldım. Dün yaşadıklarımız çok kötüydü ve hatırlamak istemiyordum. Duştan çıktıktan sonra kapıdaki bornozun birini alıp üstüme geçirdim. Çekingen bir tavırla kapıyı açtığımda hala uyuduğunu gördüm. Odadan kaçarcasına çıktığımda ses olmasın diye kapıyı bile kapatmadım.

Evde sadece biz olduğumuzdan giyinme odasına ilerledim. Yeni bir pijama takımı çıkarıp giydiğimde odaya geri döndüm. Yatağın üstüne oturduğumda ona baktım. Onun yüzü neden bu kadar güzeldi?

''Kuzey.'' Uyanmadığında koluna dokudum. ''Kuzey.''

Diğer adı neydi?

''Araf.'' Mırıltım ona ulaştığında sanki bu ismi bana kodlamış gibi hemen gözlerini açmıştı. ''Noldu?''

''Bir şey olmadı, sadece uyanmanı istedim.'' Bu onu rahatlattığında saçlarıma baktı. ''Saçların niye ıslak?'' Saçlarıma dokundum. ''Duş aldım, yeni. O yüzden.'' Zaten kısaydı ve havlu sarmak istememiştim. ''Bana Kuzey deme.''

Anlamsızca baktığımda kafasını salladı. ''Önce buradan başla. Sen bana sadece Araf derdin, başka kimse demezdi.

''Peki, Araf.'' Bunu söylediğimde gülmüştü. Güldüğü için ben de gülmüştüm.

Artık Kuzey yoktu.

Hiç olmamıştı ki.

''Bir de şu saçlarını kurutalım.'' Elimden tutup kaldırdığında ona baktım. ''Sen mi kurutacaksın?'' Kafasını salladı. ''Bundan önce kim kurutuyordu küçük hanım?''

Odada bulunan aynalı masaya beni oturttuğunda saçlarımı kurutmaya başladı. Aynadan onu izlediğimde saçlarıma dokunmayı sevdiğini farkettim. Hastanede kendim kesmiştim ve çok zoruma gitmişti.

Saçlarım tamamen kuruduğunda düz olduğu için kendi şekillenmişti. Oturduğum yerde ona döndüğümde önüme eğilerek ne diyeceğim diye bekliyordu. "Saçlarım hala güzel değil mi?"

"Sana ait olan her şey güzeldir."

Bebek de dahil miydi?

"Eskiden boyatıyormuşum sanırım, sen saçlarımı seviyorsun. Aynı renge boyatayım mı?" Güldüğünde kafasını salladı. "Sen bilirsin canımın içi, ben senin her halini severim."

"O zaman şöyle bir anlaşma yapalım." Serçe parmağımı ona uzattığımda kaşlarını kaldırmıştı. O da tuttuğunda gözlerine bakarak konuştum. "Hatırladığım gün, eski halime döneceğim."

Bazı şeyleri sesli dile getirmeye gücüm yoktu artık.

"Anladığım kadarıyla beni en iyi tanıyan da sensin." Hiç düşünmeden kafasını salladı. "Hatırladığımı oradan anla. Çünkü şuan ben değilim, bunu biliyorum."

"Anlaştık bakalım."

Gülümsediğimde parmağını bırakıp ellerimi çırptım. Halime güldüğünde ayağa kalkmıştı. İlerlediğinde hemen ona döndüm. "Nereye?"

"Duşa gireceğim, sonra da kahvaltı yapıp uçağa gideceğiz." Kafamı salladığımda banyoya girmişti. Yatağın ucuna oturduğumda onu beklemeye başladım.

Çok geçmeden belinde bir havluyla çıktığında vücuduna kaymıştı gözlerim. İyiydi. Hem de çok.

Gözlerimi hemen kaçırdığımda gülerek odadan çıkmıştı. Arkasından ben de çıktığımda giyinme odasının önünde bekledim. Sanki onu görmeyeceğim bir vakit benden gidecekti. Bundan korkuyordum.

GirdapHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin